Taehyung
Jungkook
Sabahtan beri bakmıyorsun mesajlarıma
Aramalarıma dönmüyorsun
Gece oldu hala yoksun amacın ne seninJungkook
?
Bana hesap sorma hakkını nasıl görüyorsun kendinde.Taehyung
Bir şey mi yaptım?
Ya da bir şeye mi sıkıldı canın?
Nerdesin giyineceğimJungkook
Ya Taehyung
Görmüyor musun görmezlikten mi geliyorsunTaehyung
Tamam yüz yüze konuşalım
Konum at haydiJungkook
Midemi bulandırıyorsun
Görüldü
Bu kadarda gurursuzluk olmazTaehyung
Ne
Ne diyorsun sen
Sonradan pişman olacağın şeyler söyleme
Bir şey oldu değil mi?
Kim üzdü seni
Hadi anlat banaJungkook
Bundan pişman olmamda neyden pişman olurum biliyor musun?
İlk başta bana aşkını itiraf ettiğinde seni engellememekten, hayatımdan çıkarmamaktanTaehyung
Hayatında plduğum için pişmsn mısınJungkook
Ağlama/
Çok
Gerçi suçlamıyorum kendimi
Gönlü olsun iki gün koşar bırakır dedim
Sülük gibi yapışacağını bilemezdimTaehyung
Altal
Sikiyr hit tamam mı
Sensin sülük
Asla Jungkook
Asla unutmayacağım bu günü
Sana da unutturmayacağım tamma mıBu kişiyi engellediniz
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Jungkook ışıkları kapanan evine bakıp elinde ki sigarayı söndürdü. Bir kaç dakika daha bekledikten sonra apartmana girip yavaşça merdivenleri çıkmaya başladı.
Her adımda canı acırken gözleri , üzerinde binlerce çıkartma olan kapıya kaydı. Görüşü bulanıklaştı ve elini kapıya yasladı. Alnını da kapıyı yaslarken sımsıkı yumdu gözlerini.
İçerden gelen hıçkırıkları çok net duyuyordu. Bir kaç dakika sonra kırılma sesleri geldiğinde dudağını ısırıp kapıdan uzaklaştı ve merdivenlerden çıktı.
Kapısını açıp eve girdiğinde burnuna çarpan koku ile gözleri kapandı. Derin bir nefes alıp sigarasını tekrar çıkardı ve yaktı. Dumanın acı kokusu, içindeki boşluğu doldurmaya yetmiyordu ama en azından acısını bir nebze hafifletiyordu.
Birkaç adım attıktan sonra, oturma odasındaki koltuğa oturdu. Eline uzanıp bir fotoğraf çerçevesini aldı. Bu fotoğrafları Taehyung ona doğum gününde vermişti.Çerçevenin içinde Taehyung'la birlikte çekilmiş bir fotoğrafları vardı. Gözleri doldu, parmakları fotoğrafın üzerinde gezindi. Birlikte geçirdikleri güzel günler, kahkahalar ve mutluluklar şimdi ona çok uzak geliyordu.
Gözlerini kapatıp başını geriye yasladı. Taehyung'un sesi, gülüşü, dokunuşu... Her şey aklında tazeydi. Birbirlerine verdikleri sözler, paylaştıkları anılar... Ama şimdi, yalnızca boş bir ev ve kırık bir kalp kalmıştı geriye.
Jungkook, ayağa kalkıp mutfağa ilerledi su içmek için. Işığı açtığında, masanın üstünde sevdiği yemekleri gördü. Bacakları artık onu taşıyamayacak hale geldiğinde, zil çaldı.
"Yine geldin sarışınım," diyerek sessizce acı içinde fısıldadıktan sonra kapıya gitti. Kapıyı açınca karşısında Taehyung'u beklerken gördüğü, ona oldukça öfkeli bakan Yoongi oldu. Daha şaşıramadan, yüzüne bir yumruk yedi.
"Nasıl üzersin onu!" Jungkook, titreyen dizlerinin de etkisiyle yere düştü. Yoongi üstüne çıkarak yumruklar indirmeye devam etti. Her yumrukta hesap soruyordu.
Kardeşi gibi gördüğü çocuğu yerde delirmiş gibi çerçeveleri kırmaktan elleri kan içinde gördüğünde soluğu burada almıştı Yoongi.
Jungkook'un gözleri kararıyordu. Yoongi'nin her yumruğu, geçmişin pişmanlıklarını ve acılarını yüzüne çarpıyordu. Kendini savunmaya çalışmıyordu, ama güçsüzdü, bitkindi. Yoongi'nin öfkesi, Taehyung'un yaşadığı acıların bir yansımasıydı.
Bir an için gözleri kapanıp açıldı. Yoongi'nin sesleri, arka planda yankılanan bir fırtına gibi kulaklarında çınlıyordu. Sonunda Yoongi durdu, elleri kanla kaplıydı. Nefes nefese kalmış, ama içindeki öfke hâlâ dinmemişti. Jungkook, yerde kıvrılmış bir halde yatarken, gözleri Yoongi'nin öfkeli bakışlarıyla buluştu.
"Taehyung'u hak etmiyorsun," dedi Yoongi, sesi titriyordu. "Onun kalbini kırdın, onu mahvettin."
Jungkook'un gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Yoongi'nin sözleri doğruydu, her kelimesi bir bıçak gibi saplanıyordu yüreğine. Taehyung'u ne kadar sevdiğini, onu ne kadar incittiğini düşündü. Kendini suçlu hissediyordu.
"Yoongi, ben..." diye başladı, ama Yoongi sözünü kesti.
"Hayır, dinlemeyeceğim," dedi Yoongi sertçe. "Taehyung ne halde biliyor musun piç?Onun bu halde olmasına izin verdiğin için seni yaşatmayacağım."
Yoongi'nin sözleri, Jungkook'un içinde bir ağırlık oluşturdu. Kendini daha da suçlu hissetti, gözyaşları durmaksızın akıyordu.
Yoongi arkasını dönüp kapıya yöneldi. Jungkook, yere serilmiş halde, kanayan yüzüyle, Yoongi'nin arkasından baktı. "Böyle olmasını istemezdim," diye fısıldadı, sesi neredeyse duyulmazdı.
Yoongi kapıyı açıp durdu, arkasına dönmeden, "Bunu hak etmiyorsun," dedi.
Jungkook,kendini toparlamaya çalıştı, ama zihni ve bedeni birbirine karşı geliyordu.
"Bu masum sevgiyi hak etmiyorsun. Yıllardır tek kelimen için ağzına bakan o çocuğu hak etmiyorsun! Sefil bir şekilde yapayalnız ölmeyi hak ediyorsun."
Son kez ona nefretle ve tiksintiyle bakarken konuştu. "Bundan sonra seni onun yanında görürsem hayatını sikerim duydun mu?"
Jungkook, Yoongi'nin kapıyı kapatmasının ardından yerde kaldı. Acı ve hüzünle gözyaşları yanaklarından süzülüyordu. Kanayan yüzü ve titreyen bedeni, içindeki pişmanlık ve suçlulukla birleşmişti.
"Böyle olmasını istemezdim, mecburdum."diye fısıldadı kendi kendine, sesi hıçkırıklarla kesiliyordu. Yoongi'nin sözleri kulaklarında yankılanırken, içindeki acı daha da derinleşti.
"Taehyung..." diye mırıldandı, gözlerini kapatarak. Onun sevgi dolu yüzünü, gülen gözlerini hatırladı. Ama şimdi, her şey paramparçaydı.
Jungkook, yerde yatarak ağlamaya devam etti, geçmişin ağırlığı ve geleceğin belirsizliği arasında kaybolmuştu.
Sevdiği adama bir daha kavuşamayacağını bilmenin acısıyla, gözyaşları hiç dinmiyordu.
Nolur jungkookuma çok sövmeyin