10. Nefes Nefese

19 0 1
                                    

Bir kez daha elini ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözüne attı, küçük Sefa. Yanaklarına doğru akan gözyaşları firar ediyordu birer birer gözlerinden. Babasının onu arkasına bakma ihtiyacı bile duymadan bırakmasının üzerinden saatler geçmişti. Pencereye yöneldi gözleri. Hava o kadar kararmıştı ki dışarıya çıkıp babasını bulmaya çalışsa bu karanlıkta gözleri etrafı göremezdi bile. Uzandığı yataktan kalktı ilk önce. Sonra dışarıyı seyretmek için pencereye doğru ilerledi. Pencere evin dışarısındaki yolu gösteriyordu. Oraya tekrar bakınca birkaç saat önce babasının nasıl onu bırakıp gittiği geldi gözünün önüne.

Gözlerinden birer yaş daha firar ettiğinde uzaklaştı pencereden. En çok anlamadığı şey ise annesinin nasıl onu bıraktığıydı. Nasıl onun velayetini istemezdi? Hem de o olmadan kendini yalnız hissettiğini bilmesine rağmen.

Küçük Sefa yıllardır babasını çok az görürdü işi yüzünden. Babası pilottu. Zaman zaman yanlarına gelir, bu bir hafta ya da kısa sürerdi, sonra tekrardan sanki hiç olmamış gibi yok olurdu. Babasını ne kadar az görse de bu ona bir azap gibi gelmiyordu. Hatta o bir haftalık sürede bile daha erken gitmesi için dualar ediyordu. Çünkü ne zaman gelse her zaman bir gürültü, her zaman bir kavga olurdu. En küçük şeye bile sinir olur, öfkesini karısına boşaltmadan da çekip gitmezdi. Her kavgada arada kalır, kulaklarını sımsıkı kapatırdı küçük Sefa. Duymayacağını umardı havada uçuşan hakaretleri. Ama kulaklarını kapatması yetmezdi o iğrenç sözleri duymamasına. Her seferinde maruz kalır ve gözlerini sımsıkı kapatırdı küçük Sefa. Sonrasında ise çevresindekilere mutlu aile tablosu çizerdi. Bırak mutlu aileyi, o bir aileye bile muhtaçtı. O sakince oturduğu, hakaretler yerine şakaların, esprilerin havada uçuştuğu, birbirine saygısı ve sevgisinin hiç eksik olmadığı anne babanın olduğu bir yemek masasında oturmayı o kadar çok isterdi ki...

Etrafına baktığında sadece babasıyla çok iyi anlaşan çocukları görürdü. Sanki bu ona bilerek yapılıyordu. Sanki insanlar ona dahada acı çektirmek istiyordu. Tekrardan yatağa uzandı. Tavana dikti yeşil gözlerini. Küçük Sefa hiç beğenmese de annesi ona "Sen gözlerinde doğayı saklıyorsun." Derdi. "Doğa sincaplara, kuşlara, ayılara, geyiklere ev olur. Onları besler, kollar. Rahat hissettiği, huzuru bulduğu yerdir doğa." Derdi her seferinde. Her seferinde de gözleri parıldayarak söylerdi bunu. "Senin de gözlerin doğa gibi. Bakanı yanında evinde gibi hissettiriyorsun. Huzur doluyor insanın içi."

Bunları düşünürken tavana gülümsediğini yeni fark etti. Küçük Sefa'nın evi annesiydi. Küçük Sefa'nın annesi de oydu babası da. Onun öğretmeni de oydu doktoru da. Ağladığında güldürende oydu. Annesi küçük Sefa'nın her şeyiydi.

"Benimde evim sensin, anne." Diyebildi annesine bakarken. "Yavrum." Deyip kollarının arasına aldı onu. "Ben sensiz çok yalnızım anne." Diyebildi onun sıcak kolları arasında. Okulda konuştuğu birçok arkadaşı vardı belki de. Ama kendine hiç dost bulamamıştı. Ortaokul bile ona dost verememişti arkadaştan fazla. Lise ne verebilirdi ki? O hiçbir zaman kendini ait hissetmemişti oraya. Sadece kendini bir kalıbın içine sokmuş ve bütün isteklerini toprağın altına gömmüştü gerçek benliği ile beraber. Gerçek benliği sadece annesiyle hayat buluyordu. Çünkü annesi hiçbir zaman umudunu kesmiyordu. Annesi öldürmezdi, yaşatırdı. İnadına yaşatırdı. "Beni hiç yalnız bırakma, tamam mı?" dedi annesinin kolları gevşerken. Gözlerinden yaş süzüldüğünü biliyordu. "Bırakmam." Dedi ellerini kızının küçük suratını çevrelerken. "Asla bırakmam."

"Bıraktın." Dedi olabildiğince sessiz olmaya çalışırken. Belki de üstüne durulmayacak kadar önemsiz biriydi artık gözünde. Belki de yeni bir sayfa açmak istiyordu ve yeni sayfada Sefa diye birine yer yoktu. Artık sessiz değildi Sefa. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Eliyle ağzını kapatmaya çalışıyordu ama ağlamasını durduramıyordu. Bardaktan boşalırcasına gözyaşları akıp gidiyordu gözlerinden. Susmak istiyordu ama duramıyordu. "Neredesin? Nerede!" diyebildi hıçkırıklarının arasından. Odaya bir anda babaannesi girdi. "Yavrum!" deyip yanına geldi Sefa'nın. Göstermek istemiyordu bu zayıf halini Sefa. Hiçbir zaman göstermek istememişti kimseye. Bu yüzden gerçek benliğini gömmüştü ya. Engel olamadı kendine. Yılların acısı bugün kimseden değil, yine kendinden çıkıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 04 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Cinayet: Katil kim?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin