***
Çocukluğundan beri ilk defa babasına karşı gelmişti Draco. Saldırı başladığında babasının Ölüm Yiyen'ler arasında olduğunu adı gibi biliyordu. Korku ve nefret, içinde girdap gibi dönüyordu ama, içten içe Harry adına duyduğu endişe daha baskın geliyordu. Saklandığı yerden yaşanan faciayı izlemek tahmininden fazla etkilemişti onu. Bir önceki hayatında emindi babasını dinleyip Dartmoor'dan gittiğine. Asası tekrar ritmik bir titremeyle sarsıldığında gördüğü dehşeti ve duyduğu korku dolu çığlıkları, ağlamaları atabildiği kadar geri plana attı.
Biliyordu işte, biliyordu Harry'nin pervasızca, dikkatsizce başına bir bela alacağını. Her zaman olduğu gibi belayı çekiyor olması, Hereditem'de yazanları acaba haklı çıkarıyor mu diye sorguladı bir yandan. Bu yüzden Quidditch sahasının girişinde yaşadıkları tatsız karşılaşma esnasında gizlice fısıldadığı tılsımla Gryffindor gencinin ayakkabısına yasa dışı bir muska yerleştirmeyi akıl ettiği için az da olsa gurur duyuyordu kendisiyle. O karşılaşma esnasında takınmak zorunda kaldığı tavrından duyduğu tiksinti, şu an babasına duyduğu tiksintinin yanında solda sıfır kalırdı, ama Lucius Harry'yi tehdit etmek izin durdurmasaydı o muskayı yollayamayabilirdi.
Asası tekrar daha uzun ritimlerle titreştiğinde, uğursuzca yükselen dumanların ve yanmış ağaçların can çekişmeye benzer cızırtılarının arasından sonunda gördü onu. Oldukça rahatsız bir pozisyonda, yüz üstü yatıyordu. Draco, midesi biraz daha düğümlenirken, her an her saniye yakalanabileceğinin bilincinde korkudan titrese de, her nasılsa Harry'yi kollamasına karşın babasının yapabileceklerinden çok, koruyup kollamazsa Dobby'nin şerrinden tırstığını fark etti. Tedbirli hareketlerle iyice yaklaştığında "Rennervate." dedi, hızla çektiği nefesle ayılan gence uzanıp omuzlarından kavrayarak destek olurken, "Accio gözlük." Hemen ardından da, "Reparo" diyerek tamir ettiği gözlüğü, oturma pozisyonuna geçmiş, yara bere içindeki Harry'nin eline tutuşturuverdi.
Kolunu omzuna sarıp ayağa kaldırırken, "Topla kendini Potter." diye azarladı onu. Karşılığında sessiz bir teşekkür duyduğunda gülümsese de, yakalanma korkusunun tedirginliğini atamıyordu gövdesinden. Elini cebine atıp kopyaladığı galleonu çıkardı ve Harry'nin cebine yıktı aceleyle, "Kullanımını ve kod listesini ortalık yatıştığında Dobby'yle gönderirim. Bu akşam şanslıydın Potter. Ama şanslı olma, planlı ol ve ona göre hareket et. Beni senin için bundan daha fazla endişelendirme."
"Um, peki. Sağol Malfoy." hala biraz uyuşuk gibiydi sesi.
Ama bir ağaç parçasının çatırtısını duydukları anda Harry, Draco'yu korumaya alarak hemen yarı yanmış yarı devrilmiş bir çadır enkazının arkasına sinmelerini sağladı. Cayır cayır bir parıltı anında geri dönmüştü zümrütlere, can havli hayat vermişti birden. Kabaca çekiştirilmekten dolayı sarsılsa da, Harry "Bartemius Jr." diye kulağına fısıldayınca Draco inanmazlıkla diğer silüete baktı bönbön. Adamı izlerken kalbinin sesini kulaklarında duyduğunda nefes alamıyordu neredeyse. Bu işler hiç ona göre değildi, hem de hiç. Bartemius Jr.'ın morsmorde büyüsünü yapışını ve gülerek gökyüzünde peydahlanmaya başlayan uğursuz işaretin oluşmasını izlediler beraber. Bu esnada uzak bir mesafeden Harry için seslenen insanları duydular ve bir saniye göz göze geldikten sonra Draco öylece yok oluverdi.
Harry hayal mi gördüm ben be, ne oluyor diye düşünürken, aydınlanıp Draco'nun acil durum geçit anahtarı kullandığını anladı. Cesareti ve zekası Harry'yi cidden güvende hissettiriyordu. Onu bulan Hermione, zamk gibi yapışıp boğar gibi sarıldığında bile, Draco'nun sağladığı o sıcak güvenlik kozasının yarısını bile hissedemedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hereditem (Drarry)
Fanfiction(time jump + fluff + comedy + smut + angst) Bir kukladan ancak kukla ustasının iplerinin ucunda sahte bir hayat yaşaması beklenebilir. Kimse kullanın cana gelip o ipleri kesmesini beklemez. Hatta bazı kimseler de bu iplerin ucundaki kuklayı oynatmay...