10. bölüm: Cehennemin ilk günü

29 16 12
                                    

Merhabalar sevgili arkadaşlarım!!! Bugün böyle bir enerji patlaması yaşıyorum ki sormayın!
Bir önceki bölümde kızımızın soyadını söyleyecektim hazırsanız, kızımızın soyadı geliyor...
"Freya Adin"
Yani Lina🗡️
Her neyse, daha fazla uzatmadan bölümümüze geçelim bakalım!
***
Ben evlendim, ben, evlendim. Hala inanamıyordum. Evlendiğime artık bir adamla aynı odada kalacağıma inanamıyordum.
Yeni odamda oturuyordum. Misafirhane gibi değildi burası. Daha büyük... Daha genişti. Sarayımdaki odamdan bile daha büyüktü. Bunun sebebi artık evli olduğum, veya bir adamla aynı odada kalacağım olabilirdi.
Etrafından cibinlik uzanan yatakta oturuyordum. Etrafıma nasıl bakıyordum bilmiyordum ama yatağın karşısındaki tekli koltukta oturan prens aksel bana yaratık görmüş gibi bakıyordu. Üzerimde uzun, yeşil bir elbise vardı. Saçlarım dağınık topuz yapılmıştı. Göz rengimi açmışlar, yüzümü renklendirmişlerdi.
Oturmaktan sıkılmıştım. Etrafa boş gözlerle bakmaktan sıkılmıştım. Şimdi ne yapacaktık? Geceydi... Kahretsin! Geceydi.
Nişanlı bir adamla, üstelik kalbi bir başkasına ait bir adamla asla birlikte olmazdım. Bunu kendime yediremezdim. Gururumu ayaklar altına alarak evlenmiştim zaten daha fazlasını kimse benden bekleyemezdi.
"İleri gidemeyiz," dedi prens Aksel ilk defa konuşarak. Onunla bahçede yürüyüş yaptıktan sonra hiç konuşmamıştık. Ne gözlerimiz birleşmişti, ne de evlenirken birbirimize dönüp bakmıştık. " sadece küçük bir Öpücük kurtarır bizi sanırım..." deyince istemsizce kaşlarım Çatıldı.
"Öpücük derken, ne saçmalıyorsun? Kimse beni öpemez veya ben kimseyi öpmeyeceğim" dedikten sonra işaret parmağımı kaldırıp yüzüne doğru salladım. " bu kocam olsa bile," deyip sustum. Daha fazla beni konuşturmak istemezdi.
Çenesi kasıldı, dudakları birkaç kez aralandı fakat sinirli olduğu için ağzından çıkacak cümlelere dikkat edemeyeceğinin oda farkındaydı bu nedenle dudakları tekrar kapandı. Bu hareketi birkaç kez daha tekrarladıktan sonra, "ben de senin çok meraklın değilim" dedi sert bir sesle. "İlk ve son olacak."
Mecbur muydun? Bilmiyordum ama yapmak zorundaydım. Biz artık evliydik. O nişanlı olsa bile, evliydik sonuçta.
Onaylamak zorunda kaldığımda ayağa kalktı bana doğru yürürken, gözleri anlımda, dudaklarımda gezindi. Tam karşımda durdu, bana doğru eğildi. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp, dudakları dudaklarıma deyecek kadar yaklaştı.
Nefes alışverişlerim sıklaşırken neden kaynaklı olduğunu bilemedim. Heyecan mıydı, yoksa gerginlik miydi?
Sonra, dudaklarını dudaklarıma bastırdı... Öptü beni, ona karşılık vermedim, ancak engellemedim de. Aksine, dudaklarımı onun için araladım, daha fazla öpmesi için yer açtım. Dudakları dudaklarımı öperken, gözlerini kapatmıyordu. Biliyordum, ikimizin içinde bu Öpücük hiçbir şey ifade etmiyordu.
"Karşılık ver," dedi benden bir an olsun ayrılmazken. Dediğini yaparak ona zorlukla da olsa karşılık verdim. O kadar acemi, o kadar bilinçsizce karşılık veriyordum ki oluyor muydu, olmuyor muydu bilmiyordum.
Öpüşü kesildiğinde benden ayrıldı. Nefes nefese bir halde kendimi geriye atarak yatağa uzandım. Nefeslerim boğazımdan çıkmıyorcasına hızlı hızlı inip kalkıyordu. Ellerim güçsüzce iki yanıma düştü. Karşımda dimdik duran, nefessiz bir şekilde olduğu yerde kala kalan prens Aksel'e baktım.
"Yeterli mi," diye sordum ama cevap vermedi. Düşünüyor gibi birkaç saniye duraksadıktan sonra, "sanırım biraz daha. Ben de tam olarak bilmiyorum... Gideceği kadar ilerleyelim," deyip yatağa bir dizini yaslayıp bana doğru tekrar eğildi. Dudakları yine ve yine dudaklarımı buldu, bu sefer daha hızlıydı, daha öfkeli, daha dalgalı.
Yine karşılık verdim... Beni öpmesine izin verdim. Onun nişanlı olduğunu bilerek, beni hiç sevmeceğini, onu hiç sevmeyeceğimi bilerek.
*
Gözlerimi yavaş yavaş araladım. Etrafıma bakındığım da yeni odamda olduğumu fark ettim. Yatağın diğer tarafına baktım fakat prens aksel burada değildi. Belki de Nişanlısının yanına gitmişti, yataktan yavaşça kalktım. Aynalı masaya doğru yürüyüp karşısında durdum. Aynadan kendime baktım, gözlerim şişmiş, dudaklarım kızarmıştı. Dünkü olanlar bir kez daha aklıma gelince yanaklarım kızarmaya başladı. Biz dün ne yapmıştık böyle?
Belki de gitmesinin sebebi dünki olanlar içindi. Nişanlısına karşı suçluluk duyuyor olabilirdi.
Aynanın önünden ayrılıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra banyodan çıktım. O sırada kapım çalındı, "gel," diye seslenip kıyafet dolabını açtım. Kapı açıldı kimin geldiğini göremedim ama adım seslerini duyabiliyordum. Adım sesleri yanımda durdu bakışlarım yanımı bulunca genç bir kızın burada olduğunu fark ettim.
"Merhaba efendim, hazırlanmanız için size yardım edecektim." Deyince onayladım." Yardıma geldiğin için teşekkür ederim fakat rica etsem bana Alira'yı çağırabilir misin?" Dedikten sonra elime uzun bir elbise alıp üzerime tuttum.
"Tabii ki efendim, hemen çağırıyorum."
*
Üzerimi giyinmiş, saçlarımı yapmıştım. Kahvaltıya inmek için sadece prens Aksel'in gelmesini bekliyordum. O gelmeden üstelik evliliğimizin ilk gününde tek başıma kahvaltıya inmek yanlış bir davranış olabilirdi. Derken öyle bir şimşek Çaktı ki, beynimden vurulmuşa döndüm. Prens Aksel nişanlısıyla kahvaltıya inmiş olabilir miydi? Bu, çok hadsizce bir davranış olurdu.
"Kahvaltı salonuna inebilir misin İra?"
Başını salladı ve odadan çıktı. Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama odaya tekrar girdiğinde bakışları çok tuhaftı.
"Ne oluyor," diye mırıldandım. Düşündüğüm şey olamazdı değil mi? Tamam, nişanlısını seviyor olabilirdi fakat kahvaltıya karısıyla inmek yerine nişanlısıyla mi inmişti?
"Prens Aksel ve nişanlısı prenses Elena kahvaltıdalar efendim." Deyince hızla yerimden kalktım. Yeni evli olabilirdik fakat bu, krala karşı gelmeyeceğim anlamına gelmiyordu.
Odadan çıktım, muhafızlar ve Aliravi yanımdayken kahvaltı salonuna indim. Kapılar benim için açıldı, ağır adımlarla ilerledim. Sonunda kahvaltı salonunun tam ortasında, dimdik bir duruşla kraliyet ailesini izliyordum. Benim gelişimle herkes sustu. Herkes ne olacağını beklerken ellerimi havaya kaldırdım. Avuçlarımın içinden ateş Fışkırıp kahvaltı masasına doğru ilerleyince çığlıklar yükselmeye başladı.
Alira bile, benden küçük adımlarla uzaklaşmaya başladı. Eğer bir masaya, gurursuz bir şekilde oturtulacaksam, o masa yanmaya mahkûmdu.
Ateş ilerledi ilerledi ve ilerledi. Masanın tam ortasına alevler düştüğü anda masa yanmaya başladı. Tüm yemekler yere saçılırken sadece izledim. Ardından gülmeye başladım. İşte, bana hata yapmanın bedeli buydu.
Prenses Elena yere kadar uzanan elbisesinin eteklerini tutarak bana doğru koşmaya başladı. Büyük ihtimal amacı bana doğru gelmek değildi. Kaçmaktı fakat önünü kestim. "Nereye gidiyorsunuz prenses? Sizde ateşe hükmetmiyor musunuz? Neden kendi benliğinizden kaçıyorsunuz," ardı ardına sorduğum sorularla onu oyalamaya çalışırken prens aksel yanımıza geldi.
"Ne yapıyorsun," dedi öfkeyle." Seninle evlendim diye kendini ne sanıyorsun?"
Kahkaha atarak ona doğru yaklaştım. Gerçekten bana bu soruyu soruyor muydu? Benim kim olduğumu bilen kişi, bana çok absürt bir soru soruyordu.
Kulağına yaklaşıp, "ben kimim, prens Aksel?" Dedim tehtit edercesine." Bir prenses. Seninle evlenmeden önce bile ben bir prensessin. Bu nedenle beni şımarık bir kız olarak göremezsin. Çünkü burada kimin haksız olduğu, kimin bencil olduğu, kimin ahlaksız olduğu çok açık," deyip güldüm." benimle evli iken bir başkasıyla inilen kahvaltı yanmaya mahkumdur. Anlıyorsun beni değil mi? Anlarsan beni çok mutlu edersin, prens Aksel."
Sözlerim bittiğinde geri çekildim. Yüzüne baktığımda gözleri kısılmış, kaşları Çatık bir haldeydi. O kaşlarını daha çok çatacaktı.
Kral ve kraliçe, nefes nefese bana baktılar. Kral sinirlendi, kraliçe anlamaya çalıştı. "Bu ne demek," diye sordu kral." neden böyle bir şey yaptın?"
Gülerek hatta kahkaha atarak, "çünkü kocam karısıyla değilde, nişanlısıyla kahvaltıya indiği için. Bakın kralım. Beni prens Aksel ile evlendirirken neyi amaçladığınızı bilmiyorum. Ancak, kimse beni gurursuz bir kadın olarak göremez. Emin olun ki prens aksel hata yaptıkça tüm ülkeniz zarar görecektir" dedikten sonra gülümsedim. Kollarımı çapraz bir şekilde açıp, birkaç büyülü cümle fısıldadım.

"Omnia flammis destinata manifestentur, virtus in omnes partes fluat."
Türkçe çeviri: "yanmaya mahkum olan tüm şeyler serilsin ortaya, güç aksın tüm yana."
Ve... Masa olduğu gibi tekrar ortaya çıktı. Bütün bakışlar şaşkınlıkla bana döndü. Tüm herkes bilirdi ki elementlere sahip olanların bir takım güçleri de vardır. Bundan kaynaklı olduğunu sandılar fakat benim güçlerim diğer tüm element sahibi olanlardan daha fazlaydı. Bunun sebebi ise abim Felix'ti. Ona benzediğim için, güçlerim ondan geliyordu. Sürekli hep büyüden bahsetti için ona kızardım ama bana öğrettiği büyüler sayesinde şu an hayatım yolunda gidiyordu.
Hepimiz kahvaltı masasına oturduk. Prenses Elena prens Aksel'in yanına oturmaya yeltendi fakat kral bir bakışıyla onu engelledi. Ben ise prens Aksel'in yanına oturdum. Sol yanına...
*
Ben her yerde gezinti yapmak için bir orman bulurdum. Ahırdan bir at almıştım ve şimdi orman gezintisine çıkıyordum. Sabahki olaydan sonra odama çekilmiştim bir süre. Odamda oturmuş, ne yapacağımı planlamıştım. Burada olay çıkarmak, savaşı engellemek için iyi bir fikir olduğundan. Sürekli olay çıkarmayı kafama koymuştum.
Yanımada Alira'yı alarak ormana doğru yol almaya başladık. Buradaki ormanları bilmediğim için yanımda bir refakatçi olmalıydı.
***
Tekrar merhaba arkadaşlar... Aslında bu bölüm daha uzun olacaktı. Yine & hizmet karının ormanda yaptığı geziye, ettiği diyalogları da okuyacaktık fakat her şey planladığım gibi ilerlemiyor. Bölümler aksıyor, günleri gecikiyor. Bazenleri de çok erken attığımın farkındayım.
Çok fazla yazım yanlışım var ve bu sebepten dolayı da özür diliyorum. Beni maruz görmeniz dileğiyle canlarım!
Herneyse bölümler gecikiyor, veya erken paylaşılıyor. Bu nedenden dolayı ise şu anlık yazacağım kısımları bile yazamıyorum. O kadar boşluktayım ki, nasıl ilerleyecekini, planladığım şeyleri nasıl yerine getireceğini bilmiyorum. Bu süreçte yanımda olursanız sevinirim. Oylarınızı ve yorumlarınız beni gerçekten mutlu ediyor.
Şimdilik mutlulukla kalın ve görüşmek üzere💖

SAKLI TAÇ (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin