19

349 40 26
                                    


"Nolur, Taehyung, gidelim," diye ısrar etti Jimin, sesi çocukça bir hevesle doluydu.

Elimdeki serum setini masaya bıraktım ve ona döndüm. "Jimin, zaten yorgun olacağız," dedim. "Bir de akşam nasıl çıkalım?"

"Ya, işte yorgunluğu da atarız," dedi Jimin, pes etmeye hiç niyeti yoktu. "Hem vizeler gelmeden bir gece çıksaydık işte. Biraz eğlenirdik, kafamızı dağıtırdık. Vizeler gelmeden önce son şansımız bu!"

İçimden derin bir iç çektim. Jimin'in her zamanki enerjisi ve ısrarcılığına karşı koymak zordu. Aslında bir yanım onunla gitmek istiyordu; uzun zamandır bu kadar eğlenceli bir şey yapmamıştım. Ama diğer yanım da sabahki dersleri ve projeleri düşünüyordu.

"Tamam, tamam," dedim sonunda, Jimin'in yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. "Ama sadece bir saat. Geç saatlere kalamam, tamam mı?"

Jimin sevinçle başını salladı. "Anlaştık! Bir saat, söz veriyorum! Harika olacak, göreceksin!"

Tam o sırada, kapıdan içeriye biri girdi. Jungkook. Gözleri benim üzerimde gezindi ve kısa bir an gözlerinde bir parıltı yakaladım.

Elindeki dosyaları masaya bırakırken yüzüme gülümsedi. Jungkook'un bu gülümsemesi beni hem şaşırtmış hem de afallatmıştı. Dahası, Jimin'e de dönüp gülümsedi.

Zavallı arkadaşım şaşkınlıkla ona bakarken, ben gülmemek için kendimi zor tutuyordum. "Nasılsın, Jimin?" diye sordu Jungkook.

"İyiyim... sen?" Jimin'in fısıltı gibi cevabıyla, kendimi daha fazla tutamayıp hafifçe Jungkook'un omzuna vurdum. "Kalbine indireceksin çocuğu."

"Neden ki? Sadece nasıl olduğunu merak ettim," dedi Jungkook, yüzünde masum bir ifadeyle.

Jimin, kaşlarını çatarak sordu, "Bir yıldır ilk defa mı merak ettin?" Ancak Jungkook, Jimin'in sorusunu umursamadan onunla sohbet etmeye devam etti. Gözlerimi devirdim ve tezgâhta duran ilaç tepsisini alarak ilaçları hazırlamaya başladım.

"Ne güzel! Biz de akşam dışarı çıkacağız, sen de gelsene," dedi Jimin aniden.

Duyduklarım karşısında hızla arkamı dönüp sinirle Jimin'e baktım. "Aslında..."

Jimin'in lafını bölerek, "Neden soruyorsun ki Jimin? Gelmeyecek biliyorsun,"dedim.

"Aslında harika olur diyecektim. Akşam görüşürüz, ben Taehyung'u getiririm," diyerek lafı yapıştırdı.

Bir şey dememe izin vermeden, odadan çıkıp gitti. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım.

"Taehyung, kızma nolur," dedi Jimin çekingen bir şekilde.

Elimdeki her şeyi bırakıp hızla Jimin'in boynuna ellerimi sardım, hafifçe sıkarak. "Aptal! Aptalsın sen!" diye homurdandım, o da çırpınıyordu.

"Tamam, tamam, özür dilerim!" dedi Jimin gülerek. "Ama belki de bu gece her şeyi yoluna koyabilirsiniz, ha?"

Jimin'in sözleri beni duraksattı. Belki de haklıydı. "Bu aptal olduğunu değiştirmez."

~~~

Akşam olduğunda, Jimin'in bizi ikna etmesinin iyi bir fikir olup olmadığını sorguluyordum. Aynada kendime bir kez daha baktım, saçlarımın düzgün olduğundan emin oldum. Üzerimdeki beyaz gömlek, pantolonumla uyumlu görünüyordu. Biraz abartmış mıydım? Belki de. Ama uzun zamandır kendimi böyle şık görmemiştim. Gözlerimi devirdim. "Saçmalama Taehyung," diye fısıldadım kendi kendime.

O sırada kapım çaldı. Kalbim bir an duracak gibi oldu. Kapıya doğru yürüdüm ve derin bir nefes alıp açtım. Karşımda Jungkook vardı. Siyah bir gömlek giymişti, her zamanki gibi çok yakışıklıydı. Saçlarını geriye doğru taramış, gözleri kararlı bir ifadeyle parlıyordu.

EclissiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin