Kimseye hiçbir şey demeden o gecenin sabahına aldığım bilet ile Türkiye'ye gelmiştim. Ortalıktan kaybolmak istemiştim ve soluğu İstanbul'daki küçük dairemde almıştım. Okul başlayana kadar burda duracaktım sonra da Barcelona'ya geri dönecek ondan, Hector'dan uzak bir şekilde okuluma odaklanıp hayatıma devam edecektim, en azından deneyecektim.
Marc ile geçmişim Hector'u etkiliyordu ve ben onun zarar göreceğini bile bile onunla olamazdım. Birini sevmek de bu anlama gelmez miydi zaten? İyiliği için fedakarlık yapıyor olmak ona olan sevgimi göstermez miydi?
Hector hala arayıp, mesaj yazıp duruyordu ancak burda olduğumu bilirse gelmeye çalışacağını ve kendini zor duruma sokacağını biliyordum o yüzden yazamıyordum. Onu üzüyor olmak beni binbir parçaya ayırıyordu ama şu an üzülüyor olsa bile bir zaman sonra unutacaktı ve hayatına en iyi şekilde devam edecekti. İkimizin de biraz sabretmesi gerekiyordu sadece.
Pablo'ya daireye girdiğim an mesajla Türkiye'ye geldiğimi ve okul açılana kadar burada kalacağımı söylemiş ayrıca hiç kimseye bir şey dememesi gerektiği konusunda da onu tembihlemiştim. O da bunu anlayışla karşılamış ve kimseye söylemeyeceğine dair söz vermişti.
Gün boyunca evi temizleyip eşyalarımı yerleştirmiştim ve hava karardıktan sonra hoodiem ve taytımı giyip; telefonumu ve kulaklığımı alıp sahile inmiştim. Üzgün olduğumda uyumak dışında yaptığım başka bir şey varsa oda buydu işte hava karardıktan sonra dışarı çıkıp müzik dinlemek.
Kendime böyle zamanlarda dinlemek için yaptığım çalma listesini açıp sahilde denize bakan banklardan birine oturdum. Çalan şarkının Sertab Erener'İn "Bir Çaresi Bulunur" şarkısı olduğunu fark etmemle yüzümde acı bir gülümseme belirdi.
"Bi' çaresi bulunur elbet ,yarın
Yeniden yaşamanın
Bi' çaresi bulunur elbet, canım
Bi' uyuyup uyanalım"
--------
Telefonumu elime aldığımda saatin 12'ye yaklaştığını gördüm, neredeyse iki saattir burada olduğumu fark etmem ile ayağa kalktım. Aklımda o kadar çok şey dönüp duruyordu ki ne kadar süredir orada olduğuma asla dikkat etmemiştim.
15 dakikalık bir yürümenin ardından eve vardığımda üstümdekileri çıkarıp kendime gelmek için duşa girdim. Duştan çıkıp üstüme saten geceliğimi giydim ve mutfağa gidip kendime filtre kahve yaptım.
Bu gece uyuyabilecekmişim gibi hissetmiyordum.
Kahvemi alıp salona geçip koltuğa uzandığımda bir süre duvara diktim gözlerimi. Onu düşündüm. İlk gördüğüm zamanı, ilk yakınlaşmamızı, gözlerini, gülüşünü...
Telefonumu elime aldım ve hesabına girdim teker teker her gönderisine, hikayesine baktım. Bunu yapmayacağıma dair kendime söz vermiştim aslında, onu gördükçe her şey benim için daha çok zorlaşacaktı çünkü biliyordum. Zorlaştırıyordu evet ama ben onu çok özlüyordum.
Telefonu kapatmadan önce saate baktığımda daha 2 olduğunu gördüm. Sabaha daha çok vardı bu yüzden Fast and Furious açtım. Onunla birlikte izlemiştik.
--------
Kapının çalmasıyla irkilerek uyanmıştım. Telefonu elime alıp saate baktığında saatin 6 olduğunu görmüştüm. Bu saate kim kapıma gelmiş olabilirdi?
Kapıyı araladığımda, karşımda duran o tanıdık silueti gördüğümde, nefesim kesildi. Gözlerim onun derin, hüzünlü, dolu gözleriyle buluştuğunda, içimde tutmaya çalıştığım tüm duygular bir anda su yüzüne çıktı. Terk ettiğim, aşık olduğum adam, kapımın önünde duruyordu. Yüzünde hüzünle karışık kararlılık vardı, göz altları şişmiş ve mordu. Yaşlı gözleriyle karşımda durmuş bana bakıyordu. Zaman adeta durmuştu ve yaşadıklarımızın ağır yükü yeniden omuzlarıma çöktü. İçimde kopan fırtına, sessizliğin içinde yankılanırken, fark ettim ki,
ben sonsuz kalamazdım. Biz ayrı olamazdık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sadece / hector fort x marc guiu
Roman d'amourAşk. Ne tuhaf şeydi. Bir kişi karşına çıkıyor ve doğru hissettiriyor. Belki öyledir ,gerçekten bulmuşsundur; belki de daha karşına çıkmamıştır yada sen o kişinin varlığından haberdar değilsindir.