"Yanlış düşünebilir, yanlış anlayabilir veya yanlış yapabilirsin; ama yanlış hissedemezsin."
Hayat bir çok olaya gebe.Bir insanın dünyaya gözlerini açtığı ilk anda başlar hayat yarışı.Birileri girer hayatımıza veyahut birileri çıkar.
Önce düşünürüz bu kişi kim ve bendeki değeri ne ?
Sonra anlarız ve kabulleniriz ki o kişi güvenilir ve sevilmeye layık biri.
İşte o zaman başlar büyük eğlence.
Zihnimizin en ücra köşelerinde bile yankısı duyulur o kişiye olan sevgimizin.Çünkü o kişinin güvenli bölge olduğunu düşünür gölgesinden dinleniriz.
Akıl konuşur bak çok güzel, o iyi bir insan ama kalp hisseder ve kulağına gizlice fısıldar:Dur , orası mayınlı bölge; gitme oraya!
Bizim ise çoğu zaman tepkimiz kulağımızı kapatmak olur çünkü akıl her şey den üstündür değil mi?
Gerçekten öyle mi ,akıl her şeyden üstün mü?
Hisler peki onlardan bile mi ?
Sanırım Dila ve Akad'ın hikayesinde bu soruya şimdilik bir yanıt vermek güçtü.
Parti alanına varan iki kadın akşam yapılacak olan davet için harıl harıl çalışıyordu.
Erva bu iş için acemi olan arkadaşı Dila'ya direktifler veriyor ve ikisi bu sayede uyumlu bir çalışma götürüyordu.
İçeceklerin dizimini ayarlayan Dila işinin bittiğini fark edip kurulan küçük ama şık bar mutfağından usulca çıkıp arkadaşının yanına ilerledi.
Erva pikaplardan indirilen bir sürü çiçeği karşılamak için giriş kısmındaki beyaz kapının önünde duruyordu.
Genç kadın kasalarda inen çiçeklere hayran gözlerle bakıyor ve renklerine ayrıca aşık oluyordu.İçinden acaba sektör mü değiştirse diye düşündü.Her gününü bu güzellikte çiçeklerle geçirecekse buna değer diye geçirdi içinden ama ayağında varlığını yeni yeni belli eden sızı bu düşündüklerine verilen bir cevap niteliğindeydi.
Erva'ya bar mutfağının hazır olduğunu söylemesi gerekiyordu ama genç kadının çiçekleri getiren adamlarla meşgul olduğunu görünce çalışmaya küçük bir es verebileceğini düşündü.
Yeni yeni indirilen şık beyaz renkli sandalyelerden birini yerinden çıkardığında çıt çıtlı bir ambalajla kaplı olduğunu görmüştü.
Umursamayıp üzerine oturduğunda derin bir nefes alma gereği duymuştu.Sadece 3 saattir çalışıyorlardı fakat hava o kadar sıcaktı ki genç kadın güneşe isyan etmemek için kendini ekstra zorluyordu.
Vücudunda yılan gibi dolanan ter damlacıklarını umursamadan oturduğu koltuğa daha çok yayılıp alanı incelemeye başlamıştı.
İlk geldiklerinde neredeyse bomboş olan alan şimdi daha güzel görünüyordu fakat her şeyin beyaz olması kaşlarını çatmasına sebep olmuştu.
Dila beyaz rengi severdi diğer renklerinde içinde olması şartıyla tabi ki.Kimin partisi olduğunu hatırlamaya çalışırken irisleri merakla kısılmış,zihninde küçük bir arayışa çıktığında sadece soyadını anımsadı.
Noyan'dı soyadı ve bu adam her kimse kesin çok düz bir insan diye düşündü.Partide kullanılmasını istediği renk seçiminden bu barizdi ona göre.
Yeni yeni batmaya başlayan güneşe gözlerini kaldırınca kalbi büyük bir heyecanla kaburgalarını arşınlamaya başlamıştı.Sevgilisi ve hayallerinde kocası olarak gördüğü adam ile akşam yemeğe çıkacaktı.Bir güneşin doğuşu gibi dudaklarında varlığını belli eden gülüşün farkında bile değildi bunları düşürken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hridayeş
RomanceAşkın gözü kördür derler; Peki ya birine olan aşkınız sizi felakete sürüklerse? Ya da sımsıkı tuttuğunuzu sandığınız o eli aslında hiç tutmadığınızı fark etseydiniz ne olurdu? Doğru iki insan yanlış zamanda birbirlerini bulmuştu ama bilmedikleri bir...