Olasılık ve İhtimaller

14 2 0
                                    


Olasılık.
Bir şeyin görünüşe göre olacağının sanıldığı, kesinlikten yoksun demekti. Herkesin bildiği o tanıma göre
Basit sanılan bu kelime göründüğü ve bilindiği gibi basit değildi aslında. Hayatta hiç bir şeyin göründüğü ve bilindiği şekilde olmaması gibi. Hiç de basit değildi.
Olasılık...
Onunla beni bir araya getiren ihtimallerdi. Şuan burada bu ormanda olmamız ve sonrasında ne olacağı da olasılıklarda gizliydi.
Olasılıklar ve ihtimaller birleştirmişti yani bizi.

Yıllardır tanıyormuşum gibi hissettiren şuan etrafı kontrol eden bu kıza hiç de yabancı değildi ruhum. Sanki ruhlarımız önceden tanışıktı. Başka bir açıklaması olamazdı.
Olabilir miydi?

O köprüden geçmiş, ormanın içinde ilerliyorduk. O tedirgin bir şekilde sık sık etrafına bakınıyordu. Derinlere ilerlediğimizde birden bir köşk belirdi karşımızda. Sarmaşıklarla kaplı, şatafatlıydı. Etrafımız birden ışıltılı bir hal almıştı, çiçekler, uçuşan minik şeylerle süslenmişti bu kurumuş cansız görünen orman.

Karşımdaki kahve ama demir kapıya bakarken açılmasıyla kolumu sıkan Tuana'ya gitti bakışım. Bana yaklaşmış, kolumu tutmuş alttan ürkek bakışlarla bana bakıyordu. Bakışlarını gördüğümde güven vermek ister gözlerle bakıp başımı tek aşağı salladım.

Yavaş adımlar içeri girdiğimde o da yanımda geliyordu. Meşalelerle dolu tünel gibi bir alandan geçerken fısıltılar tekrar başlamıştı. Karşımızda birdenbire beliren ışıkla beraber bir kadın çıkmıştı. Giydiği açık yeşil tüllü elbisesi yerlerde sürünürken bize doğru birkaç adım atmasıyla Tuana'yı arkama aldım.

Kadın bize gülümseyerek baktı.
" Hoş geldiniz. Ben de sizi bekliyordum "  

Anlamayarak kaşlarım çatılmıştı.

Bizi mi bekliyordu ?

İyi de Neden?

Anlamış gibi konuşmaya başladı.
" Size anlatacaklarım var. Gelin benimle " derken ilerde çaprazımızda kalan kapıyı gösterdi. Kaşlarım hala çatılıyken güvenemeyerek durdum sadece.

" Güvenin bana, hadi gelin " diyerek arkasını dönüp ilerlemeye başladı.

O sırada fısıltılar da daha belirgin olmaya başlamıştı.

" Gerçeklerin Zamanı "
" Sırlar açığa çıkacak "
" Yüzyıllardır Beklenen An Geldi "
" Bilmedikleriyle yüzleşecekler "

" Çağan "
Fısıltıları dinlerken Tuana'nın sesini duyduğumda daldığım yerden bakışlarımı çekerek ona baktım.

" İçimden bir ses ona güvenmemiz gerektiğini söylüyor. "

Hala duraksadığımı görünce bu sefer kararlı bir ifade ile konuştu.
" Az önce senin hissine güvenip buraya geldik, şimdi sıra bende" dediğinde haklıydı. Arkamdan çıkıp kadının arkasından ilerlediğinde ben de peşinden gittim.
Başka yapacak bir şey yoktu zaten

Arkamızdaki bulut gibi şeyleri göstererek oturmamızı istediğinde anlamayarak ona baktım.
" Oturun " dediğinde emir verir gibi değildi, kibardı aslında. Dediğini yaparak oturduk. Havada oturuyorduk şuan? Çok tuhaftı, her şey.

" Öncelikle ben, Elena. Dixarn boyutunun baş Gloriası. "
" Ne? " dediğimde aynı anda konuşmuştuk Tuana ile.

" Ve Sizler bizim yüzyıllardır sakladığımız mucizemizsiniz. "
" Ne mucizesi ?" diye sordu Tuana şaşkınlıkla.

" Ya ne diyorsun? Ne boyutu ne mucizesi? " diye sinirle konuşarak ayağa kalktığımda Tuana kolumu tutmuştu.
" Çağan sakin ol, " dediğinde ona döndüm. Bakışım gözlerine gittiğinde nedense sakinleşmiştim. Kahve gözleri asla sıradan değildi ve anlamadığım bir şekilde tanıdıktı.
Geri oturduğumda Elena devam etti.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: 6 days ago ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Fısıltılarda SaklıWhere stories live. Discover now