~YVAİNE~
"Neden uyanmıyor?" Lieve'in merak dolu sorusuyla misafir odasının penceresinden gözlerimi alıp ona baktım. Lieve, Sora'nın yattığı yatakta onun yanına oturmuştu.
Bakışlarım Lieve'den Sora'nın boynuna kaydı. Düz ve kısa saçları boynundaki dövmeyi gizlese de dövmenin her detayı gözümde canlanıyor ve dikkatimi dağıtıyordu. Sora'nın bir sebepten ötürü Erebos'tan kaçtığını düşünüyordum ve direkt olarak benim ellerime yapışması bana ihtiyacı olduğunu gösteriyordu.
Sora, bütün gün boyunca yatmıştı ve Ethan'ın deyişine göre, "Sürekli kabus görüyor ve kendi kendine konuşuyor. Delinin teki." biriydi. Onlara yaklaşıp Lieve'in kıvırcık kumral saçlarını okşadım. "Bayan Sora biraz yorgun. Eminim kısa süre sonra uyanır." Yatıştırıcı bir ses tonuyla konuştum.
Odaya yaklaşan ve katın koridorunda yankılanan adım seslerini işittiğimde kapıya döndüm. Kapı iki kere tıklandı ve Aaron içeri girdi. Bana kısa bir referans yaptıktan sonra bakışları Lieve'e kaydı. "Artık eve gitme vakti, tatlım."
"Görüşürüz, Lieve."
"Görüşürüz, Prenses Yvaine!"
Lieve yataktan inip babasının yanına koştu. Aaron onu taşıyıp kollarına aldı. Odadan çıkmadan önce Aaron tekrar referans yaptı. "İyi akşamlar, majesteleri." Başımla basitçe onayladım. Kapının arkalarından kapanmasını izledim.
Yatağın üstündeki kolumun bir anda tutulmasıyla Sora'ya döndüm. Anlık gelişen olaylara karşı hep sakin olmuşumdur. "Teşekkürler." Kuru ve kısık sesini duyunca yatağın yanındaki komodinin üstündeki sürahiye uzandım. Ona bir bardak su doldurdum. Kendini yavaşça düzleştirirken yastığını rahat olacağı şekilde düzelttim.
"Minnetlerini, sorularıma cevap vererek gösterebilirsin." Su bardağını ona uzatırken onu inceledim. Hizmetliler onu yıkamıştı ve temiz bir gecelik takımı vermişti. Saçlarından gelen lavanta kokusu hoştu.
Başını olumlu anlamda salladı ve sudan birkaç yudum aldıktan sonra bardağı uzanıp komodinin üzerine bıraktı. "Neden ve nasıl burada olduğunla ilgili konuşmaya başlıya bilirsin." Soluk gri duvarları süsleyen beyaz şekilli duvar çitasına yaslandırılmış ahşap sandalyeyi çekip oturdum.
Beklentiyle Sora'nın gözlerine baktım. Ereboslu birinin sahip olacağı türden hiçbir özelliği yoktu. Erebos'ta olduğum sürede bir kere bile olsa da bana yardım etmişti.
"Damon, senin bana yardım edebileceğini söyledi. Beni gizlice Nyks'a giden bir ticaret gemisine koydu. Oradan da buraya geldim. Nyks'ta kalsam beni Erebos'a geri götürürlerdi." Gözlerinin önüne gelen karışık saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. "Damon Blackthorn mı? Neyden kaçıyorsun, Sora?" Bakışlarımı gözlerinden kaçırmadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-_ÖÖY_- 2!
FantasíaÖnce bir bilinmezliğin ortasında yalnız kaldım sonra kendimi onda buldum. Karanlığa teslim olurken aydınlıktan vazgeçtim. Ruhumu bağlarken hiç düşünmedim. Bedenim kayıpken aklımı da kaybettim. Sahip olduğum her şey tek tek kaybolurken onları daha ç...