4
"Hey!"
Rea, zihninin derin okyanusunda dibe doğru çökerken boğuk yankılar duyuyordu.
"Uyan artık!"
Rea, gözlerini açtığı zaman başında dikili olan kişiyi gördü. Uzun turuncu sakalları ve arkadan bağlı uzun saçları vardı, alnındaki kırışıklıklardan orta yaşlı birisi olduğu anlaşılabiliyordu. Ayakta duruyor, her iki eliyle de omuzlarından tutmuş Rea'yı sarsıyordu.
Adamın gözlerinde korku, panik ve sönükte olsa mutluluk dolu bakışlar vardı.
Rea etrafının nasıl bir yer olduğunu görmek istedi. Bayıldığı her sefer gözünü başka bir yerde açtığı için etrafını kolaçan etmeyi alışkanlık haline getirmişti.
Gözünün görebildiği en uzak yere kadar uzayan bembeyaz puslu bulanık bir zemin. Mavi, boş bir gökyüzü.
"Öldüm ve cennete mi düştüm?" Adamın gözlerine kitlenmişti, kendine yeni geldiği için biraz kafası karışıktı.
Adam iç çekti ve arkasını döndü.
Eski püskü bir yatağın üstünde boylu boyunca uzanıyordu.
Rea, henüz kendine gelememişti bu yüzden de yavaş yavaş hareket ediyordu. Kendisini dürten kişiye baktı. Adam hiçbir şey söylemeden aynı şekilde duruyordu.
Rea'nın ağzından zar zor şu cümleler döküldü
"Sen kimsin?"
Adam sanki acil bir durumdan kurtulmuş gibi rahatladı. Hala panik içinde olduğu belliydi tabii ki.
Derin bir nefes aldı. Gökyüzüne dalmıştı, masmavi gökyüzü gözünün içinde parlıyordu.
"Bir daha başka bir insan göremeyeceğimi sanmıştım."
Adam bunu söylerken aynı zamanda hem mutlu hem de üzgün bir ses tonuna sahipti.
Rea yavaş yavaş kendine geldiği için ellerinden destek alarak doğruldu. Adım adım kendisinden uzaklaşan adamı izliyordu.
"Ben neredeyi- "
Rea, omzundan ve ellerinden gelen anlık bir acı ile lafını böldü, istemsizce inlemişti. Ancak ellerine baktığı zaman herhangi bir yara yoktu, aynı şekilde omzundaki yara da kapanmıştı. Yaraların izleri hala duruyorlardı, kas hafızası olsa gerek.
Gözlerini kapattı ve neler olduğunu hatırladı, bir yandan eliyle belindeki hançerini kontrol etti. Hala oradaydılar, yaşanan her şey gerçekti.
Derin bir iç çekti ve karşısındaki yatağın yanında duran sırtı dönük olan o adama baktı. Hiçliğin ortasında iki adet yatak ve biraz uzakta zar zor seçebildiği taştan sütunlarla yapılmış bir şey vardı, ancak ne olduğunu tam göremiyordu. Onlar harici bulundukları ortam tamamen boştu.
Rea'nın soracak çok fazla sorusu vardı.
"Sen kimsin?"
Rea, doğruldu ve yatağın kenarına oturdu.
Adam, Rea'nın kendine geldiğinin farkında olacak ki o da kendi yatağına oturdu. Konuşmak istediği belliydi.
"Ben Tron, Tron Ulaz. Tam ismim bu."
Rea başka bir soru daha yönlendirmek üzereyken Tron araya girdi.
"Sen bir şeyleri sormadan ben açıklayayım, kendimi bir anda burada buldum. Ancak kendime gelebildiğim sırada sen hala baygındın. Bu yüzden seni uyandırmaya çalıştım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennem Kulesi
FantasyDünyanın tam ortasına çakılan devasa boyutlarda bir kule ve onunla beraber gelen milyarlarca canavar insanlığı yok olma eşiğine getirdi. Ancak kulenin sistemi bu kadar da acımasız değildi, Dünya'da kalan rastgele insanları kendisine çekti ve meydan...