Beyaz saçlı adam derste sıkılmıştı, kollarını kullanarak esnedi, ardından sırasına yattı. Canı şu an Okyanus'a yazmak istiyordu. Ama bu dersin hocası o kadar sinir bozucuydu ki, dersten önce tüm telefonları toplardı. Zilin çalmasına da ortalama 25 dakika vardı. Uyumaya çalıştı, ama hoca fark etse yine kızacaktı.
"Hay ben böyle hocanın..." diye düşündü kendi kendine. Sinirlenmeye başlıyordu... Bunu fark etmişti ve hemen aklına hastalığı geldi. Yavaşça elini kaldırarak hocaya baktı. "Hocam, lavaboya gidebilir miyim..?"
Öğretmen çok şükür izin vermişti. Sanemi ayağa kalktı ve kapıdan çıkarak sınıfı terketti. Koridordan ilerlerken yere bakıyordu, aklında hiçbir şey yoktu. Sadece sinirlendiğini ve midesinin bulandığını hissediyordu. Başı da dönmeye başlayınca durdu, duvara tutundu. Duvardaki eli kaymaya başladı ve eğildi Sanemi. Diğer eliyle alnını tuttu.
Migren miydi acaba?
Bacakları onu daha fazla tutmadı ve yere oturdu. Parkelerin pis olduğunu biliyordu ama bu düşüneceği son şey olabilirdi. Duvardaki elini duvardan çekip sırtını duvara yasladı ve çektiği o eliyle karnını tuttu.
Ağır nefesler alıp veriyordu, nefes almanın yardım edeceğini düşünüyordu. Ağrı gittikçe artıyordu ve çekilemez bir hâl alıyordu. Sanemi kapalı gözlerinde yaşlar hissetmeye başladı. Belki bağırsa biri onu duyardı.
"Ya..." Sesi çıkmıyordu. "yardım..." Şu anda en yüksek çıkarabildiği tek ses bir fısıltıydı.
"Hey!" Birinin ayak seslerinden onun ona geldiğini anladı. Ayak seslerinden sonra kulakları çınlamaya başladı.
"...yi..."
"...sin..?"
"...şun!"
"Mig... ata..."
Sonra hiçbir şey duymamaya başladı Sanemi.
...
theoceanofapathy:
Sanemi, nasılsın?
Dersler çok sıkıcı geçiyor bu aralar.
12.35theoceanofapathy:
Sanemi?
Normalde hemen cevap verirdin, ne oldu?
İyi misin?
12.52theoceanofapathy:
Sanemi??
Meraklanmaya başladım.
Korkutma beni.
13.13theoceanofapathy:
Yetti.
Sana bakmaya geliyorum.
Beni görürsen umurumda değil.
13.17...
Siyah saçlı adam teneffüsün bitmesine 3 dakika kalmasını umursamayarak sınıfından koşar adımlarla çıktı ve okulun etrafını dolaştı. Sonra ona yazıp ulaşamayacağı tek yerin ya revir ya da müdürün odası olduğu aklına geldi.
İkisi de bir ihtimaldi ama ilk önce revire bakmaya karar verdi.En alt kata inip revire doğru hızlı adımlarla ilerledi. Revire varınca adımlarını durdurdu. İçeriye kapıdaki küçük camdan bakmaya çalıştı ve içerideki tanıdık hemşireyi gördü. Kapıyı çalmaya karar verip parmaklarını kapının tahtasına uzattı ve kapıyı iki kez tıklattı. Kapı açılınca o tanıdık yüzle ve gülümsemeyle karşılaştı.
"Ah, merhaba Giyuu!" Hemşire Giyuu'ya gülümsedi. "Zil çaldı, niye sınıfta değilsin? Yine mi başın ağrıyor, hap vereyeyim mi?" Giyuu hemşirenin sorusuna başını olumsuz yönde sallayarak cevap verdi.
"Sağ ol, Amane abla. Başım ağrımıyor," Giyuu hafif bir tebessümle ekledi baş sallamasının üstüne. "Bir arkadaşımı arıyordum da; beyaz saçlı, mor gözlü ve üniforması dağınık. Burada mı?" Giyuu sorusunu sorduğunda hemşire Amane hasta yataklarına göz gezdirdi, ardından başını salladı. "Evet, biri var. Bak istersen o mu aradığın arkadaşın." Amane kapıdan geriye çekilip Giyuu'nun içeriye bakmasına izin verdi. Giyuu gözleriyle içeriye aynı Amane ablanınki gibi göz gezdirdi. Tanıttığı kişinin gerçekten tanıttığı kişi olduğunu görünce kaşlarını çattı ve ona doğru ilerledi.
"Ona n'oldu?" Diye sordu Giyuu, baygın Sanemi'nin yanına gidip yanındaki tabureye oturunca. "Migren atağı," Diye kısa bir şekilde cevap verdi hemşire. Giyuu'nun o büyük ve okyanus mavisi gözleri şaşkınlıkla açıldı ve hemşireye baktı. "Ne!?" Giyuu kaşlarını daha fazla çattı ve sonra Sanemi'ye baktı. "Nasıl oldu bu..?"
"Hiç bilmiyorum, Giyuu," Hemşire üzgün bir ses tonuyla yanıt verdi önündeki tabureye oturan bedene. "Derse geç kaldın zaten, Giyuu. Daha çok geç kalma da öğretmenin kızmasın, hadi." Amane elini Giyuu'nun sırtına koyup iki kez hafifçe uyarıyormuşçasına vurdu, can acıtmıyordu yani.
"Umurumda değil," Dedi Giyuu, zaten kısık olan sesini yükseltmişti. "Onunla kalacağım. O uyanana kadar."
"Yok yazılabilirsin, Giyuu." Amane Giyuu'ya baktı, Giyuu da ona. "Yazsın," Dedi Giyuu. Bu söz Amane'nin iç çekmesine sebep oldu. "İyi, yazsın bakalım." Amane ekledi, ofisine gidip işini halletmeye gitmeden önce.
Giyuu Sanemi'yi izlemeye başladı. Kafasında hiçbir düşünce yoktu, sadece izliyordu önündeki beyaz saçlının yara izli yüzünü.
"Yara izleri nasıl oldu acaba..." Diye düşündü Giyuu. "Kendi mi yaptı..?" Giyuu olumsuz düşünmeye başlayınca kafasını salladı ve önüne baktı tekrardan.
Önündeki bedenin gözlerinin yavaşça hareket ettiğini görünce gözleri açıldı. Şüphelenir miydi?
Sanemi tamamen gözlerini açtığında etrafı bulanık gördü ama önünde birinin olduğunu görebiliyordu. Gözlerini kapayıp yine açtığında gözleri sinirle açıldı. "Sen!" Elini kaldırıp ona işaret etti. "İki hafta önce patakladığım değil misin sen!?" Giyuu bu soruya yanıt vermedi, aksine ona bomboş baktı. "Niye konuşmuyorsun lan, salak!?" Sanemi aniden oturmaya çalıştığında gözleri bir anda karardı ve başı döndü. Giyuu onu tutup yatağa oturmasına yardım etti.
"İyi misin?" Dedi siyah saçlı. Fısıldıyordu resmen. Bu ses tonu Sanemi'yi daha çok sinirlendirdi. "İyiysem sana ne?" Küçük kaşlarını çattı Sanemi.
"Çabuk sinirleniyorsun."
"Ne?"
"Bunu yapmaman lâzım," Fısıldadı Giyuu. Sonra tabureden kalktı ve çıkış kapısına baktı. Çıkmak için adım atmadan önce ekledi. "Dikkatli ol. Bunun bir daha olmasını ben de istemiyorum."
Giyuu odadan çıktı ve Sanemi'yi şaşkın bir şekilde odada yalnız başına bıraktı. Çok şükür Sanemi, Giyuu'nun Okyanus olduğunu anlamamıştı.
En nefret ettiği kişilerden biri neden dert arkadaşı olsun ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlgisizlik Okyanusu
Short Story"Dertler... Hepimizin vardır." İlgisizlik Okyanusu ve Nemi Rüzgârı. Rüzgâr hastaydı; bağırır çağırır, kendini tutamazdı. Okyanus bunu anlayıp onun hayatını değiştirmeye kendisine yemin etmişti. Okyanus ise hayatındaki dertlere rağmen Rüzgâr'ın der...