Savruk yıldızlar

6 1 0
                                    

MEHİR'den

"Öküz, yontulmamış odun, katıksız geri zekalı." nefes almadan Hazar'a hakaretler savuruyordum. Nalan'da gülmemek için kendini tutuyordu. Tam olarak komik olan neydi? Yerine oturan tesbitlerim mi yoksa sinirim miydi?

   Gülüşü sinirlendirmeye başlamıştı.
"Gülme Nalan."

   "Tamam" dediği halde hala gülmeye devam ediyordu ki yastığı ona fırlatmamla başlatmamam gereken bir yastık savaşını başlatmıştım. İçeri giren Işın, Sara'da bize dahil olmuşlardı.

   Sonunda saçımız başımız amazon ormanlarında kuyruk sallayan maymunlara dönmüştü.En sonunda savaşımızın başlattığı yorgunlukla acıkmış, aşağı inip kahvaltı hazırlamaya başlamıştık. Ben krepleri yaparken geriye kalanlarda kahvaltıyı hazırlıyorlardı.

   Arkada spotify'dan açtığımız roman havası eşliğinde bedenimizi hareket ettiriyorduk.

   Her şey fazlasıyla normaldi.

   Ta ki dışarıdan gelen o sese kadar.

   Aniden gelen kurşun sesleriyle irkilmiş dizlerimizin üstüne kıvrılmıştık. Ya bizi öldürmek için gelmişlerdi ya da avlarıyla oynamak için.

   Biz Sara'yla mutfaktaydık diğerleri başka odadaydılar. Elime meyvelerin yanında duran bıçağı almıştım-evet silahın karşısında pek iş görmeyebilirdi,lakin bunu zaman gösterirdi- birinide Sara'ya uzatmıştım. Bıçağı belime sokmuş,mutfağın yanındaki giyinme dolabında kimsenin olmadığını görünce, dolapta sakladığımız silahlarıda alıp, Sara'yı da arkama alarak yürümeye başlamıştım.

  "Düşman beklemez kızım" derdi babam.Beklememişlerdi de zaten.İçeriye girmişlerdi.1,2,3,4,5,6,7,8,9,10. Tam 10 kişilerdi.Bir kaç el ateş sesi geldi. Salona doğru ağır adımlarla ilerlemeye başlamıştık.

   Korkuyordum ya ona zarar gelirse ve küs ayrılırsak diye.Eğer zarar gelmediyse Hazar Akkor beni beklesindi,ellerimle boğacaktım onu.

   Salondan içeri girmiştik. Karşımızdaki adam Işın'ın kafasına silah dayamış tehtitler savuruyordu. Pencereler adamın arkasında kalıyordu. Simsiyah giyinmiş,kar maskesi takmıştı. Koluyla Işın'ı sıkıştırmış diğer kolu ile de silahı başına doğru tutuyordu.

  "Silahlarınızı bırakın yoksa kızı yaşatmam" dedi.Bunu duyan Hazar sinirle bağırdı. Hadi ama bu bir klişe.

  "Ne istiyorsun?"diye sordum boğuk çıkan sesimle.

  "Buna ben karar veririm."dedi içlerinden biri.

  "Buna çoktan karar vermen gerekirdi ahmak!"dedim yükselen sesimle.

  "Mehir yeter,silahlarınızı bırakın!" diye bağırmaya başladı Hazar. Bu çocuk ciddi miydi?Başına zarar gelse ne yapacaktı?

  "Mehir silahlarınızı bırakın dedim." diyerek bana doğru tekrar bağırmaya başlamıştı ki silahı yere doğru, yakın bir yere atmıştım. Ne olur ne olmazdı ama değil mi?

  Adamın"Silahı uzaklaştır Özçelik." demesiyle silahı kendimden uzaklaştırmıştım. Kahretsin ne yapacaktık?

  Işın'ı o adamın elinden kurtarmalıydım. Biraz daha ağlamaya devam ederse krize girecekti. Bir mafyanın arkadaşı nasıl bu kadar ağlak olabilirdi?

  Belimde duran bıçağı yeterli hızla atarsam bazı silahlardan bile daha hızlı gitme ihtimali vardı.Yani umarım yanlış hatırlamıyorumdur.Hem denemekten ne zarar gelirdi ki?İsabet konusunda oldukça iyi biriydim.

CanhıraşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin