Episode ⁷

58 16 46
                                    

Cuma günüydü, bu hafta da okul bitmişti şükür. Hafta sonu tatiline girmişlerdi. Gerçi, Yoshi'nin zaten hafta içi okula gittiği olmamıştı, bu yüzden tatile girmiş girmemiş onun için fark etmiyordu pek. Evden, odasından pek çıkmıyordu. Araştırmalarına yoğunlaşmıştı, hatta telefonla bazı şüphelilere ulaşmış, ağızlarından laf almaya çalışmıştı. Aradığı hiçbir kadın, katilin sahip olduğu özellikleri taşır nitelikte değildi. Pes etmesine de sebep değildi bu elbet.

İkindi vakitleriydi, güneş yarı batmış yarı dışarıdaydı. Öğrenciler evlerine varmış olmalılardı. Yoshinori içeride kalmaktan bunalıp markete çıkmaya, azıcık yürüyüş yapmaya karar verdi. Asahi eve varınca çıkacağını söyleyip ceketini, çantasını alıp yola koyuldu. Okuldan biri onu görünce tanımasın diye saçlarının tamamını şapkayla, kapüşonla örtmüştü. Yüzüne de siyah bir maske takmıştı. Eh, çok yakından bakılmasa kim olduğu anlaşılmıyordu açıkçası.

Markette alması gerekenleri alıp sıraya girdi. Günü yine kaossuz, normal geçmişti şükür ki. Tek heyecanı, bugün görüşme yaptığı kadını katil sanmasıydı. Onda da yanılmıştı zaten. Tam aldıklarının parasını ödeyecekken önündeki adam konuştu. Yoshinori bu sesi nerede duysa tanırdı.

"Ben ödüyorum."

"Hayır, istemiyorum."

"Kardeşim, inatçılık yapma. Ödüyorum işte."

"Senin ödemeni istediğim hiçbir şey yok, Wata-"

Haruto kasiyere kartını vermişti bile be Yoshinori'yi kolundan tutup yanına çekmişti. Diğer müşterilerin de duyabileceği bir sesle konuştu.

"Güzel kardeşim, sana istediğin kulaklığı almadım diye bana bu kadar bozulmana gerek yoktu. Annem izinsiz çıktığın için çok kızdı."

Yoshinori içinden on ton küfür saydırdı. Kasiyer ona aldıklarını tek tek geçirdi. Elbette, hiçbirini almadı. Watanabe'nin parasıyla alacağı hiçbir şeyi yoktu. Marketten eli boş çıktı hızlıca. Kısa bir süre sonra Haruto da peşinden geldi.

"Parkta çocuk kaçırmaya gelen ceset görünümlü manyak lavuklara benzemişsin, Kanemoto."

Haruto elinde iki poşetle çıktı, korumasına verdi onları. Sonra da çocuğun peşinden ilerledi.

"Benden daha ne kadar kaçacaksın, Kanemoto? Okula neden gelmediğini sorgulamayacağım, nedenini iyi biliyorum çünkü."

"Sokağın ortasında bu şekilde bana soy adımla seslenme, Watanabe Haruto!" Yoshinori sonunda durmuştu, ona öfkeyle baktı. İlk defa ev dışında bir yere çıkmıştı, onda da zorbasına denk gelmişti. Çocuğun onu izlediğine adı kadar emindi.

"Ne diyeyim? Kocacığım, sevgilim, Nori'm?"

"Sus, yeteri kadar rezil olduk zaten."

"Daha fazla rezil olmamak için benimle konuşmalısın bence."

"Seninle konuşacak hiçbir şeyim yok benim."

Haruto pes edecek gibi durmuyordu. Bunu sen istedin gibisinden bakışlar attı ve üstüne yürüyüp ona sokuldu. Yüksek sesle konuşmaya başladı.

"Ah, kocacığım aklım çıktı! Nereye gittin böyle?"

"Ne diyorsun piç-"

"Her yerde seni arıyordum! Sırf yıl dönümümüzü unuttum diye beni bu kadar merakta bırakmamalıydın. Özür dilerim, bebeğim. Telafi edeceğim."

"Ne palavra atıyorsun gene oro-"

"Haydi evimize gidelim, odamızı hazırlattım. Büyük bir sürpriz hazırladım sana."

Ribbon | Hayoshi | TREASUREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin