Sevgili torunum Ema,
Bu mektup sana ulaştığına göre yeni evine taşınmış olmalısın. Bu evde çok güzel anılarım oldu ve artık senin de olacak. Belki benim hakkımda çok fazla şey bilmiyor olabilirsin, bu benden kaynaklı bir durum tabi ama merak etme hepsini anlatacağım. Öncelikle bu evi sana bırakmamın nedeni diğer torunlarımdan daha dayanıklı ve çözüm odaklı olman. Benim gözümde, bu evi ve geri kalan her şeyi hak eden sensin. Annenler ile yaşadığın sorunları az da olsa farkındaydım ve ona rağmen hiçbir zaman belli etmiyordun, ben de sana kaçman için bir fırsat vermek istedim. Bulmuş olduğunu düşündüğüm çekmecemdeki kutumdan bahsedeyim, içindeki kolyeyi sana ben vermek isterdim fakat artık bunu yapamam o yüzden kolyeyi takıp hiç çıkartmamanı istiyorum. Fotoğraflarda gördüğün adamları aslında sen de tanıyorsun. Bir zamanlar çok sıkı dostlardık ve aynı mahallede oturduğumuz için sürekli beraber vakit geçirirdik. Onların torunlarıyla yani Dimas, Olatayo ve Amaro ile güzel bir arkadaşlık kurmuştunuz, sürekli birlikte oyunlar oynuyordunuz. Ama sen Dimas ile daha yakındın çünkü ben de Mauro ile yakındım. Giano ve Kian, dördümüzün açtığı dükkânın bütün gelirlerini kendi hesaplarına aktardıklarında ve biz bunu öğrendiğimizde büyük bir kavga ettik, aramız da bu sebepten açıldı. Aslında onlarla da yakındık fakat bu ihanet göz ardı edilemezdi. Bu olayı öğrendiğimizde bir süre saklayıp emin olmamız gerektiğine karar verdik çünkü zaten çok geç öğrenmiştik, aradan yaklaşık bir buçuk yıl geçmiş ve yeteri kadar kaybetmiştik. Nihayet emin olduğumuzda bizden para kaçırdıklarını kabullenip yeni yıla sadece ben ve Mauro girmiştik. Biz bu emin olma sürecinde sürekli görüşmeye başlamıştık ve dostluğumuz güçlenmişti. Bu sayede sen de Dimas ile arkadaşlığını güçlendirmiştin ve ona güveniyordun. Bu yüzden artık birlikte hareket etmelisiniz, ne konuda mı? Ölümümüz aslında basit bir trafik kazası değildi. Bir akşam Kian bizi evinde yemeğe davet etmişti ve biz de bunu fırsat bilerek kabul ettik ama keşke etmeseydik. Yemekten sonra Kian’ın vazgeçilmezi olan kutu oyunlarından oynamaya başlamıştık. Giano oyunu birinci bitirdiği için sigara içmeye gitmişti ve biz de devam etmiştik, onun haricinde gün sonuna kadar beraberdik. Artık daha fazla dayanamayarak o gece bu para kaçırma olayını açmıştık. Büyük kavga ettik ve daha fazla dayanamayarak evden çıktık. Mauro merkezdeki evine gideceğini söyledi ve ben de onu bırakmayı teklif ettim. Ardından yola çıktık ve virajları dönerken frenimin tutmadığını fark ettim. Mauro’ya söyledim ve ikimiz de panik yapmaya başladık. O anda kontrolü kaybettim ve kaza yaptık. Ben gözümü hastanede açtım fakat Mauro kaza anında ölmüştü. Ben de ağır yaralıydım zaten. Bu mektubu yazma nedenim ise çok uzun yaşamayacak olmamı düşünmem. Yalnız sağlıksal sorunlarım değil de canımın iki baş düşman tarafından tehlikede olmasından dolayı fazla yaşayacağımı düşünmüyorum. Hastanedeyken uyumadan önce kasabanın güvenlik şefi geldi. Benden olayı anlatmamı istedi, ben de anlattım. Daha sonra olayı kendisi anlattı ve güvenlik kamera kayıtlarını bana da gösterdi. Ben zor hareket edebildiğimden yanıma geldi ve tabletini açtı. İki tane video vardı. Biri kaza yaptığımız an ve diğeri de yola çıkmadan önceki saatlerdi. İlk olarak kazayı gösterdi ve “Ne trajik!” dedi. Ardından biz evde olduğumuz zamanki videoyu gösterdi. Bir süre hareketlilik olmadı ama sonra sigara içmeye çıkan Giano göründü. Sigarasını bitirip yere attı ve benim arabama doğru yaklaştı. Arabamın anahtarını cebinden çıkarıp ön kapıyı açtı ve içine oturdu. Bir süre içerde bekledi ardından çıktı. Arabaya dönüp kendini onaylarcasına kafasını salladı ve eve doğru yürüdü. Gördüklerime inanmak istemedim. Bu kadar ileri gideceklerini düşünmemiştik çünkü. “Yani?” diyebildim sadece. “Evet evet doğru gördün.” derken benden uzaklaştı. “Frenlerinin tutmamasının sebebi biricik arkadaşın olan Giano.” dedi ardından. Biricik arkadaşım değildi fakat bunu söylemedim çünkü ellerinde kamera kayıtları vardı. “Neyse ki cezasını alacak.” derken öfkelendim. “Aslında pek de öyle olmayacak.” dedi karşımdaki güvenlik şefi. Kuşkuyla ona baktım. “Maaşımın iki katı kadar bir teklifi geri çevirseydim tanrı beni cezalandırabilirdi.” dedi keyifle. Tabletini bana doğru çevirerek “Net görebiliyor musun?” dedi ama cevap bile vermedim. “Sanırım bu evet demek.” diyerek az önce izlediğim videoyu gözlerimin önünde silmişti. “Ve sadece kontrolsüz bir sürücünün kaza videosu kaldı.” dedi. “Ne yaptığını sanıyorsun? Burada bizim canımız söz konusu.” dedim zar zor çıkarabildiğim sesimle. “Herkes bir gün zaten ölecek Manu Bey.” dedi ve odadan çıktı. Uzun bir süre boylu boyuna her şeyi düşündüm ve sonunda başıma bir şey gelmeden bunu güvenebileceğim birine anlatmam gerektiğine karar verdim. Dimas’ı aradım ve yanıma gelmesini söyledim. Yanıma geldiğinde ona her şeyi anlattım, zaten bazı konulardan haberi varmış. Daha sonra bu mektubu yazmaya karar verdim ve Dimas’a yazdırdım. Bu mektubun sana ulaşması için bir süre beklemeliyiz çünkü kimsenin anlamaması çok önemli. Mektup sana teslim edildikten birkaç gün sonra Dimas ile tanışacaksın. Artık bu oyunda berabersiniz. Ne yapman gerektiğini biliyorsun, size güveniyoruz.
Sevgilerimle,
Manu Luz.
İki kere okuduğum mektuptan kafamı yavaşça kaldırdım. “Ne?” dedim şok olmuş bir şekilde. Diğer elim istemsizce boynumdaki emanet kolyeyi buldu. Kafam allak bullak olmuştu ve ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. “Bana bulduğun fotoğrafları gösterebilir misin?” dedi yanımda oturduğunu dahi unuttuğum Dimas. Şaşkınlığımı hala üzerimden atamadan ona doğru baktım. Nasıl bu kadar rahat olabiliyordu? “Dedemi en son gören sen miydin yani?” diye sordum cevap vermek yerine. Kuvvetli bir nefes alıp verdi. “Hayır, Giano ve Kian amca geçmiş olsun için gelmişler ve her ne olduysa onlar ile görüştükten sonra olmuş.” diyerek durumu açıkladı. “Onların yaptığı ne malum?” dedim ve göz devirerek “Yapmadıklarına inanmak daha mı kolay?” dedi. Dediği şey karşısında söyleyecek bir şey bulamayarak bir süre bakıştık. En sonunda gözlerini kaçırarak “Fotoğraflar?” dedi. Ayağa kalkıp “Gel.” dedim. Merdivenlerden çıkarken “Ema!” diye seslendi arkamdan. Durup döndüğümde onun da durduğunu ve merdivenin korkuluğuna baktığını gördüm. “Yeşil Tosbi sana bir yerlerden tanıdık geliyor mu?” dedi gözlerini bana çevirirken. Anılarımda oyun oynadığım kişi Dimasdı. Bunu öğrendiğime sevinmeli miydim bilmiyordum aslında. Yine de gülümseyerek “Evet, hatırlıyorum o günü.” dedim. O da gülümseyerek karşılık verdi ve “Unutmamana sevindim.” dedi. Her şeyi hatırlamadığım için tamamen ona dönerek “Aslında yaşadığımız çoğu şeyi hatırlamıyorum, başka neler yaşadığımızı bana anlatır mısın?” diye sordum. Yarım ağız gülümseyip bir basamak daha çıktı ve yüzlerimizi eşit konuma getirdiğinde “Anlatamam.” dedi. Bunu duymayı beklemediğimden afallamıştım. “İyi de neden?” diyerek endişemi belirttim. “Anlatamam ama gösterebilirim.” dedi gayet sakince. Kollarımı göğsümde bağlayarak “Göster o halde.” dediğim anda bana doğru yaklaşıp beni öptü. Gözlerimi kırpıştırarak gerçek olup olmadığını anlamaya çalıştım. Bana bakan okyanus gibi gözleri yavaşça kapandığında ben de kendimi anın büyüsüne bırakmıştım. Dudaklarımız sanki bir bütün olmuştu. Fazla derin olmayan ama kesinlikle anlamı olan bir buluşmaydı bu. Biz öpüşürken zihnim harekete geçerek bana unuttuğum bir görüntü göstermişti. Kucağımda taşıdığım patlamış mısır kâsesini mutfaktan bahçeye götürecektim. Boy aynasının önünden geçtiğimde geri dönüp kendimi baştan aşağı süzdüm. Boyum uzamış, giyim tarzım değişmiş, yaşım büyümüştü. Uzun kullanmayı sevmediğim saçlarımı omuz hizamda kestirmiştim ve eşofmanımın üstüne bu gün için Dimas’ın doğum günümde aldığı tişörtü giymiştim. Kızarmış yanaklarım ile tatlı bir görüntü oluşturuyordum. Uzun zaman sonra film gecesi yapacak olmamızın heyecanı vardı üzerimde. “Sodaları açtım.” diye bağıran Dimas’ı daha fazla bekletmek istemeyerek hızlıca salonda çalışan dedelerimize el sallayıp bahçeye çıkmıştım. Çocukken kurduğumuz kamp çadırını yapmıştı tekrardan. İçine girip oturduğumuzda kafama değen çadırı ittirip “Sanırım bu iş için fazla büyüdük.” dedim gülerek. Gülmeme karşılık verdi ve “Alt tarafı on beş yaşındayız o kadar da büyümedik. Ayrıca bu işin yaşı olmaz.” dedi. Ardından filmi açıp izlemeye başlamıştık. Film gerilim türünde olduğundan soluksuz izliyorduk. Arada sırada ana karakterin yaptığı hareketlere gülüyorduk. Her seferinde çok sevdiğim o gülüşü görmek için başımı ona çeviriyordum ve her seferinde yüzü zaten bana dönük oluyordu. Dimas ile çok iyi anlaşıyorduk ama son zamanlarda daha fazla konuşup görüşmeye başlamıştık. Ona karşı hissettiğim sevgi artıyordu ama anlamını hiç değiştirmemişti, hala arkadaşımdı. Ya da ben kendimi buna inandırmıştım. “Ema.” dedi yavaşça. Kafamı çevirip baktım “Efendim.” dedim. “Seni öpebilir miyim?” diye sordu bir anda. Yanlış mı anladım acaba diye gözlerimi kırpıştırarak “Ne?” dedim. “Seni öpmek istiyorum izin vermezsen öpmeyeceğim.” dedi. Oturduğum pozisyonu biraz değiştirerek kafamı yukarı aşağı salladım “Tamam.” Gülümseyerek bana baktı. Benim solumda oturduğu için sağ elini yere koyarak yaslandı. Sol eliyle yüzümü tutarak beni kendine yaklaştırdı ve dudaklarını benimkiyle birleştirdi. Kısa ama çok hoş bir öpücüktü. Hoşuma gitmişti. Neden tamam dediğimi bilmesem de sonucundan memnundum. Bize seslendiklerindeyse ayrılmak zorunda kalmıştık. “Bu sana bir şeyler hatırlattı mı bakalım?” dediğinde ise gerçekliğe geri dönmüştüm. Hala şaşkındım ama alışmıştım ve merak ediyordum. Kafamı evet anlamında sallayarak “Yani biz?” dedim ama söylemeye dilim varmadı. Neyse ki gerek de kalmamıştı. “Hayır, sevgili değiliz ve olmadık da.” dedi ve ekledi “O günden sonra bir daha görüşmedik.” Ben de “Beş yıl.” dedim. Çok uzun olmayan bir iç çekerek yavaşça gözlerini ayırmadan evet anlamında başını salladı. Gülümsedik. Bir süre bakıştık ve ben sessizliği bozarak “Fotoğraflara bakalım hadi.” dedim ve yukarı çıkmaya devam ettim.
YOU ARE READING
Ev'den Misin?
General FictionKendi sorunlarından kaçmak için dedesinin miras bıraktığı eve taşınan Ema, bir süre sonra dedesinin ölümü hakkında şok edici bir gerçekle karşı karşıya kalır. Bu gerçekle yüzleştikten sonra dedesinin intikamını almaya karar verir ve aynı hedef için...