"Ecrin uyan artık" Berat'ın sesi ile uyanmıştım, bilincim yerine geldiğinde ne olduğunu hatırladım hemen gözümü açmaya çalıştım ama odadaki ışık buna izin vermedi. Sonunda açmayı başardığımda her şey bulanıktı ama görüyordum. Ellerim ile gözlerimi kapatıp birkaç yaşın akmasına izin verdim. Gerçekten korkmuştum. Ellerimi çektiğimde etrafı net görmek için gözlerimi kırpıştırdım. Aslı, Berat ve Ender Hoca vardı o ne arıyordu burada. Babamlar neredeydi.
Aslı yanıma gelip sarıldığında kendimi biraz daha iyi hissettim. "Babamlar nerde?"
"Aradık ama ulaşamadık" cevap veren Ender hocaya dönüp başımı salladım. "Ne olmuş gözüme?" cevabımı yine Ender Hoca verdi. "İltihapların hala tam olarak gitmemiş, böyle olması normalmiş" nefesimi verip "peki niye şey oldu?"
"Bir şeyler söyledi doktor ama anlamadım yine de merak etme sorun yokmuş" başımı Aslı'nın boynundan kaldırdım. Yataktan kalkmak için doğruldum, ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttığımda ayakkabılarımı giydim. Ayağa kalkmaya çalıştım ama gerçekten hiç gücüm yoktu. Aslı yanıma gelip beni ayağa kaldırdı ve koluma girdi. Çıkışımla ilgili küçük işlemleri Ender Hoca halletmişti "Çocuklar siz eve geçin Ecrin'i ben bırakacağım eve. Ailesi ile konuşacağım." Aslı başını salladığında odadan çıktık. Otoparka indiğimizde Aslı, Ender Hocanın arabasına binmeme yardım etti. Aslı çekildiğinde Berat geldi, "İstersen peşinizden bizde gelelim tek başına oturma evde"
"Olur" başını sallayarak uzaklaştığında kapıyı kapattı. Ender hocada arabaya bindiğinde evimin nerde olduğunu sordu. Adresi verdiğimde "Yakınmış evlerimiz" dedi. "Ya, ne güzel" dedim umursamaz bir şekilde kim isterdi öğretmeni ile yakın oturmak, karşılaşırdık artık bir yerlerde, başımı cama yaslayıp çantamdan telefonumu çıkardım. Babamdan mesaj vardı.
Babam: Ecrin, biz annenle bugün geç geleceğiz. Dersin varsa yap erken yatmayı unutma.
Telefonu kapatıp çantama geri bıraktığımda karnım guruldadı. Evde yemek yapmak ile uğraşmak istemiyordum. "Hocam zahmet olmazsa bir markete uğrayabilir miyiz?" bir saniyeliğine bana bakıp geri yola döndü. "Neden?" sorusuna yüksek sesli gurultum cevap verdi. Tamam şu an tam zamanı, kapıyı açıp atlayabilirim.
"Evde yemek yapmak ile uğraşmak istemiyorum. Şu hızlı yapılan makarnalardan falan alacağım." Hızlıca pişirip yiyebilirdim. "O şeyi yemeyi mi düşünüyorsun, ne kadar zararlı olduğundan haberin var mı?" omuz silktim "Bilmiyordum, hiç yemedim ki. Hazır köfte alsam olur mu?"
"Tabi ki hayır"
"Pizza?"
"Hayır"
"Tavuk?"
"Saçmalama"
"E börek?"
"Olmaz"
"Ne yiyeceğim ya o zaman?" Açlıktan bayılacaktım ama istediğimi yememe izin vermiyordu adam. "Et mi yemek istiyorsun?" evet oturup bir tane kuzu yemek isterdim ama şartlar el vermiyordu. "Evet" şuradaki torpidoyu ısırsam ya da koltukları kemirsem bir şey der miydi hoca.
"Anneneler yok mu?"
"Yok, geç geleceklermiş" ablamda staj için Ankara'ya gitmişti.
"Evde malzeme varsa söyle arkadaşlarına yapsınlar" bunu biliyordum sorun şu ki ben kimseye yük olmak bir işimi yaptırmak istemiyordum. "Çok zekisiniz" kısık sesle söylediklerime "efendim?" deyince "öyle yapacağım" diye çevirdim.Eve geldiğimizde hoca arabayı apartmanın önüne park etti. "Ailenle görüşsem iyi olacaktı" kapıyı açıp hocaya döndüm. "Şu aralar müsait değiller. Bıraktığınız için teşekkür ederim" başını salladığında arabadan indim. Aslılarda arabadan indiklerinde yanıma gelip hemen koluma girdi. Berat, Ender Hocaya teşekkür ederken biz apartmana girmiştik. Asansöre bindiğimizde Berat'ta hızlıca geldi. Bizim kata geldiğimizde anahtarımı çantamdan çıkarttım. Ayakkabıları çıkartıp içeri girdik.
"Ay Ecrin ne güzel eviniz ya" salona girdiğimizde teşekkür ettim. "Aç mısın?" Berat'a dönüp "biraz ama önemli değil, annemler gelince yerim" dedim. Sırıtarak "on ikide yemek mi yiyeceksin?" salondan çıktığında Aslı ile bende odama çıktık. O bizim lavaboda ellerini yıkarken bende üstüme rahat bir şeyler giydim. Bende elimi yıkadıktan sonra tekrar aşağı indik.
Berat'ın mutfakta sarmalar ile uğraşırken görünce kısa bir şok geçirdim. "Öyle bakma bana, annen buzluğa sarma koymuş onları pişiriyorum" anneme geldiğinde teşekkür etmeyi aklıma not ettim. Sarmaların pişmesini beklerken koltuklara oturduk. Aslı bayıldığımda ne olduğunu anlatmaya başlamıştı. Düşüp merdivenlerde yuvarlandığımda çıkan sesten dolayı Ender Hoca yanıma gelmiş ve beni kucağına alıp arabasına götürmüş. Aslı'da durumu görünce Berat ile hocadan hastaneyi öğrenip yanıma gelmişler.
Berat yemeği kontrol ederken telefon çaldı. Kayıtlı olmayan numarayı açtığımda Ender Hocanın sesi geldi.
"Ecrin kaçıncı kattasın?"
"Neden soruyorsunuz?"
"İlaçlarını almayı unutmuşuz, onları aldım. Kimliğinde bende kalmış" çantamdan almış olmaları lazımdı.
"En üst kattayız"
"Tamam aşağıdaki kapıyı da açarsan iyi olur" telefonu yüzüme kapattığında kalkıp kapıya gittim, aşağının kapısını açtığımda bir dakika içinde kapı çalınca kapının önünde beklediğimi anlamasın diye biraz bekleyip kapıyı açtım.
Elindeki poşeti ve kimliğimi uzatınca alıp vestiyere koydum. "Hocam, bugün çok yardımcı oldunuz teşekkür ederim." Başını sallayan Ender Hoca tam gidecekken durdu. "Yaprak mı sardınız?" içime kokuyu çekip bunu nasıl hangi yemek olduğunu anladığını anlamaya çalıştım. "Annem buzluğa koymuş" hoca gitmek yerine olduğu yerde durunca "isterseniz sizde gelin, beraber yiyelim" yan gözle bana bakıp "yok ya başka zaman belki" elimi kapının koluna koydum "siz bilirsiniz" hoca ısrar etmemi bekliyor olacak ki yüzünde kısa bir şaşkınlık geçti. "Ya da başka zaman müsait olmayabilirim" kapının önünden çekildiğimde gülmemek için dudağımı ısırdım. "Buyurun o zaman" hoca ayakkabılarını çıkarıp içeri girince ellerini yıkamak istediği söyledi. Lavaboyu gösterip salona geçtim.
"Kim geldi?" diye soran Berat'a "bir tabak daha çıkar Ender Hoca geldi" dedim. Koltukta ters yatan Aslı gözlerini açarken Berat hiçbir tepki vermeden bir tabak daha çıkardı.
Ender Hoca içeri girdiğinde Aslı normal bir şekilde koltuğa oturdu. "Selam çocuklar" Berat sofrayı kurarken "hoş geldiniz" dedi. Herkes sofraya oturduğunda bende hızlıca ayran yaptım. Bardaklara doldurup masaya götürdüm ve yerime oturdum.
"Ecrin söyle Perihan ablaya çok güzel yapmış" dedi Aslı, Berat kaşlarını çatınca "senin de elini sağlık" diye ekledi. Ender Hocadan kaynaklanan bir sessizlik oluşmuştu ve rahatsız olmaması için bir şeyler sormaya başladım. "Hocam nerelisiniz?"
"Adanalıyım" Esmerliği oradan geliyordu demek ki.
"Ay benim annem Adanalı tatilde akraba ziyaretine gidiyoruz. Nefes alsam terliyorum"
Ender hoca gülerek "Haberlerde gösteriyorlar ya güneşe ateş etti diye. İnsan sinirini nasıl göstereceğini bilmediği için o hale geliyor" dedi. "Cidden, nasıl yaşıyorlar orada anlamıyorum"
"Bende, sen nerelisin Ecrin?"
Ankara'da doğmuştum ama normalde İzmirliydik.
"Hocam şu güzelliğe baksanıza. İzmirli işte" masanın altından Aslı'ya tekme attığımda yerinde sıçradı. "Ne yapıyorsun?" diye sorduğunda bugün daha fazla ne kadar rezil olabileceğimi düşünüyordum.
"Depremzede misiniz?" Berat'ın sorusu sadece "evet" demişti.
"Atlatmışsınız yine de. Akrabalarınız iyidir umarım" Aslı'nın söylediklerine hiçbir tepki vermeden odaklandığı yere bakıyordu. Birden daldığı yerden gözlerini kaldırıp tabağındaki sarmaları yemeye devam etti. "Annem ile babamı kaybettim ama kardeşim yaşıyor." Yüzündeki duygusuzluk beni üzmüştü, hangi duyguyu yaşaması gerektiğini bilmiyordu belki de. Hepimiz rahmet dilediğimizde hafifçe tebessüm ederek tabağındaki son sarmayı ağzına attı ayranını da bitirdiğinde. "Annene teşekkür ettiğimi söyle, gerçekten güzeldi."
"Söylerim. Gidiyor musunuz?" saçlarını geriye tarayarak "Kalsam rahat edebilir misiniz? Aşırı kasılıyorsunuz" dedi.
"Yanınızda rahat edebileceğimizi söylüyorsanız öyle davranırız çünkü bizden büyük biri olarak bizim ortamımızdan rahatsız oluyor olabilirsiniz" bende tabağımı bitirdiğimde ayağa kalkıp tabakları topladım. Makinaya yerleştirirken bir yandan da konuşulanları dinliyordum.
"Konuşmalarınız iğrençleşmediği sürece sorun yok"
"Bizde tercih etmiyoruz o konularla ilgilenmeği" Aslı haklıydı. Arkadaşlar bir araya geldiğinde konular hoş olmayan yerlere geliyordu ama biz konuşacak daha etkileyici şeyler buluyorduk.
"Hocam kalıyorsanız şöyle koltuklara geçin" herkes koltuklara geçtiğinde Aslı "Cips kola getirsene" dedi. Ellerimi duruladığımda başımı salladım.
"Hadi cipsi anlıyorum ama kola gerçekten içecek misiniz? O şeyin içinde ne olduğunu kimse bilmiyor" Gülerek dolaptan meyve suyu ile soda çıkardım. Bardaklara ikisinden de yarım şekilde koydum.
"Kalıplaşmış bir şey Cips kola. Abur cubur yiyoruz ama bizde tercih etmiyoruz kolayı" Bardakları sehpaya koyduktan sonra abur cuburları da getirdim. "Hocam bir günlüğüne diyetinizi bozsanız bence ölmezsiniz"
Bardaklardan birini alıp küçük bir yudum aldım. Severek yediğim bitter çikolatalardan birini alıp Ender Hocaya uzattım. "Ben bunu çok severim. Bitter diğerlerine göre daha az zararlı biliyorsunuzdur" elimdeki paketi alıp arkasındaki içindekiler kısmını okumaya başladı. O küçük yazıları nasıl okuyabiliyordu.
"Bir deneyelim" paketi açıp kokladı. Gerçekten buna gerek var mıydı? Küçük bir ısırık aldığında sanki annemizden yemek için onay bekleyen çocuklar gibi hocanın tepkisini bekliyorduk. Gözleri anime karakterleri gibi büyüdüğünde "fena değil" dedi, aldığım nefesi verip sehpadaki aynı çikolatadan aldım açıp yemeye başladım. Aslı ile Berat'ta bir şeyler yiyordu. Ender Hocaya baktığımda çikolatasını bitirmiş bardaktaki içecekten yudumluyordu.
"Siz ne zamandan beri arkadaşsınız.?" Ender hocanın sorusuna Berat cevap verdi. "Nerdeyse doğduğumuzdan beri, sadece Ecrin ile yaklaşık üç senedir görüşmüyorduk" Ender Hoca bana dönerek "Neden?" diye sordu. Bardağımın üstündeki kedilere bakarak konuştum.
"Gözlerim yüzünden bunalıma girmiştim, sonradan ailem sayesinde moralim düzeldi hatta o zaman arkadaşlarla yeniden görüşmeyi düşünmüştüm ama o halimle rahat vakit geçiremeyeceğimizi düşündüğüm için ameliyattan sonra yapmaya karar verdim. Ameliyattan sonra aramıza çok uzun zaman girdiği için samimiyetimizin eskisi gibi olmamasından korktum ama onlar beni bekliyormuş"
"Çok duygusal bir konuşmaydı. Hadi ağlayalım" arkamdaki yastığı Aslı'ya fırlattığımda kahkaha attı. "Deli midir nedir?"
Ender Hoca her zaman ki gibi bıyık altından gülerken bir cips açıp uzattım. Cipsten alıp ağzına attığında yüzü biraz buruşmuştu. Bize uyum sağlamaya çalışıyordu. "Hocam verdiğim şeyleri böyle yiyince sanki zorla sigara içirmeye çalışıyormuş gibi hissediyordum" bardaktan bir yudum alıp. "Sigarada mı içiyorsunuz!?" dedi şaşkınlıkla. "Ben içmiyorum" dedim hemen.
"Bende" diyen Aslı'dan sonra Berat'a döndük. Suskunluğu zaten cevabı vermişti.
"Ben öyle arada içiyorum" Ender Hoca onaylamaz bir şekilde başını salladı. "Hocam sizin bu hazır yiyeceklere karşı ön yargınız nerden geliyor?"
"Ortaokuldan"
"Neden ne oldu ki?"
"Buna benze bir ortamda arkadaşlarım ile beraberdim. Ailem çok fazla abur cubur yememize izin vermezdi ve ben o gün gereğinden baya fazla yemiş ve mide fesadı geçirmiştim." Kendimi tutamayıp gülmeye başladığımda diğerleri de gülüyordu. Gülmemi durdurduğumda "trajikomik ama bu işin birde hastane kısmı var. Midenizi yıkamış olmalılar" dedim. Yüzünü buruşturup başını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZÜMDEKİ DÜNYA
Teen FictionGözleri görmeyen bir insanın gözleri açıldığında hayat bize göre ne kadar renkli gelir değil mi. Ama mutluluk dediğimiz şey anlık ve ya bir süreliğine olur. Ecrin Mutlu mutlu bir kız. Ama her zaman değil.