Bu günde çalışmam bitti. Orson'a teşekkür edip odama dönmeye çalıştım. Bir anda birisinin bileğimden tutup gitmeme engel olduğunu fark ettim. Dönüp baktığımda Orson olduğunu fark ettim. Soru dolu gözlerle ona baktım. Onunda vücudumdaki morluklara, yaralara baktığını fark ettim. "Ne?" Diyerek ne yaptığını sordum. Mavi gözlerini benimkilere dikip "Acıyor mu?" Dedi. "Ne acıyor mu?" Parmaklarıyla yaralarımı gösterdi. "Eh, acıyorlar evet." Suçlu gözlerle bana baktı. Bakışını gördüğümde kalbim parçalandı. "Özür dilerim." Diyerek süt dökmüş kedi gibi bakışlarını aşağıya çevirdi. Elimle çenesinden tutup kafasını kaldırdım. Şaşkın gözlerle bana baktı. Ağzını açıp konuşmaya çalışırken sarıldım. Yanlızca onun duya bileceği yükseklikte "Merak etme. Zaten bu kararı vermeden önce her şeyi hesaplamıştım." Kollarıma bakıp "Böyle gözükeceklerini biliyordum." Dedim. Orson meraklı gözlerle sordu. "Hizmetçiler görmüyor mu?"
"Neyi görmüyor mu? Yaraları mı?"
Ablam kraliçe olduğu için tüm hizmetçiler o ne derse yapıyordu. İlk spora başladığım gün vücudumda bu kadar yara yoktu. O yüzden bunu değerlendirip ablamın yanına gittim. Kocası Rory' de ordaydı. Annem ölmezden önce Orson'un geldiği krallıktan birisiyle görüşüyordu. Annem öldükten sonra direk kraliçe sayıldığı için onunla evlendi. Başından beri hiç sevmemiştim onu. Ama duygularımı saklamayı beceriyordum. Ve kimse şüphelenmiyordu. Kocası Kral Rory'i gördüğümde ablama baktım. Anlamış gibi yanıma geldi. Nasıl olduğunu sordum. Krallık işlerinin zor olduğunu biliyordum. İyi olduğunu söyledi. Ona geliş sebebimi sordum "Ablacım. Senden bir şey isteye bilir miyim?"
"Tabii. Buyur bakalım."
"Hizmetçilere benim yanıma gelmemelerini söyler misin?" Sorum bir az tuhaftı. O günün heyecanından sözlerim mantıksız çıkmış ola bilirdi. Ablam şaşkın gözlerle bana baktı. Sorumu doğrumalak için 2 kez göz kırptı. Başımı sallayıp doğru olduğunu anlamasını sağladım. "İyi tamam, söylerim. Ama şimdi ben sora bilir miyim?" Ne soracağını biliyordum bunu neden istediğimi soracaktı. Ve doğru da bilmiştim. "Bunu neden istiyorsun?"
"Sadece her şeyi onlar yapınca kendimi kötü hiss ediyorum." Galiba ne söylemeye çalıştığımı anlamıştı. Gülümseyerek "Tamam ablacım. Merak etme, söylerim" diyerek beni rahatlattı. Ben çıktıktan sonra tüm hizmetçileri huzuruna çağırdı.
"Hayır görmüyorlar. Doğrusunu söylemek gerekirse odama gelmiyorlar. Ablama onların bana bakmasını istemediğimi söyledim" şaşkınlık dolu gözlerini bana dikti. "Peki bunu ne zaman sordun?"
"Çalışmaya başladığımız ilk gün." Gurur dolu bakışlarla bana baktı. Neden böyle baktığını anlamadım. "Nov." Soru dolu gözlerimi onunkilere diktim. Bir kral pozu verip "Seni yaraların iyleşene kadar çalışmadan azad ediyorum." Onun bu hareketine şaşırsam da sonra ikimizde gülmeye başladık. O bu pozu küçüklüğünden beri yapıyordu. Ve buna her zaman gülüyorduk. "Tamam." Diyerek odama kalktım. Kıyafetlerımı çıkarıp vücuduma baktım. Harbiden bir az dinlenmeye ihtiyacım vardı. Saate baktım. İlk başladığım zamanlarda çalışmam 14:00'da bitiyordu. Ama her gün geçtikçe o zaman azalıyordu. Ve bu gün 11:37'de bitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Prensesi
AcciónTüm ailesi öldürülen Nova Farrel. Yanlız ablası Acris yaşıyordu. Nova Farrel ailesinin intikamını ala bilecek mi?