Kalp midir insana sev diyen, yoksa yalnızlık mıdır körükleyen? Sahi nedir sevmek? Bir muma ateş olmak mı, yoksa yanan ateşe dokunmak mı?
Elindeki yüzükle bir meydanda kalakalan kadın bunu düşünmüştü.Bir ateşe dokunmak belirsiz ve aynı zamanda acı bir akıbet getirirdi ona göre.Dila sadece bir mumun ateşi olup usulca yanmayı istiyordu.Peki hayatın ona hazırladığı oyundan haberdar mıydı?
Hayat biz planlar kurarken başımıza gelen olaylar değil miydi?
Dila'nın aklındaki ile şuan yaşadıkları çok farklıydı.İşle ilgili önemli birşey çıktığını söylemişti sevgilisi.Elleri ise yara bere içindeydi ve sevdiği adamın gözlerinde gördüğü telaş bir çok şeyi sorgulamasına neden olmuştu genç kadının.
Evlenme teklifi ettiği adamı ne kadar tanıyordu ki?
Hissettiği duygular güzeldi ve saygı çerçevesinde giden bir ilişkileri vardı .Dila'ya göre bir ilişki böyle olmalıydı.
Ama tanımıyordu ve Akad'ın ona hissettirdiği duyguları bir kenara bırakıp ilk defa gerçekten o adamın kim olduğunu sorguladı.Sahi Akad Yılmaz tam olarak kimdi?
Öğrencilerini çok seven ve işine bağlı bir Beden öğretmeni mi gerçekten?
Ya da beraber oldukları her an Dila'yı mutlu eden o romantik adam mı?
İkisininde kimsesi yoktu sadece dostları vardı.Dila'nın hayali ise Akad ile birbirlerinin kimsesi olmaktı.
Taşköprü'nün üzerinde saatlerce elinde sımsıkı tuttuğu alyans ile duran Dila ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu.Bildiği tek şey sevdiği adama olan sınırsız güveni ve sevgisiydi ama ilk defa sevgi mutlu olmasına yetmiyordu.
Yüzüne vuran sıcak hava dalgası ve sırtından oluk oluk akan terlerle bir güneşin altında adeta kavrulan kadını bu düşüncelerinden alıkoyan telefonundan gelen çağrı sesiydi.
Dalgın bir şekilde elini cebine atıp telefonunu çıkartırken arayanın Erva olduğunu gördü.Anlamsız bir telaş kapladı içini genç kadının,Erva zaten Akad'a iyi hisler beslemiyordu eğer son olanları anlatırsa arkadaşının yapacaklarını kestiremiyordu.
Başını havaya kaldırıp derin bir nefes çekip gözleri kapalıyken yanıtladı çağrıyı."Efendim Erva ." Yaşadığı duyguların bulanıklığı ağzına gelen kelimeleri toparlamasına izin vermiyordu Dila'nın. O yüzden kısa bir cümle ile başlamıştı konuşmaya. "Dila güzelim Taşköprü'nün oralardayım ben.Yakındaysan gelsene Optimum'da kahve içeriz.Bana acilen evlilik teklifini anlatman lazım.Aşırı merak içindeyim."
Erva soluksuz bir şekilde konuşurken genç kadın sıcaktan ağrıyan başıyla dinliyordu arkadaşını.Sussuzluktan kuruyan boğazındaki rahatsızlığı gidermek için yutkunduğunda zoraki bir şekilde konuşabilmişti."Erva şey ... Ben ,olur yada ya gel.Başım ağrıyor sıcaktan, soğuk kahve iyi gelir.Ben Kahve dünyasında bekliyorum seni o zaman." Sesini ne kadar ayarlamak istesede cansız ve üzgün çıkmıştı,ve tabiki dostu bunu fark etmişti."Dila ? O nasıl bir ses kızım.Cenazeyemi gönderdik evlilik teklifine mi belli değil.Bana deki hayır dedi gideyim yutturayım o yüzüğü ona .O şero kim ve hangi had ve vasıfla sana hayır der.Konum ver ya ben direkt şimdi..." Dostunun üzgün sesine dayanamayan Erva'nın böyle bir tepki vereceğini biliyordu Dila. İstemsiz çıkan kederli ses tonunu düzeltmek için derin bir nefes alıp arkadaşının yanlış fikirlere kapılmasını önlemek için sözünü bölmüştü.
"Hayır Erva ,kabul etti Akad.Evet dedi, çok seviyorum seni dedi.Sorun o değil , sorun şey...Neyse biz bunları buluşunca konuşalım olur mu?" İşinden çıkar çıkmaz Evlilik teklifi eden deli arkadaşını görmeye gelen Erva mutluluktan havalara uçan bir kız bekliyordu.Bu adam evet dediyse eğer neden diye sorguladı, arkadaşı ne için bu kadar üzgündü ki? Çatık kaşlarıyla arkadaşını dinlerken Dila'nın ne yaşadığını sorguluyordu."Tamam güzelim.Şimdi Sabancı caminin ordayım 5 dakikaya gelirim cafeye .Konuşacağız!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hridayeş
RomanceAşkın gözü kördür derler; Peki ya birine olan aşkınız sizi felakete sürüklerse? Ya da sımsıkı tuttuğunuzu sandığınız o eli aslında hiç tutmadığınızı fark etseydiniz ne olurdu? Doğru iki insan yanlış zamanda birbirlerini bulmuştu ama bilmedikleri bir...