Lanetler ve Bebekler

149 6 56
                                    

 Dünyanın ötesinde farklı bir evren, bambaşka bir boyut.

Sırlarla, güçlerle, kötülüklerle, birbirinden saklananlarla dolu hayatlar..

Savaşlar, yarım kalanlar, cadılar, kabusu yaşayanlar, acıyla kavrulanlar, ölü ruhlar, fısıltılar..

İyilikler, periler, bitmeyenler, gelmeyenler, sihirler, büyüler, lanetler ve bebekler...

Lanet neydi? Nedeni kim veya neydi?

Şuan yaşadıkları boyutta çıkan savaşlar mı?

Aileleri, sevdikleri için mücadele edenler mi?

Fısıltılarda saklananlar mı?

  Ya da tüm bu savaşların, lanetlerin, kötülüklerin içine doğan iki masum bebek mi?

Mucize gibi.. Aynı an aynı yer farklı iki masum bebek..

Tüm savaşları, kötülükleri yaşananları bitirecek iki masum can..

 Peki, bu iki masum canın laneti de onlar gibi masum olacak mıydı?

Belki de bu lanet onların hayatlarının sonu değil başlangıcına sebepti.. 

Tuana Naz Tiryaki'den

Karanlık.. 

Çiğlik..

Soğuk..

Korku..

   Soluk soluğa gözlerimi açtığımda algılarımı kaybetmiş gibiydim..

Ne olmuştu? Neredeydim? Bir süre idrak edemedim.

Odamda yataktaydım; soluk soluğa ve terler içinde olduğuma göre kabus görmüş olmalıydım..

 Bir süre önce başlayan bu kabuslar bir türlü bitmiyordu. Bazen geceleri beni uykumdan uyandırıyordu.

 Terden yüzüme yapışan saçlarımı geriye verip derin bir nefes aldım.

Gözlerimi açarken nefesimi verdiğimde biraz olsun sakinleşmiş gibiydim.

 Komodinin üstündeki saate baktığımda daha erkendi.
Yorganı üzerimden itip kalktığımda banyoya ilerledim. Ilık bir duş iyi gelecekti.

 Duştan çıkınca havluyla saçlarımı sarıp mutfağa ilerledim. Bir bardak soğuk su içtiğimde rahatlamış hissediyordum. 

 Kış ayında soğuk su içen tek insan bendim sanırım... İçimden geçirdiğime kendi kendime gülerken odama geçmiştim.

Kahvaltı yapmayı pek sevmiyordum , eşyalarımı çantama koyup üstümü değiştirdim.
Siyah kot ve mavi çok kalın olmayan bir kazak giymiştim.

 En son kulaklığım ve telefonumu alıp evden çıkmıştım. Bugün yeni okulumun ilk günüydü erken gitmem iyi olurdu. Zaten-

 Gelen bildirimle anlık irkilsem de kimden geldiğini biliyordum. Ekrandaki isim yanılmadığımı gösteriyordu.
Hilal..
En yakın arkadaşım.. Sırdaşım.. Dostum..

Yüzümdeki tebessümle mesajına cevap verdim. 

"Çıktım, yoldayım" yazıp gönderdiğimde önümden geçen taksiyi durdurup binmiştim.

(Yine Beni Sev- Emre Fel)

 Kulaklığımı takıp açtığım şarkıyı dinlemeye başladım. Kolumı cama yaslamış başımı da kolumun üzerine koymuştum.

Şoförün ani fren yapmasıyla öne savruldum hafiften.

 O ses de neydi?
Birine mi çarpmıştık?

 Şoförün taksiden inmesiyle bende indim arkasından.
Yere düşmüştü bir kız. Hemen yanına gittim. 

"İyi misin?" diye sordum, endişelenmiştim.  

Gözlerini kapayıp hafifçe başını aşağı yukarı sallamıştı. Korkmuş olmalıydı.

Yanina çöktüm; Çantamdaki su şişesini çıkarıp uzattım.

"Merak etme hiç açılmamış, iç biraz iyi gelir" gülümsemeye çalışarak. 

Sudan birkaç yudum aldığında bana geri uzattı.

"Teşekkür ederim" demesine karşılık gülümsedim, sesi tatlıydı. 

Kalkmasına yardımcı oldum. İyi olduğundan emin olduğumuzda o kendi yoluna devam etti bizde taksiye bindik tekrar.

On onbeş dakika sonra bir binanın önünde durduğumuzda şoföre ücretini verip indim.

Önünde durduğum baya büyük bir üniversiteydi. Bahçesi kocamandı. İnsan burada kaybolurdu.

Gözlerimi okuldan alamadığımda Hilal'in sesini duymamla üstüme atması bir olmuştu. 

Bir anda korksam da bende sarılmıştım, birkaç saniye sonra Hilal'in bu haline gülerken.

Ayrıldığımızda

"Günaydınn, yeni okuluna hoş geldin" bu saatte bu kadar enerjik oluşuna alışmıştım artık.

 "Günaydın Günaydın Sabah.." efendim.

"Ya sabah şekeri ne ya? Neyse ki bugün okulun ilk günü gezi atarak vakit kaybetmiycem okulu gezdireyim derdim de zaten derslere gireceğiz okulda şimdi bahçenin tadını çıkaralım erkenden okulda ne işimiz var yani?" diye hızlı hızlı konuşurken kahkaha atmamak için zor duruyordum.

 Birden elimi tutup çekiştirmesiyle düşecektim ki son anda dengemi sağlayabildim.

"Ya Hilal! Yavaş olsana ne hızlansın var?" söylenerek söylendim.

Ki o hiç umursamışa benzemiyordu. 

 Ey Allah'ım kime konuşuyorum acaba ben burada ağaçlara mı?! 

Bahçeyi dolaşmıştık; en güzel resimlerin çekildiği yeri bile göstermişti.
En sonunda çimenlerin üstüne bırakmıştık kendimizi.. Daha şimdiden yorulmuştum..

 Zilin çalmasıyla

"Ya daha şimdi oturmuştuk azcık dinlenseydik ya" diye söylenmiştim zile..
Evet zile söylenmiştim.

  Ki bence gayet haklıyım.

Daha fazla oyalanmadan okula girip sınıfa çıktık. 

Herkese merhaba,

 Ben hikaye yazmayı çok seviyorum.. Böyle bir şekilde izlediğiniz geçen seneye kadar haberim yoktu. Olduktan sonra da asla kullanmam demiştim. Çünkü okuldaki arkadaşlarının wattpad kitaplarının konularını falan anlatırlarken öyle şeyler söylüyorlardı ki.. Bende istememiştim bu yüzden.. Ta ki biriyle tanışana dek.. 

efnazxmeftun1 , bendeki adıyla Sahra Çölündeki Su Mucizesi.. 

"Gölgemdeki Ajan" ilk önce kurduğu edebî cümlelerinden etkilenmemek elde değildi.
Okurken "Nasıl bu kadar güzel yazıyor? Bu kadar anlamlı ve derin cümleleri Nereden Bulabiliyor" diye düşünürken bulıyordum kendimi.. Hala da öyle..

Sonra kalbiyle dokundu yüreğime, hayatıma.. 

İyi ki çıkmış karşıma hikayen.. İyi ki gelmişsin hayatıma o gün.. İyi ki..

İkizliğimiz daim olsun.. Seni tahmin edip edebileceğinden daha çok seviyorum..

Bu adımı senin sayende atıyorum; çok teşekkür ederim.. 

Haydi Bismillah!

Fısıltılarda SaklıWhere stories live. Discover now