3. KÜÇÜK MUTLULUKLARIN TARAFI

18 5 9
                                    

                          

                               ???

"Varis?" Küçük adımlarla Varis'e yaklaştığımda elindeki silahı masaya koydu ve koyu kahve gözleriyle bana döndü.
"Ne oldu?" Sesindeki duygusuzluk karşısında anlık sessiz kalsam da kafamı duvara yaslayarak konuştum.
"Güneş'in mezarına gidecektik bugün, unuttun mu?"
Varis, önüne gelen saçlarını geriye atarak iç çekti.
"Unutmadım ama şu an gidemeyiz. Hava kararsın öyle gideriz."
Bakışlarım yerdeki eskimiş sandığa kayarken Varis soğuk elini omuzuma koydu.

"Hissettiğin korkuysa buna zamanla alışacaksın ama eğer hissettiğin duygu pişmanlıksa bunu bir ömür aşamayacaksın."
Varis, bir anda soğuk elini omuzumdan çektiğinde kelimeler dudaklarımdan çıkmak istemezmiş gibi sadece derin bir nefes çıktı.

"Zamanla alışırsın. Gelecekte bu hissettiğin pişmanlık sadece nefrete dönüşecek. Haksız mıyım?"
Gözlerimi kapatırken o an hissettiğim tek duyguyu Güneş için büyüttüm.
"Zamanı geldiğinde nefretimi de göstereceğim." Varis'in dudaklarının kenarı hafifçe kıvrıldığında bunun anlamını ikimizde biliyorduk.

                     ☾ 𝑨𝒔𝒊𝒏𝒓𝒂'𝒅𝒂𝒏 ☽

Neva işe gittikten sonra Güneş'in dün getirdiği horoz şekeri alarak kanepeye oturdum. Bir elimle şekeri tutarken diğer elimle telefonla duvarda bulunan sembolün anlamını araştırıyordum.
Şekerin ambalajını açıp yavaşça yemeye başladığım da hayal kırıklığıyla şarjı bitmiş telefonuma baktım.

"Şansımı si-" Lafım kapı zilinin çalmasıyla kesilirken şekeri elime alarak kapıya doğru ilerledim.
"Bu sefer ne getirdin bana?" Meraklı gözlerle Güneş'e bakarken Güneş, arkasında sakladığı ellerini geniş bir sırıtışla ortaya çıkardı.
"Ben sözümü tutarım." Güneş, elinde tuttuğu hediyeli cipsle bana bakarken elimdeki şekeri fark edip büyük bir kahkaha attı.

"Sanırım sana verdiğim şekeri sevmişsin." Elimdeki şekeri arkama doğru saklarken utancımı gizlemek için kaşlarımı çattım.
"Şekeri herkes sever."
"Demek herkes değilim." Güneş yüzünde alaycı bir sırıtışla bana bakarken içeri girmek için benden izin bekliyormuş gibi duruyordu.

Hafifçe öksürürken kenara çekildim.
"Gel, gel."
Güneş yine dünkü istekli tavrıyla içeri girerken elindeki cipsi sehpanın üzerine koyarak kıkırdadı.
"Cipsi buraya koyuyorum. Ben gittikten sonra kemirirsin."
Güneş, benim cevabımı beklemeden içeri giderken arkasından sinirli bir bakış atarak mutfağa gittim.

Dünkü ile aynı şeyleri yaşıyormuşum gibi yine cezveyi ocağa koyarken Güneş'in söylediği gibi ilerliyorduk.
Bir anıyı defalarca yaşamak...
Bu alışık olduğum bir durum olmasına rağmen ilk defa böylesine farklı hissediyordum.

Sırtımı tezgâha yaslarken şekerimi yemeye devam ettim.
Bunca zaman içimde sakladığım küçük kız çocuğunun bana uyandırdığı bu duyguları kalbime sığdıramadım.
Eğer Neva'ya yeni tanıştığım bir yabancıyı eve almakla beraber onunla sohbet ettiğimi söyleseydim büyük ihtimalle bana aptal olduğumu söyler ve saatlerce gevelenip dururdu.

Derin bir iç çekişle hafifçe kollarımı ovuşturdum.
Kendime kızmak istiyordum ama bunu yapmama engel olan içimdeki kıza sadece suskun kalıyordum.
Kafamı sallayarak köpürmüş kahveyi fincanlara koyup içeriye doğru yürüdüğümde Güneş'in elinde tuttuğu fotoğrafı görünce duraksadım.

"Hiç değişmemişsin ha... şimdi sadece saçların daha uzun." Fincanları masaya koyarken Güneş'in elinde tuttuğu fotoğrafı elime alarak alçak sesle mırıldandım.

Geçmişin KuklalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin