Merhaba
Yeni bir kurgu yazmaya başladım ve gerçekten çok özenerek yazıyorum. Öğrencim kitabının konusuna kısmen benziyor. O kitabı eğlence olsun diye yazıyordum ama şu an bu kitaba daha çok ağırlık veriyorum. Gerçekten beğenilen bir kitap olursa düzenlemeler yaparak bastırmayı ve satışa sunmayı düşünüyorum.
Burada okuyucuların yani sizlerin yardımınıza çok ihtiyacım var iyi kötü yorumlar yaparak hatalı olduğum yerleri düzeltmeme yardımcı olun. Fikirler vererek kitabıma katkıda bulunun. Tek başıma bastırmaya cesaret edemem o yüzden sizler önemlisiniz Destekleriniz bekliyorum."Heyecanlı mısın?" dedi annem açık kestane rengi olduğunu söylediği saçlarımı tararken. "Tabi ki anne, nasıl heyecanlı olmam!" diyerek şakıdığımda saçlarıma bir buse kondurdu.
Yatağımın yükselmesinden ayağa kalktığını anladım. "Tamam canım sen heyecanlı dur ama gecikmeden de uyu", kafamı sallayarak bende ayağa kalktım. "Tamam sen git yat bende birazdan yatacağım" annem derin bir nefes alıp verdi ve "Peki" diyerek odamdan çıktı. Kapım aralık kalacak şekilde kapatıp yatağıma oturdum.2 gün sonra ameliyat olacaktım.
On dört yaşımdayken düzgün beslenmeme ve olumsuz yaşam şartlarından dolayı bağışıklık sistemim çökmüş ve bir atak geçirmiştim. Atak hedef olarak göz sinirlerimi seçmiş ve atak sonucu sinirlerim iltihaplanmıştı ve bu yüzden görme yetkimi kaybettim. İki buçuk senedir ilaç ile tedavi görüyordum, farklı farklı ilaçlar kullanmama rağmen bir etkisini görmediğim için ameliyat olacaktım. Ailem iki buçuk yıllık sürenin diğer kalan buçuğunu ise ameliyat ile ilgili bilgi toplamak ve en iyi doktoru bulmak için geçirmiş ardından bana randevu almışlardı şimdi ise büyük bir heyecan ile ameliyat gününü bekliyordum.
İçimdeki mutluluk, heyecan ve merak duygusu ortaya çıkarak bende bağırma isteği uyandırdı. Yüzümü yastığa bastırıp çığlık attım. Ardından derin bir nefes alıp sırt üstü uzandım.
"Ecrin?"
"Abla," yatakta doğrulup kapıya doğru döndüm. "Ses gelmeyince uyudun mu diye baktım." Bunu normalde de yaparlardı çünkü hiçbir şey göremediğim gibi ışığı da göremiyordum ve bazen odamdaki ışığı kapatmayı unutuyordum ve böyle zamanlarda ses olmayınca ablam gelip kontrol ediyordu.
"Güzel. O zaman yüzümüze maske yapalım mı? Benim sivilceler yolda gibi" diye sorduğunda kıkırdayarak "olur" dedim. Ablam ile bazen cilt bakımı yapıyorduk. Sanırım ablam ile en çok bunu yapmayı seviyordum. O odasındaki malzemeleri getirmeye gittiğinde bende saçlarımızı toparlayacak tokaları çekmecemden aldım.
Geri geldiğinde yatağıma oturup saçlarımızı topladık, elime verdiği kremleri yüzüme sürerken oda kendine bir şeyler yapıyordu.
"Gözlerin açıldığında ilk ne yapacaksın?" buda soru muydu şimdi. "Aynaya bakacağım tabi ki" Gözlerim kapanalı üç yıl oluyordu ve ben her şeyi unutmuştum annemi, babamı, kendimi, ablamı hatta renkleri bile unutmuştum. Rüya görüyordum ama uyandığımda renkli miydi yoksa renksiz miydi hatırlamıyordum, daha doğrusu rüyam hakkında çoğu şeyi hatırlamıyordum.
"Çok güzelsin" tebessüm ederek "umarım öyleyimdir" dedim. "Okula gideceğim değil mi?" okula gitmek, okumak ve arkadaş edinmek en büyük arzumdu. "Babamlar daha o konuyu konuşmadılar ve ne kadar olumlu bakarlar bilemiyorum ama ben ikna ederim onları." Yüzümdeki serumu dağıtırken kafamı salladım. Ailem geçmişte yaşadığım durumdan dolayı çok korumacıydı. O zamanlar durumumuzun ne kadar berbat olduğunu hatırlıyordum, hiçbir şey denk gelmiyordu. Yemek alacak olsak evin giderlerini ödeyemiyorduk, evin giderlerini ödesek yemek alamıyorduk. Kıyafet alacağımız zaman iki üç beden büyük alıp daha uzun süre kullanmaya çalışıyorduk.
Babam kimyagerdi ve bir ilaç firmasında çalışıyordu üç sene önce. Çok iyi bir pozisyonda değildi o yüzden maaşı da bir o kadar iyi değildi. Şu an ise durumumuz bana kalırsa muhteşemdi bunun sebebi ise babamın bir grup arkadaşı ile kanser tedavisi ile ilgili geliştirdikleri ilacı hayata geçirmiş olmaları. Sanırım kör olmasaydım hayata geçirmek gibi bir niyetleri yokmuş, arada işe yarıyordum bende.
"Ecrin?" düşüncelerimden sıyrılıp kafamı kaldırdım. "Efendim" dediğimde ne olduğunu bilmediğim şeyin kapağı ile oynuyordum. "Durgunlaştın birden ne oldu?" Diye sordu, dikleşerek ablama daha çok döndüm. "Benim yüzümden annemler seni ilgisiz bıraktılar değil mi?" Nefes verişinden güldüğünü anladım. "Hayır, öyle olsa bile senin ihtiyacın var. Ben senin yerinde olsam yaşadığım şeyden dolayı hala kendime gelememiş ve güzelliğimi göremediğim için depresyonda olurdum." Sesli bir şekilde gülüp kendimi ablamın kollarına bıraktım. "Bir şey söyleyeyim mi ailemiz o kadar mutlu ki bir yerden bir sorun çıkması gerekiyormuş gibi hissediyorum." Ablam kafama vurup "Sus lan" dedi. Böyle bir tepki beklemediğim için kafamı onun kafasının olduğu yere çevirdim. İnsanları görüyormuş gibi davranmak aramızdaki iletişimi daha sağlıklı hale getiriyordu.
"Şu an günümüzde nerdeyse hiç iyi geçinen aile yok. Ya anne baba sorunlu oluyor ya da çocuk sorunlu oluyor ve kim sorunlu ise diğer taraf çok etkileniyor." Ablam haklı olabilirdi, her gün haberlerde başka bir şey ile karşılaşıyorduk ve bu bence çok moral bozucuydu çünkü ablam gibi evlenme yaşına gelen kişiler evlenmeyi tercih edemeyebilirdi. "Abla sen evlenmeyi istiyor musun?" Bir süre sessiz kaldı. "Doğru kişi ile, evet çünkü çoğu kız birinin prensesi olmak ister benim gibi."
Prenses...
"Bende isterim prenses olmak." Prenses kavramı benim için çok değerliydi. O Kül Kedisi, Rapunzel, Pamuk prenses gibi çizgi filmlerini kaç kere izledim hatırlamıyorum ve şu an gözlerim görüyor olsa yine izlerdim. Her gün kötü anlamda değişen bu dünyada değişmeyen tek şey anılarımız, geçmişte yaptığımız şeyler oluyordu.
"Yat artık, yarın benim stajım var yatmam lazım." Yatağımın içine girip "Tabi hemen yatarım sende buraları toparla." Saçımdaki tokayı çıkartıp komodinimin üzerine bıraktım. "Ecrin bir şey söyleyeyim mi, gözlerin görmediği için sana acıma duygusu ile yaklaşıyorum ve iyi davranıyorum. Gözlerin açıldığında işkencelerden işkence beğendirteceğim sana." Yataktan kalktığında sadece "Çıkarken kapıyı kapatır mısın?" dedim ve sessiz bir şekilde sabır çekişini dinledim. O gittikten sonra kıkırdayarak kafamı yastığıma gömdüm. Merak ettiğim çok şey vardı. Babamın işleri düzeldikten sonra yeni bir eve taşınmıştık ve o ev İstanbul'daydı o yüzden evi ve odamı çok merak ediyordum ayrıca denizi de. Normalde Ankara'da yaşıyorduk.
Ankara çok kasvetli bir şehirdi, insanları ölü gibi gelirdi bana. Çocuklar bile parkta oynarken sanki bu onların göreviymiş ve yapmak zorundaymış gibi duruyorlardı, yani açıkçası oradan taşındığımız için mutluydum İstanbul bence daha hayat dolu bir şehirdi, tabi daha görememiştim ama olsundu.
İstanbul ile yapmak istediğim çok şey vardı. Gidip bir yerlerde tatlı yemek istiyordum Tatlı yemeyi çok severdim ama kendimi kontrolde ederdim, sanırım en çok profiterol seviyordum. Şerbetliler ile çok aram yoktu ama kremalılara bayılırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZÜMDEKİ DÜNYA
Teen FictionGözleri görmeyen bir insanın gözleri açıldığında hayat bize göre ne kadar renkli gelir değil mi. Ama mutluluk dediğimiz şey anlık ve ya bir süreliğine olur. Ecrin Mutlu mutlu bir kız. Ama her zaman değil.