"Evet, hazır mısın?" ne zaman tutuğumu bilmediğim nefesimi vererek başımı salladım ve doktorum kafamdaki bandajları çıkarmaya başladı. Kalbim yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Bandaj bittiğinde gözüme yapıştırdıkları bantları çıkardılar. "Gözlerini açabilirsin" göz kapaklarımı yavaşça yukarı kaldırdığım her şey bulanıktı, ışık gözlerimi rahatsız etmişti ama renkleri görebiliyordum. Gözlerimi kırpıştırarak görüşümün netleşmesini bekledim. En sonunda her şey netleştiğinde elime ayna tutuşturdu büyük ihtimal ile ablam.
Bakışlarımı aynaya çevirdiğimde onu gördüm, kendimi. Doğuştan estetikli burnum, iri açık kahverengi gözlerim ve anime karakterlerine benzeyen ağız ve çenem yapım. Aslında direkt anime karakterlerine benziyordum.
Kafamı en sonunda kaldırdığımda annemi gördüm. Onun gibiydim yüz şeklim ve burnum ona benziyordu. Saçlarında çok fazla beyaz vardı oda ağlamaklı bir şekilde bana bakıyordu. Bu sefer görüş alanıma babam girdi. Onun ela rengi gözleri ile benim kahverengi gözlerim benziyordu ve oda bana gülümseyerek bakıyordu.
Bu sefer başımı yanı başımda duran ablam çevirdim. Babam ile aynı renk gözleri ve simsiyah saçları vardı, bembeyaz teni ile kraliçeleri andırıyordu. "Abla, çok güzelsin ya" dediğimde güldü. Doktoruma baktığımda kibirli bir şekilde gülümsüyordu. "İyi iş çıkarmışsın doktor" diyerek gururunu okşadım, en fazla otuzlarındaydı bu adam. "Rica ederim Ecrin. Neyse ben sizi yalnız bırakayım, kontroller bittiğinde gidebilirsiniz" doktor yaylanarak odadan çıktı ardından annem gelip sıkıca sarıldı. "Canımın içi, görebiliyorsun artık" haklıydı üç yıl aradan sonra tekrar görebiliyordum. "Şükürler olsun ki" diyerek dediğini onayladım.
Kısa süren kontrollerden sonra yataktan kalktım ama dengemi sağlayamadım. Babam hemen kolumdan tutup geri düşmemi engelledi. Dikkatli adımlar ile ilerleyerek otoparka indik eskiden Tofaş olan arabamız yerine son model gibi duran bir Nissan araba vardı. Gözlerim şaşkınlık ile açılırken ablam sol tarafıma gelip "zengin olduğumuzu söylemiştim." Dedi. Açıkçası bunu beklemiyordum, arabamız böyle ise evimizi düşünemiyordum.
Arabada yolcu koltuğunun arkasına oturduktan sonra karanlık otoparktan çıkıp dünyaya giriş yaptık gözlerim kamaşmıştı ışık yüzünden ama sorun değildi. Gözlerim ışığa alıştığında dikkatlice etrafıma baktım ve o sırada her şeyi hatırladım. Mavi rengini, ağaçları, trafik ışıklarını kısacası üç yıl önce kaybedip unuttuğum her şeyi hatırladım. Etrafıma hayranlık ile bakarken ablam kolumu dürtükleyip kendi camını gösterdi ve o zaman denizi gördüm. İstanbul'un denizini, insanların uğruna şiirler, şarkılar yazdığı denizi gördüm. Üstünde giden gemilerin arkasında bıraktığı köpüğü gördüm. "Muhteşem" kelimesi döküldü ağzımdan.
Babam arabayı durdurduğunda beklemeden indim. Deniz kenarına yaklaşıp taşlara çıktım. Annem arkamdan "Ecrin!" diye bağırsa da babam onu durdurdu. İçime denizin kokusunu çekmeye çalıştım. "Övüldüğü kadar var değil mi?" diye sordu ablam dengemi sağlamam için koluma girerek. İç geçirerek "olmaz mı" dedim denize bakmaya devam ederken.
Hafif esen serin rüzgarın saçlarımı uçuşturması çok hoşuma gitmişti. Burada saatlerce kalabilirdim, tabi annem seslenmeseydi. "Ecem, Ecrin hadi gelinde eve gidelim." Taşlardan ablam ile inip arabaya geri bindik. "Ne yemek istersiniz?" babamın bu sorusu aklımdan sayısız yemeğin geçmesine sebep oldu. "Ecrin seçsin, bugün onun günü" sırıtarak ablama baktım. "Bilmem ki ne desem. Tavuk olur, çiğ köfte olur, pizza olur hatta ekmek arası köfte olur." Diye aklımdakilerin bir kısmını saydım. "Sabah kahvaltısına mı?" diye sordu annem. "Annecim midemin pek umurunda olduğunu zannetmiyorum." Babamda bana katılarak kafasını salladı.
"O zaman malzeme alalımda evde güzel bir pizza yapalım." Hiçbir zaman dışarıda pizza yememiştim, oldum olası annem ile babamın yaptıklarını yemiştim, zaten o kadar lezzetliydi ki dışarıdakileri hiç merak etmemiştim.
Markete geldiğimizde arabada beklemek yerine ablam ile bende babamların peşine takıldık. Onlar pizza için malzeme alırken bizde abur cubur reyonunu dolaşıyorduk. Elime gelen ve canımın çektiği her şeyi kucaklarken ablam annemlerin hepsini bıraktıracağı ile ilgili yakınıyordu.
Kucağımızdakilerle annemlerin yanına geldiğimizde ikisi de ağzı açık bize bakıyordu. "Ablam ile film izleriz diye düşündüm hem hepsini bugün yemeyiz sizin kontrolünüz altında ama istemezseniz hemen bırakabiliriz" dedim acele etmeden. Annem 'ben bilmez miyim senin ciğerini' der gibi bakarken babam "alalım bakalım" dedi.
Kasaya geldiğimizde önümüzdeki adamın işinin bitmesini bekliyorduk. Bir an adam kredi kartını verirken kasiyer kadının onu adamın elini okşayarak aldığını gördüm ama böyle bir şey olmasına olanak vermedim. Sıra bize geldiğinde kadın aldıklarımızı okuturken annem arabada bekleyeceğini söyleyerek gitti. Ürünler okutulduktan sonra babam banka kartını kadına uzattı ve kadın az önceki adamdan kartı nasıl alıyorsa babamdan da aynı şekilde almaya çalıştı ama babam elini hızla çekti. Kendimi tutamayarak konuşmaya başladım. "Yeni konseptiniz bu mu?" diye sordum. Kadınsa gülümseyerek "Anlayamadım" dedi.
"Diyorum ki yeni konseptiniz gelen erkek müşterileri dokunarak etkileyip onları yoldan çıkarmak ayrıca burayı devamlı olarak gelmelerini sağlayıp sizle ilgilenmeleri için çalışmak mı? Sonra ne olacak hem devamlı müşteri sağladığınız için maaşınıza zam gelecek hem de sevgili olduğunuz müşterilerinizin paralarını çarçur edip kar sağlamak mı?" Kadın ağzı açık bana bakarken bende ciddi bir suratla ona bakıyordum. İki saattir beni susturmaya çalışan ablam naneyi yemişiz gibi bakarken kadın ayağa kalktı. "Sen ne söylüyorsun edepsiz" dediğinde güldüm.
"Babam buradayken edebi sizden öğrenecek değilim. Ha eğer iftira attığımı düşünüyorsanız hemen şurada ki kameranın kayıtlarına bakabiliriz. Tabi yanımızda başkaları da olacak." Dibimizdeki kamerayı gösterdiğimde kadının yüz ifadesi değişti. "Hanımefendi" dedi kibar bir erkek sesi. Arkamı döndüğümde şık giyimli bir adamı gördüm. Etraftaki herkes bize bakıyordu.
"Size yaşattığımız sıkıntıdan dolayı marketimiz adına özür diliyorum. Çalışanımız Dilek Hanım hakkında birkaç defa daha böyle şikayetler almıştık, sizin şikayetiniz ile işine son veriyoruz. Marketimiz hakkında kötü varsayımlar yapmamanızı dileriz."
Omuz silkerek "marketiniz ile sıkıntım yok zaten ve bir daha böyle bir sıkıntı olacağını zannetmiyorum ne kimse bu konu hakkında susar ne de çalışanlarınızda böyle bir şey yapacak cesaret olur ama sizin de şikayetlere rağmen çalışmasına izin vermeniz hiç hoş değil." dedim ardından Dilek 'Hanıma' döndüm. "Şunu da belirtmek isterim iğrenç bir insansınız, kaşarda demek isterdim ama şu zamanda kaşar sizden kat be kat daha değerli." Kalabalığın arasından biri "lafı koydu lan!" dediğinde güldüm. "Bu arada telefonlarınıza çektiğiniz görüntüleri sosyal medyaya ya da Show habere paylaşmak gibi bir niyetiniz varsa yanında promosyon olarak mahkeme kağıdı geliyor." Babamın söylediklerine kahkaha atmak istesem de şu an hiç sırası değildi. Başka bir çalışan ödememizi alırken herkes kendi işine dönmüştü. Marketten çıktığımızda babam anneme hiçbir şey bahsetmememiz konusunda bizi tembihledi. Arabaya geldiğimizde aldıklarımızı bagaja koyduk, yerlerimize geçtikten sonra babam arabayı eve sürmeye başladı. Ortadaki koltuğun sırt kısmının açıldığını fark etiğimde hemen açıp elimi bagaja uzattım. Aldığımız abur cuburlardan iki tane çikolata alıp geri kapattığımda çikolatalardan birini ablama verdim. Arabanın aynasından bize bakan babam ile göz göze geldiğimde babam gülerek önüne döndü. Ablam ile çikolatalarımızı yerken müzik dinlemek istediğim için babama "baba müzik açabilir misin?" diye sordum. "Elbette", açılan müziği daha öncede duymuştum.
Koşarak kaçtığım hep kendimmişim meğer
İncinmez sandığım her yanımda kocaman keder
Belki durup dururken
Belki hiç beklemezken
Bir sarılsan geçer...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZÜMDEKİ DÜNYA
Novela JuvenilGözleri görmeyen bir insanın gözleri açıldığında hayat bize göre ne kadar renkli gelir değil mi. Ama mutluluk dediğimiz şey anlık ve ya bir süreliğine olur. Ecrin Mutlu mutlu bir kız. Ama her zaman değil.