İstanbul Anadolu Adalet Sarayına bakıyordum. Burası İstanbul 'un en büyük adalet sarayıydı şimdi de karşısında durmuş bu koca yapıya bakıyordum. Bugün 3 tane duruşmam vardı. Yani benim için yoğun bir gün olacaktı. Bir duruşmanın ne kadar sürdüğü bile belli olmuyordu.Açıkçası benim için de süresi önemli değildi. Önemli olan o duruşmayı uzamadan bitirmek ve duruşmayı kazanabilecek olmamdı. Zaten kazanmaya çalışmak için süreye dikkat etmiyor zaman su gibi akıp gidiyordu.
Koca adalet Sarayına herkesin koşturdugunu yani daha doğrusu tam koşturmak değil de herkesin apar topar etrafta karınca gibi dolandığını görüyordum.
Duruşmamın saatime baktığımda duruşmaya daha 1 saat olduğunu görmüştüm. Evet, şimdi akıllardaki tek soru bu süre zarfında ne yapacağımdı? Keşke biraz daha geç gelseydim! Acaba bende mi şu karınca gibi herkesin yanında apar topar dolansamiydim? zaten baksanıza hiç kimsenin yadırgadığı yoktu bu durumu...
Neyse ben en iyisi bir cafeye gidiyim. Birazda diğer duruşmalara çalışırdım. Eee yapacak hiç bir şey yoktu !
Adalet Saraydan çıkıp arabamla yakınlarda bir yerlerde bir kafeye gelmiştim. Burası gerçekten çok hoştu. İçeriye yemin olsun ki sadece bir adım atmamla kocaman bir tuğlayla çarpışmayı hiç ummuyordum!
Bekle bir dakika! bu şey ne bir tuğlaydı ne de bir taştı bu kocaman bir adamdı!
ben onu taşa benzemiştim çünkü çok sertti ve o adama ne kadar da belli etmesem de çok canım acımıştı özellikle de kafam!
Gerçekten de şaka yapmıyordum!Kafam çok aciyordu. Normal insanların karnı yumuşak olmaz mıydı? Sanırım her gün taş yiyordu veya ben çok hassastım bilmiyordum !
Şimdi ise bana bakıyordu gerçi buna bakmak denilmezdi. Adam aşağıya bakıyordu ben ise yukarı . Normalde boyumun 174 olmasına rağmen benden uzun zor insan buluyordum ama şimdi bu zor bulduğum insanlardan birisi karşımdaki adamdı. Artık benden kısaları daha iyi anlayacaktım. Gerçekten artık empati kuracaktım onlarla!
Ama bir gariplik sevmiştim adam daha beş saniye önce bana bakarken şimdi ise elinde tuttuğu bardağa bakıyordu bir de bana bakıyordu.
-Özür dilerim.
Demesi ile kaşlarımı çattım. Ne için özür diliyordu. Ahh tabi doğru ya ! Bu mağara adamı bana çarpmıştı unutmuşum! Artık nasıl kafam acıdıysa sanırım bende hafıza kaybı yaşatmıştı!
Ama sonra devam etti
-Acıya da baya dayanıklıymışsınız Özellikle de kaynar şeylere
Diyip gülümsedi. Bu salak adam ne diyordu böyle,ne kaynarı?
-Ne demeye çalışıyorsunuz?
Bu sert sorumla ,üstümü gözleriyle işaret etti-Üstünüz
Hala anlamamıstım. Niye bu adam bilmece gibi konuşuyordu!
-Lütfen daha açık konuşun ne demeye çalisiyorsunuz ?
- Hani üzerinize biraz kahve döküldü ya çarpıştıgimizda. Gerçi siz hiç anlamadınız bile gerçekten de acıya karşı dayanıklılığınız varmış. Bu arada bilerek olmadı tekrardan özür diliyorum.
Dedi.
Neee! Üzerime kahve mi dökülmüstü? Bir üstüme baktım bir adama adam hala pişmiş kelle gibi sırıtıyordu ve sonra kavurucu bir his beni yanıp tutuşturmustu- Yandım anammmm!
Diye bağırmamla bütün kafe bana bakmıstı. Adam da bir anlık şokla- Acil soğuk su getirin! Kadın yanıyor !
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AREN
ChickLitAren küçüklükten beri zor şeylerle karşı karşıya kalmıştır ve bu zorluklar onda büyük yaralar açmıştır.Bu yaralar büyüdükçe daha da artmış ,arttıkça da daha da kapanmaz yaralar haline gelmiştir.Yıllardır anne ve baba sevgisi eksikliği onu daha da yı...