'Bir deniz , bir gemi , belki bir liman...'
💎Gün doğmuş, yeni günün en taze kokusu insanın burnuna çalıyordu. Denizden gelen iyot kokusu tüm şehri etkisi altına almıştı. Bu şehri seviyordum içindekileri sevmesem bile. Yaşadığım evi, ev denirse tabi sevmesem bile
Erken kalkmak benim için en iyisiydi. Kimseyle konuşmadan çıktım evden. Okulun yolunu tuttuğumda telefonumu çıkarıp saate baktım . Çok iyi, yarım saat vardı derse , okulda kimseyle konuşmazdım. Muhattap olduğum kimse yoktu. Kimsede benimle konuşmak için can atmazdı.
Kulaklığım ve ben ayrılmaz ikiliydik . Hocalar bile karışmıyordu artık. Alışmışlardı.
Sınıftan içeri girdiğimde yine tüm gürültüleriyle insanın kulağını sağır edecek şekilde konuşuyorlardı. Sıradan bir devlet lisesiydi burası. Kız erkek karışık sınıflarda eğitim veren bir Anadolu lisesi.
Bu sıcakta okula gelmek insana yapılan en büyük eziyetti. En arka sırada kendi yerime oturup camı sonuna kadar açtım. Üşüyen varsa sınıfı terk edebilirdi. Sınıftan ismen bildiğim bir iki kişi vardı. Onlarda doğru olmayabilirdi.
Sınıfa hocanın gelmesiyle ayağa kalkıp geri oturduğumda kafamı sıraya koydum. Dersi dinlemek gibi bir derdim hiç olmadı. 9. Sınıfın başından beri hep okulu birincilikle bitirdim. Hocalar başta anlam veremeselerde, evde o ortamdan kaçabilmek için odamda ders çalışmak benim için kaçıştı. Elbette onların olmadığı tek ortam olan okulda da kafamı dinleyecektim
Kafamı kaldırdığımda teneffüstü sanırım. Öğle arası bile olabilirdi. Pek kimseyle muhatap olmazdım. Kantine indiğimde kendime tost almak için sıraya girdim. Onlardan para almamak için haftasonları bir kadın giyim mağazasında çalışıyordum. Yusuf abi ve eşi Sevgi abla bana harçlığımı verirdi. Reşit olur olmaz o evden ayrılırsam kendi ayaklarımın üzerinde durabileyim diye iyiydi derslerim , onlara muhtaç olmayayım diye her işte çalıştım.
Boyum yetmezken bulaşık yıkadım. Binalara paspas atmaya gittim. Bir iki çocuk baktım. Köpek bakıcılığı bile yaptım. Rahat mı batmıştı bana. Ne kadar şımarıktım değil mi?
Çalışıyordum ve çalışmaktan yüksünmüyordum. O pis parayı yemektense çalışırdım
Kantinde sıranın bana gelmesiyle tostumu ve ayranımı alıp oturma yerlerinden birine oturup yemeye başladım. Biraz daha kantinde oturup yukarı sınıfa çıktım. çıkıp girdiğim derslerden sonra eve gitmek için çantamı yüklendim
Sırt çantam yürüdükçe ağırlaşıyordu. O eve giden adımlar yaklaştıkça ısınıyordu. Cehenneme giden yol gibiydi. Anahtarımla kapıyı açıp içeri girdim
O sesler hiç kesilmiyordu. Bu kadın nasıl durmadan inleyebiliyordu. Kapının önünde oturan babamın keyfi yerindeydi.
Evet evet, doğru anladınız...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRUZE|Yarı Texting
ChickLit"Sen nazlı bir çiçek, bir orman kuytusu Üzüm buğusu gibisin sen Firuze"