8-Fend Edilmeyen Zihin ve Savuşturulan Kriz

119 21 18
                                    

***

Kapıya bir kaç kez vurduktan sonra gel komutunu beklemeden odaya girip, seremoniye vakit ayırmadan, "Bir noktada Bellatrix'e ihtiyacım olacak." dedi Harry.

Snape içeri giren gence bakıp kafasını tekrar elindeki kitaba çevirdi, "İşte şimdi iyice saçmaladın."

"Dumbledore'un saçma ve imkansız isteklerine karşı da böyle mi tavır takınıyorsun?"dedi Harry, sırt çantasını koltuğa gelişi güzel koyup Snape'in masasına bir eliyle yaslanarak.

"Arada çok fark var." Hala kafasını kitaptan kaldırmamıştı adam.

"Öyle ya da böyle. Zaten o cadıya sıra gelene kadar önceliklerim var. Senden istediğim onu tutabilecek bir hücre ve büyüsünü kullanmasına engel olacak bir iksir."

Dediklerine aldırış etmediği her halinden belli olan profesör kitabı sert bir şekilde kapatıp sonunda vekaleti altına girmiş olan gencin gözlerine baktı, "Potter, saçmalaman bittiyse, başlayalım mı?"

"Başlayalım başlamasına da.." dedi Harry, elini kaldırıp işaret parmağını dudaklarına götürerek düşünür bir poza büründü. Aslında Harry sadece karşısındaki adamdan biraz reaksiyon görmek istiyordu.

"Ne? Ne diyeceksen de Potter, yarım yamalak cümlelere ve boş beleş saçmalıklarına ayıracak vaktim yok." Snape bu sırada ayağa kalkmış, iki elini masanın üzerine koymuş ve öne doğru eğilmişti.

Acaba otoriter mi görünmeye çalışıyor şu an, diye düşündü Harry ama amacından vazgeçesi de yoktu, "Tabi ki yok. Sadece sana ne diye seslenmem gerektiğini düşünüyordum. Profesör demek gelmiyor içimden."

Tehditkar bir kaş havaya kalkarken,"Öyle mi?"

"Hmm, Snape? Severus? Üf hayır.. Dur, yoksa baba falan mı desem? Ne de olsa vekilimsin artık." sırıtıp karşısındaki adamın gözlerinin önce şaşkınlıkla ardından şüpheyle sonra da öfkeyle kısılışını izledi ve Snape asasını ona doğrulttuğunda sadede güldü Harry, zihninden içeri girdiğinde neredeyse tüm gerçekleri göreceğini biliyor olmak gerginliğini azaltmıyordu ama, onunla böyle uğraşmanın verdiği keyif de bambaşkaydı. O yüzden Harry kafasındaki stratejiyle bu ilk atağı engellemek için uğraşmadı bile. Draco ile olan ilişkisini bir güvence alana kadar aşikar etmek istemiyordu bu yüzden ona başka şeyler göstermeliydi.

Koltuğa devrildiğinde bu sefer sert sandalye tepesinde olmadığı için memnundu. Zihin perdesinin aralandığını hissedebiliyordu. Snape saldırarak girmek istese de, Harry onun saldırısına davetkar tepki verdiği için birden sanki düşünselinde geziye çıkmışlar gibi yanyana düştüler Privet Drive sokağına.

"Hmm, sana hep kafanda kurduğun gibi pohpohlanmadığımı yıllarca anlatmaya çalıştığım için bilinçaltım bunu göstermeyi seçmiş olmalı." dedi Harry kollarını bağlayıp sessiz sokağa bakarken.

"Neden savuşturmadın Potter? Gerçekten zihnini korumayı öğrenmek istiyor musun istemiyor musun?" diye hırladı Snape, sinirlendiği apaçık ortadaydı ama Harry'nin daha az umrunda olamazdı.

"Sırası gelecek. Önce senin beni tanımanı istiyorum sadece. Sorumluluğuna aldığın çocuğu, tanıdığını sandığın beni, bir de şimdi gör." Elini kaldırıp şöyle bir salladı.

Görüntü bozulup bir sis dalgasıyla bu defa Harry'nin yaşamak zorunda olduğu merdiven altından küçücük Harry'nin çıkıp, standart bir güne başlamasını izlediler. Teyzesi, kuzeni ve amcası elinde neler yaşadığını izlerken Snape'in dudakları ince bir çizgi halini alsa da tek bir yorumda bulunmadı.

Hereditem (Drarry)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin