Part 8: Gerçeğe Dönüş.

949 31 12
                                    

Binbir tür belayla dairenin kapısını açmayı başardım. Kenara çekildim, kendi içeriye girdi. Uyur gezerler gibi peşine düştüm. Bu yaptığımın yanlış olduğunu biliyordum. Arabada kalmalıydım. Orada konuşmalıydık. Her şeyin bıraktığı gibi durduğunu görmesine izin vermemeliydim kendi düzdüğü gibi. Sadece fotoğraf çerçevelerin yeri boştu.

Işığı açtım. Çerçevelerin yokluğunu farketti. Kaşlarını kaldırdı ama bir şey söylemedi. Ağzımdaki, dudağımı ardı ardına ısırarak bıraktığı kan tadını hissetmeye başladığımda kendime geldim. Mutfağa doğru gittim. Orada suratımı yıkadim ve ona seslendim.

"Bir şey içer misin?"

Cevap vermedi. Gittiğini sandım. Salona döndüm. Orada duvarın köşesinde yerde oturmuş ve başını dizlerinin arasına almıştı. Gidip yere yanında oturdum.

"İyi misin Derin?"

Başini kaldırdı. Gözleri kıpkırmızıydı... İki dakika bile geçmemişti ve ağlıyordu. Yanlış yaptığımü biliyordum onu incitmemeliydim. İncinmesini istemiyordum.

"Derin kalk dışarıya çıkalım. Senin böyle yıpranmanı istemem. Biliyorum burdan birçok anın var..."

Hıçkırıkların sesi beni delirtiyordu.

"Namussuzun tekiyim ben. Lanet olsun bana..Ben.. Seni 4 sene bu evde yanlız bırakıp gittim. Ben..ben hatta bir kere bile seni aramadım ve sen şimdi beni yakamdan tutup hesap sormalısın. Bağır çağır ne bileyim tokatla beni Şeyda bütün öfkeni kus bana bunu yapabilirsin yani yapmalısın niye bunları yapmıyorsun? Neden boyle sakin yanımda oturmuş sadece benim lanet canım için endişeleniyorsun?! Ben bunları hakketmiyorum ki Şeyda. Bana hakketiğimi yaşat. Yaşat ki biraz rahatlayayım. Çektiğim acıyı bilmiyorsun sen Şeyda..."

Sesi giderek yükseliyordu.

''Şeyda ben bencillik ettim. Biliyorum her ne çeksem hakkımdır. Tanrı aşkına affet beni."

"Sakin ol Derin. Kalk. Kalk gidelim bir elini yüzünü yıka sakinleş. Lütfen ağlama artık."

Elini tuttum.. Keşke tutmamış olasaydım. Ellerinden vücuduma doğru bir elektrik geçti. Tanrım onu kucaklamak istiyordum. Onunla birlikte ağlamak istiyordum. Onu ne kadar özlediğimi söylemk istiyordum. Ona gitmesini önemsemediğimi ve önemli olan kalmasını söylemeliydim. Söylemedim! İçimde ağladım.
El yüzünü mutfakta yıkadı ve sandalyede oturdu. Gözlerime daldı ve yine yaşları gözlerinden akmaya başladı.

"Eşşeklik ettim Şeyda beni bağışla. Burda seninle neye sahip olduğumu anlamadım ve hepsini yıktım. Bu 4 senede gittiğim her yerde senin gözlerini görüyordum. Perişan bakışlarla beni izliyordun hep. Beni arıyorsun. Senin berbat halini bana anlattıklarında bunu bir gün ödeyeceğimi da biliyordum. Ama önemsemiyordum. Fransa aşkı beni kör etmişti."

''Fransa!''

Demek bunca zaman ordaydı! Ve ben nerelerde onu arıyordum. Neden gittiğini sormak istedim. Neyin peşindeydi. Ne istiyordu. Sormak istedim. Düşüncesi bile boğazımı düğümledi. Peki benden sonra aşık olabildin mi? Sormak istedim! Hayir. Bilmek istemiyordum. İstemiyordum. Sormadım.

"Gitmemi ayarlamıştım sadece halletmediğim birşey kalmıştı ve oda sendin. Okulunu bırakmayacağını biliyordum. Geleceğinin burada iyi olduğunu da biliyordum sana engel olmak istemiyordum. Benim senden başka kaybedeceğim bir şeyim kalmamıştı ve kazanabileceğim bir çok şeyim vardı. Sonunda gitmeye karar verdim. İyi bir iş teklifim vardı masterı da orda yapabilirdim ve seni terketmek için kendimi yola getirdim."

Başim aşağıdaydı ve birşey söylemedim.

"Gittikten sonra herşey iyi gidiyordu. İşim, dersim. Sadece senin artık olmadığını kendime kabulendirmiyordum. Kendime ve sana yalan söylemeye çalıştım. Sana her şeyin bittiğini söylemelerini istedim. Buna inanmak istedim ama yapamadım."

DüşüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin