Kaçar kaçar çıktığımı bilmediğim yangın merdivenleriyle birlikte kalbimdeki gereğinden fazla bu korkunun sebebini de bilmiyordum. Ama bu korku yabancı ve daha adını bile bilmediğim biri için fazlaydı.
Belki de değildi, bilmiyordum. Ben daha önce bu denli korkmuş muydum ki?
Şuan tek düşündüğüm atlamamış veya düşmemiş olmasıydı. Bahçedeki görüntü tekrar gözümün önüne geldiğinde sanki hipnoz olmuşçasına daha da hızlandı adımlarım.
Sonunda çatıya vardığımda kapıyı hızla kendime çekerek resmen daldım, istemsizce tam kenarına ulaştığımda kimsenin olmadığını son anda kötü bir enerji hissettiğimde fark edip geri çekilebilmiştim.
N'olmuştu öyle?
Başımı iki yana salladığımda bakışlarım boş çatıyı görmemle duraksadı.
Yoktu ki hiç kimse. O çocuk da.İyi ama o buradaydı, görmüştüm
İndi mi?
Ama inseydi görürdüm, merdivenlerde illaki karşılaşırdık.E neredeydi o zaman bu çocuk?
Adını da bilmiyorum ki, çocuk çocuk diyip duruyorum. Halbuki hiç de çocuk gibi değildi, sağlam, yapılı bir vücudu vardı. E tabi bir de uzun bir boyu. Baya uzun.
Aklımdan geçirdiğim saçma düşünceleri bir kenara bıraktım, kendime söylenerek.
Geçen sefer, yani her merdivenlere gelişimde olduğu gibi ve artık sadece merdivenlerde kalmayan fısıltılara ek kötü bir enerji mi anlamadığım garip bir hisle kaşlarım çatıldığında etrafıma bakıyordum.
Biri var gibi hissediyordum ama kimse yoktu.
Olsaydı bu kırık beyaz rengi düz çatıda illaki belli olurdu.
Bomboştu.. Ama-
Yok yok, ben hala ayılamadım sanırım.Başıma bela almadan en iyisi buradan çıkmak.
Daha fazla bu boş çatıda oyalanmadan çıktığımda kapıyı kapatıp merdivenlere yöneldim.
Kendime gelmek için kahve almaya karar verdiğimde kantine çevirmiştim yönümü.
Dersin başlamasına da az kalmıştı. Ama yetişirdim.Abladan kahvemi aldığımda arkamı dönerken biriyle çarpışmamla koluma dökülen kahveyle söylenerek başımı kaldırmıştım kii-
" Ya dikkat etsene! Leke olaca-" onu görmemle şaşkınlıkla kaşlarım çatılırken lafım yarım kalmıştı.
Çatıda değil miydi diye soracağım ama değildi, çıkıp bakmıştım sonuçta.
Sabah sabah hayal gördüm heralde (!)
Ben bunları düşünürken o da yüzündeki o anlayamadığım ifadeyi toparlamış " Kusura bakma " demişti.
Yüzümdeki şaşkın ifadeyi düzeltip başımı hafif sallayarak bir adım geri çekildiğimde çok da uzaklaşmış sayılmazdım aslında.
Ben gözlerine bakarken o hafif aşağı bakıyordu.
" Acıyor mu? " diye sorduğunda anlamadığımda bakışlarını takip edince koluma baktığını anlamıştım, kahve lekesini gördüğümde
" Ya leke olmuş işte, üff açık renk bir de çıkmaz kii " diye söyleniyordum ki tuhaf bakışlarını fark edince neden öyle baktığını anlamak istercesine yüzüne baktım.
" Kolun yanmadı sanırım?" dedi sorarcasına dümdüz ses tonuyla.
Neden yansındı ki- derken bende yeni fark ediyordum yanmadığını.
Niye yanmamıştı gerçekten ya?
Acaba sıcak mı değildi? diye düşünsem de bunu bir kenara bırakıp cevap verdim." Yanmadı " dedim bende normal ses tonuyla.
YOU ARE READING
Fısıltılarda Saklı
Teen FictionBüyülü bir evren.. Saklanmış gerçekler.. Nefretler.. Cadılar ve Periler.. Ve.. İki minik masum canın Büyük Aşkı... İki ayrı insan gibi görünen bir bütündü onlar.. Bu büyük aşka şahitlik etmeye hazır mısınız?