2 BÖLÜM

8 3 0
                                    

Ailem  Reeyan Krallığını yönetiyordu. Bundan 9 yıl önce, ben 7 yaşımdayken bizim kraliyete komşu kraliyet olan Aternum'dan 10-11 yaşlarında bir çocuk ve ailesi gelmişti. Bu onları ilk görüşümdü ama direkt bir-birimize bağlandık. Neredeyse her şeyimizi birlikte yapıyorduk. Çoğu zaman ailemden gizli onunla gizli mekanımıza gidiyorduk. Onun babası muhavızdı. Bu yüzden Orson'da muhavız olmak istiyordu. Zaten baya inatçıydı. Daha 7 yaşındayken babasına "Beni çalıştırır mısın?" Diye yalvarmıştı. Babasıda dayanamayıp ona kılıç tutmayı, açıklık vermeyen duruşları vesaire anlatmıştı. O ise her gece bunları tekrarlıyordu. Ve sonunda babamın baş muhavızı oldu.
Lanai'nin ölümünden 1 hafta geçdi. Orsonun babası Persey'in yanına gittim. Beni gördüğüne sevinmişti ki beni yanına çağırdı. Nasıl olduğumu sordu."Şimdilik her şey normal" diyerek geçiştirdim. Kardeşim öldü. Nasıl iyi ola bilirdim ki? Galiba gözlerimden anladı ama bildirmemeye çalıştı. "Neyse Persey amca. Orson yemek yedi mi?" Diye onun yanına gelme sebebimi sordum. "Hayır daha yemedi. Antrenman yapıyordu."diye cevap verdi. Teşekkür edip yanından ayrıldım, ve Orson'un yanına vardım. Elimde haşlanmış yumurta vardı. Bu ikimizinde en sevdiği yemekti. Yeni biçilmiş çimlerin üstüne oturup onu çağırdım. Beni gördüğü gibi direkt yanıma geldi. "N'aber Nov?" Diyerek yanıma oturdu. "İyi, sen?" Diyerek sorusunu yanıtladım."Bende iyi. Kendini nasıl hissediyorsun. Bir şey gerekirse bana sora bilirsin, biliyorsun değil mi?" Dedi. "Tabii ki senden ve ablamdan başka sırlarımı kimseye anlatmam." Diyerek onu rahatlatmaya çalıştım. O yumurtasını yerken yanına geliş sebebimi sordum. "Ors?"
"Efendim Nova."
"Beni çalıştıra bilir misin?" Diye sorumu sordum. Sorum onu şaşırtmış olmalıydı ki öksürmeye başladı.
"İyi misin? Su iç." Diyerek su uzattım. Kendine geldikten sonra soru dolu gözlerle ona baktım. "Neden seni çalıştırmamı istiyorsun ki?"
"Ailemin intikamını almak istiyorum" Dedim. "Kabul, ama bir şartım var." Diyerek sorumu yanıtladı. "Söyle bakalım neymiş şartın?" Diyerek şartının ne olduğunu sordum. Gözlerimin içine bakarak, "Bende seninle geleceğim." Dedi. "Böyle diyeceğini tahmin etmiştim." diyerek sırıttım. "İyi öyle olsun bakalım" diyerek cevabımı verdim. "Tamam öyleyse ne zaman başlamak istersin?"
"Hemen, Şimdi."
"Böyle diyeceğini biliyordum Nov. Ama bir kaç gün beklemen gerekecek."
Soru dolu gözlerle ona baktım. Oda mavi gözlerini benimkilere dikip ne demek istediğimi anlamış gibi yanıt verdi. "Senin için plan yapacağım. Hangi günler ne yapacağına ait. Olur mu?"Kafamı sallayarak yanıtladım. Bir az zaman geçtikten sonra o bana plan yapmaya ben ise kütüphaneye geldim. Sebepsiz şeklide burayı çok seviyordum. Sadece kapıdan bakmak bile tüm stressimi atıyordu. Raflardaki kitaplardan birini alıp odama çıktım. Kitap muhavızlar için egzersiz kitabıydı. Orson bana plan yapana kadar buradaki egzersizlerden yapa bilirim diye düşündüm.
Orson ile konuşmamızın üstünden 5 gün geçmişti odamda kitapdaki egzersizleri yaparken kapı sesi geldi. "Gir" diyerek kapımın arkasındaki kişiye odama girmesi için izin verdim. Kapı açılınca Orsonu gördüm. Sırıtarak içeri girmişti. Elinde kağıt olduğunu fark ettim. Kağıta baktığımı fark edip bana doğru uzattı. Ne olduğuna baktığımda bana yaptığı plan olduğunu anladım. "Teşekkür ederimmm"
"Bir şey değil Nov" diyerek cevapladı. Plana baktım
"O zaman sabah saat 6:00'da başlayacağız değilmi, Ors?" Diye sordum
"Evet, sabah saat 6'da bahçeye gel." dedi.
Saat 5:00'dı. Alarm'ın sesiyle uyandım. Bir az yatağımda oturup kalktım. Ve yine hizmetçiler geldi. Duşa girdim. Ben duştayken hizmetçiler bana kıyafet seçimeye başladı. Kıyafete baktım. Açık mavi renkte V yakalı elbiseydi. "Tamam. Siz çıkın ben kendim giyerim." Dedim. "Emin misiniz?" Gözlerinde sebebini anlamadığım şekilde endişe vardı. Gülerek "Eminim. Merak etmeyin siz". Dedim. Tamam diyip odadan çıktılar. "Bu ne kıyafet be?" Diye düşündüm. Tabii ki bunu giyinmeyecektim. Saçımı kurulayıp, kendime rahat kıyafet aradım. Ve buldum. Siyah gömlek ile siyah dar pantolon buldum. "Bunları giyebilirim". Diye düşündüm. Ve doğru düşünmüşüm. Çok rahattı. Hiç birşey giymiyormuşum gibi bir hissiyat vardı. "Şimdi gide bilirim" diyip kapıya çıktım. Ve evet. Hizmetçiler kapıdaydı. Garip bir şekilde kıyafetime bakıyordular. Bunu farkedip "Ee şey bu daha rahattı." dedim. "Gitmem gerek" diyerek aradan sıvışmaya çalıştım. "Neden kapıda durmuştularki?" Diye düşünerken kendimi dışarda buldum. Ve direkt Orson'un yanına koştum. Beni gördüğü gibi yanıma geldi. "Erkencisin Nov."
"Evet, heyecandan gece uyuyamadımda" diyerek cevap verdim ve gülmeye başladık. "Neyse her şeyi hazırladın mı?" Diyerek sorumu sordum.
"Evet seni bekliyordum. Bir şey yedin mi?" Doğru ya. Ben yemeyi unuttum. "Ee yemek yemeyi unuttum" diyerek bardak kırmış kedi gibi durdum. Gülmeye başladı. Zorla bir-iki kelime söyleye bildi. "Yemeyi nasıl unuta bilirsin?" Diyerek gülmeye devam etti. Kızdığımı farkedip kendine gelmeye çalıştı. "Haşlanmış yumurta var yermisin?"
"Fena olmaz açıkçası"
"Öyleyse beni takip et" peşine düşüp arka bahçedeki masaya geldik. Her kes yemeği sarayın içinde yerken Orson hep dışarda yerdi. Ve yine dışarda sofra açmıştılar. Kendisi oturup benide çağırdı. Bu zaman Persey amca geldi. "Napıyorsunuz burda?"
"Hiç, kahvaltı yapıyorduk"
"Sende mi, Nova?" Şaşırmıştı normalde uykum çok derin olduğu için hep en geç ben uyanırdım. "Evet, bu sefer iyi uyumuştum diye daha kolay kalktım." "İyi öyleyse afiyet olsun size."
"Siz yemiyecek misiniz?" Diyerek ona da teklif ettim. "Yok, ben yedim teşekkürler." Persey amca bana bir prenses gibi değilde, akrabası, hatta kendi kızı gibi bakıyordu. Babam öldüktün sonra bana o kadar iyi babalık yaptı ki, onun hakkını asla ödeyemem. Beni fikirlerimden Orson ayırdı. "Ne oldu? Dalıp gittin."
"Hiç, düşünüyordum."
"Neyi?" Diye sordu
"Bilmem. Öylesine işte. Neyse, hadi yiyelim."
"Tamam" diyerek oda kendi tabağına yemek koydu.
Yemeklerimizi yiyip, kalktık.
"Nov."
"Efendim?"
"Benim planım babamın bana öğrettikleri ile benzer, yani baya zor. Kaldıra bilecek misin?"
Bu soruyu gerçekte bana soruyormuydu. Tabii ki kaldıra bilirdim.
"Tabii ki kaldıra bilirim"
"Tamam, sana güveniyorum."
Diyerek yemeğimizi yiyip çalışmaya başladık.

İntikam PrensesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin