Zil çaldığında şekerlememe ara vermek zorunda kalarak kapıya baktım. "Ema Luz siz misiniz efendim?" diye sordu kurye. "Evet, benim." diyerek sorusunu yanıtladım. "Kusura bakmayın lütfen bu bölgeye daha önce gelmediğim için hakim değilim yanlışlık olmaması için sormuştum, bu arada buyurun siparişiniz." dedi mahcup bir ifadeyle. Gülümseyerek "Hiç sorun değil, teşekkür ederim." dedim ve bana doğru uzattığı paketimi aldım. Karşılıklı iyi akşamlar diledikten sonra kapıyı kapattım ardından kilitledim. Dedemin televizyonu yeni model olsa da her yaşlı gibi eskilere özlemi olduğundan, evinde CD çalar ve birkaç CD vardı. Nostaljiyi sevdiğim için bu durum epey hoşuma gitmişti doğrusu. Ben de evde bulunan CD'lerden bir film seçip yemek eşliğinde izlemeye karar verdim. Filme ve yemeğe başlamadan önce telefonumu alıp siteye ve kuryeye olumlu yorum yapmayı da ihmal etmedim. Film bittiğinde halen filmin o hoş etkisinden çıkamamış olsam da saat gece yarısına yaklaştığı için artık yatmam gerektiğini düşündüm.
Kurulu saat misali her gün aynı saatte kalktığımdan dolayı sabah rutinlerim genelde değişmezdi. Ama artık kendime yeni bir hayat kurduğum için kuralları değiştirmekte bir sorun görmedim. Bu yüzden sabah yürüyüşümü öğleden sonraya erteleyerek normalde uyandığımdan biraz daha geç uyanmıştım. Yatağın içinde telefonumla da bir süre oynadım ve nihayetinde aşağı indiğimde saat on bir olmuştu. Her seferinde dışarıdan yemek söyleyemeyeceğim için alışveriş yapmak daha doğru olurdu. Saat daha da geç olmadan evden çıkmalıydım. Hemen üst kata döndüm, uygun bir şeyler giyinip cebime anahtarımı ve telefonumu koyarak evden çıktım. Sanırım doğa ile daha iç içe olduğundan soluduğum hava bile farklı gelmişti. Etraftaki evlere ve insanlara bakarak meydana doğru yürüdüm. Meydandaki büyük iğde ağacının altına gelince şaşkınlığımı gizleyemedim. "Doksan dört yıllık bir nimet işte." dedi yanıma geldiğinin bile farkında olmadığım orta yaşlı bir teyze. Yüzümü kendisine doğru çevirince o da aynısını yaptı ve gülümsedi. "Gerçekten de büyükmüş." dedim. "Öyledir." dedi. "Sen burada yeni misin kızım?" diyerek gözlerime baktığında neredeyse belli bile olmayan kaşları hafiften çatılmıştı. Tam ağzımı açıp cevap verecekken birisi seslendi. "Anne hadi geç kalıyoruz!" Teyze arkasını dönüp "Geliyorum!" dedikten sonra bana tekrar döndü ve "Tanıştığıma sevindim dikkat et kendine güzel kız." dedi ve cevabımı beklemeden gitti. Tanışmamıştık ama bozmadım.
Bu ufak marketin kalabalık olmasını bekliyordum ama hiç beklediğim gibi değildi. Gayet sakindi. Giriş kapısının yakınında duran sepetlerden bir tanesini elime aldım ve alışverişe başladım. Market ufak olmasına rağmen aradığım şeylerin hemen hemen hepsi mevcuttu. Hatta bakliyat ürünlerinden birden fazla marka vardı. "O markanın pek kaliteli olduğunu sanmıyorum." dedi arkamdaki kalın bir ses. İrkilerek arkamı döndüğümde dik duran omuzlarını düşürdü ve "Korkuttuysam özür dilerim." dedi. "Sorun değil." dediğimde başını sallamak ile yetindi. Kafasını salladığında sarı tutamları gözünün önüne gelmişti, özenli bir şekilde elini saçlarında gezdirip eski halini almasını sağladı. O an göz bebeklerimiz buluştu ve onun açık kahve gözlerine bir saniye uğrayan bir duygu fark ettim ama ne olduğunu anlayamadım. O anda bana doğru yaklaşmaya başladı. Temkinli bir şekilde geriye doğru adım attım. Kolunu başımın hizasına doğru kaldırdığı an bir nefes aldım. "Bu marka daha kaliteli." dedi ve ben aldığım nefesi verebildim. "Anladım, çok teşekkürler." diyerek gösterdiği paketi aldım. "Rica ederim, bu arada adınız neydi acaba?" diye sorduğunda aldığım ürünün fiyatına bakıyordum. "Ema, sizinki?" dedim. "Amaro bende." dedi ve ardından "Tanıştığımıza memnun oldum." diyerek, selamlaşmak için elini uzattı. "Bende memnun oldum." derken uzattığı elini sıktım. Yüzümü incelemeye başladığını fark ettim. Sanki bende bir şeyler arıyordu. Onun telefonu çalmaya başladığında ikimizin de dikkati dağıldı. Hala tuttuğumuz ellerimizi ayırdı ve "Pekâlâ sonra görüşürüz." dedi. Bende "Görüşürüz." derken uzaklaştı, cebinden telefonu çıkardı ve aramaya cevap verdi. Ben ise alışverişime geri döndüm.
‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿︵‿
"Of!" kelimeleri uzatırken kapının önüne bıraktığım poşetlere bakıp aklımdan arabamı almadığım için pişman olduğumu geçiriyordum. Anahtarı çevirip kapıyı açtım ve kapıya yığdığım poşetleri içeriye, tezgâha taşıdım. Kapıyı kapatmak için geri döndüğümde karşıdaki evlerden birinin beni izlediğini hissettim ve evlere bakmaya başladım. Sol çaprazımdaki bir evin penceresinden biri beni izliyordu. Ben onu gördüğüm anda geri çekildi. Korku bedenimi kaplamıştı. Kapıyı kapatıp iki kere kilitledim. Biri beni izliyordu. Sakinliğimi korumalıydım, burada yaşayanlar için yeni biri olduğumu ve belki de sadece o alık denk geldiğimi veya yanlış görmüş olabileceğimi söyledim kendime. Birkaç kez tekrar ettikten sonra bu fikirler mantıklı geldi ve neden kendi kendime paranoya yaptığımı fark ettim. Bazen yalnızlık beni etkileyebiliyordu. Yalnızlık dediğim anda aklıma Rose ile ne zamandır konuşmadığım geldi. Kapı kilidini açıp mutfağa yöneldim.
Kulağımdan indirdiğim telefonda saatin dörde geldiğini gördüğümde, yaklaşık iki saattir konuştuğumuzu fark ettim. Rose ile konuşurken zaman çok hızlı akıyordu benim için. Aslında Rose dışında arkadaşlarım da var fakat onlar ile iletişimim az olduğundan dolayı aramız açık. Zaten Rose bana yetiyordu. Aklımdan Rose ile arkadaşlığımız hakkında düşünceler geçerken yürüyüş için hazırdım ve neredeyse çıkmak üzereydim. Telefonumu, kulaklığımı ve telefonumu alıp kilidini sonradan açtığım evin kapısına yöneldiğim anda zil çaldı ve bende tereddüt etmeden açtım. Heyecanlı ve gergin iki tanıdık yüz görmeyi beklemiyordum, annem ve babam. Şaşkınlığım hala üzerimdeyken kapıyı açar açmaz konuşmaya başladılar. "Ema, kızım, nasılsın?" dedi annem anaç tavrıyla. "İyiyim." dedim kendimi toparlayarak. "Seni merak ettiğimiz için geldik, kızmadın değil mi canım?" diye sordu babam. Evin içinden çıkarak kapıyı arkamdan kapattım. "Boşuna gelmişsiniz geri dönün bence." dedim soğukkanlılıkla. Şaşkınlık sırası onlardaydı. Aralarından geçip bahçeye indim ve yüzümü onlara dönerek konuşmaya devam ettim. "Size ufak bir hikâye anlatmak isterim çok sevgili ailem. Küçük bir kız varmış ve ne yaparsa yapsın yaranamadığı ebeveynleri. Kız daha çok küçük yaşta ilgisizliğe maruz kaldığı için kendini büyütmek zorunda kalmış. Annesi ve babası onu kurslara ve okullara yazdırırlarmış, istediği çoğu şeyi yaparlarmış ama yine de onu görmezden gelirlermiş. Bunu fark eden kız artık onlara karşı hissettiği duygularını köreltmiş. Hatta bir keresinde kız reşit olmasına ve nerede olduğunu haber vermesine rağmen eve geç saatte geldiğinde, ki bu bahsettiğimiz saat on. Her neyse geldiğinde sözde ailesi tarafından eve alınmamış. Kız artık ailesinin tavırlarına katlanamaz olmuş ve bir gün yirmi yaşına girdiği zaman, dedesinin ona çok değerli bir miras bıraktığını, bir ev, gerçek bir yuva bıraktığını öğrenir. Çok düşünmeden bu eve taşınır ve ailesi ile arasındaki bütün bağı tamamen keser. Mutlu son." dedim ve kanıtlarcasına kollarımı iki yana açtım. Annemin dudağı ince bir çizgi olurken babamın kaşları çatılmıştı. "Ne saçmalıyorsun sen?" dedi babam hiddetle. "Daha açık söylemek gerekirse, beni almadığınız o hayatınıza defolup gidin diyorum." derken artık sinirlendiğimden ötürü bağırıyordum. "Siz bana küçükken, size ihtiyacım varken bakmadınız. Bende size yaşlandığınız zaman bana ihtiyacınız varken bakmayacağım. İstemiyorum sizi hayatımda." dedim ve annem babama dönüp "Sana demiştim aldıralım bu çocuğu diye." diyerek beni beynimden vurmuştu. Babam ise anneme bakmadan "Yürü gidelim. Nasıl olsa tilkinin dönüp dolaşacağı yer yine kürkçü dükkânı." dedi ve basamaklardan inerken annem de peşindeydi. Babam yanımdan geçerken yüzüme yaklaşıp "Ama geldiği zaman ben kabul etmeyeceğim." dedi ve arabalarına bindiler. Son defa gidişlerini izledim. Araba gözden kaybolduğunda derin bir nefes alıp verdim. Üstümdeki ağırlık uçup gitmişti sonunda. Bu hafiflik üstümden kaybolmadan yürüyüşüme başladım.
YOU ARE READING
Ev'den Misin?
General FictionKendi sorunlarından kaçmak için dedesinin miras bıraktığı eve taşınan Ema, bir süre sonra dedesinin ölümü hakkında şok edici bir gerçekle karşı karşıya kalır. Bu gerçekle yüzleştikten sonra dedesinin intikamını almaya karar verir ve aynı hedef için...