Felix'in ilk görevi ne olursa olsun sakin kalmaktı.
Ve şu anda bunu beceremiyordu.
Karakolun koltuklarında otururken bacakları titriyor, içerideki soruşturmanın bitmesini bekliyordu. Babasının düşmanlarından biri yakalanmıştı ve Felix hiç bu kadar ilerleme kayıt edebildiğini hatırlamıyordu. Saat sabahın dördüydü, Felix Jisung'a haber vermiş olsada sabah çok erken olduğu için mesajı görmemiş ve yanına gelmemişti.
Oturduğu koltuğa biraz daha sindi ve girişte Chris'in verdiği kahveye ellerini sardı. "Hey hey." Yanından gelen sese başını çevirdi Felix, gelen baş amir Hyunjin'di. "Ben sana ilk görevin ne olacak demiştim?" dedi elini titreyen bacakların üstüne koyarak. "Sakin kalmak." diyerek yanıtladı sarışın. "Pek de sakin göremedim seni." Hyunjin kaşını kaldırdı. "Kusura bakmayın amirim, hiç bu kadar yakınlaşmamıştım kız kardeşimi bulmaya." Sarışın gülümseyerek özür diledi. "Burada beklemeni tavsiye etmem, adam konuşmuyor. Soruşturma uzun sürecek gibi." Sonrasında ayağa kalktı Hyunjin. "Hadi gel biraz dolaşalım." Felix, kendisine uzatılan eli tuttu ve yavaşça kalkarak Hyunjin'in yanından yürümeye başladı.
"Siz, nasıl polis olmaya karar verdiniz?" Hyunjin bu soruya güldü. "Küçüklüğümden beri bende sevdiğim insanları koruma ve kollama iç güdüsü vardı." Felix kafasını salladı. "Anladım." Hyunjin, sessizleşen çocuğu fark etti ve bir kolunu omzuna atarak kendine çekti. "Seni nasıl kendime güvendirtebilirim bilmiyorum ama, kardeşini bulacağımıza söz veriyorum."
Felix bir anda duyduğu kelimeler ve duygusal yapısı yüzünden dayanamayıp gözlerinden birkaç yaşın süzülmesine izin verdi. Bunu fark eden Hyunjin ise çocuğa daha sıkı sarıldı. "Söz veriyorum." diyerek fısıldadı.
✧.*
"Neymiş herifin derdi?" Hyunjin, soruşturma odasından çıkan arkadaşlarının yanına gitti. "Hiçbir şey söylemedi belasını siktiğim." diyerek cevap verdi Minho. "Ne kadar zorladınız?" dedi Hyunjin, Minho ise geri çekilerek adamı gösterdi. "Kendin bak." Hyunjin kafasını uzattığında ağzı yüzü dağılmış adamı gördü. "Bir de ben deneyeyim." Tam içeri girecekken Jeongin onun kolunu tuttu. "Adamı üç saattir aralıksız dövüyoruz, biraz daha üstüne gidersek hiç konuşamayacak hale gelecek ve bu herif son çaremiz." Hyunjin mantıklı gelen cümlelere başını salladı. "Bunun geldiği yeri bulun, eminim ki bunun kadar sadık olmayan biri çıkacaktır." dedikten sonra revire adımladı.
Felix'i sakinleştirdikten sonra sabah çok erken olduğundan dinlenmesi için revire bırakmıştı, revirin önüne gelince yavaşça kapıyı tıklattı ve içeri girdi. Sarışın hala uyuyordu, saçı dağılmıştı ve dudaklarını öne büzmüştü. Amir dayanamadı ve yatağın başına oturarak saçlarını sevmeye başladı Felix'in, yüzünde gülümsemesinin arkasına sakladığı acıklı ifadesi vardı. Saçlarını severken bir anda küçük küçük iniltiler çıkarmaya başladı yataktaki, Hyunjin kabus gördüğünü anlayınca çocuğu biraz daha kendini çekti ve fısıldamaya başladı.
"Bir şey yok, iyisin, iyisin." Felix sakinleşince tekrardan yüzüne dikkatlice baktı ve dayanamayıp kızarmış yanaklarına bir öpücük kondurdu.
"Amirim, eviniz yanıyor." Hyunjin sesin geldiği yere dönünce kapıda dikilen Minho'yu gördü, piç piç sırıtıyordu.
"Ulan siktir git şurada sikmiyim belanı."
sınır 50 yorum <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hyunjin Ç. hf
Actionünlü bir polis memuru olan hyunjin ç. çaresiz bir şekilde kaybolan kardeşini arayan felix ile tanışır. [ağır küfür içerir.]