Koşuyordum. Etrafı ağaclarla kaplı olan,ormanın ortasındaki asfalt araba yolundaydım. Bir elim topuklu ayakkabılarım ve maskeyi tutarken, diğer elim elbisemin eteğini tutuyordu. Dolunayın ışığı yolumu aydınlatıyordu. Saçlarım koşarken savruluyordu.Beynimde büyük bir sızı vardı. Sorular beni içten-içe kül ediyordu. İçerde—kalbimde kırmızı bir ateş vardı. Yanıyor, yanıyor ve yine yanıyor...... Durmuyor.........Soğuk terler akıtıyordum; hıçkırarak ağlamak ve bağırmak istiyordum, ama olmuyordu.
İçime kapanma hissimden nefret ederim hep. Yaşadığım duyguyu ne kadar büyük bir şiddetle hiss etsem de, dağılsam da ,asla dışa vuramazdım. Bunu istesemde yapamıyordum. Ama ilk kez...... İlk kez şimdi...... Dolunayın ışığının altında hem koşuyordum, hem de gözlerimden yaşlar geliyordu. İlk kez ağladım...... 15 yıl sonra ilk kez!
Beynimde sinsi bir yılanın fısıltısı vardı,ruhuma işleyen.Zehrini ruhuma akıtıp kül ediyor,bedenimi acıyla kıvrandırıyor gibiydi.Siyah harelerinden kalbime akan ılık esintiler yerini buz gibi sözlere devr edince böylece kalakalmıştım.
Gidecek yer,sığınacak liman arıyordum,her zamanki gibi.Buradayım diyen bir ses,elimi tutacak bir el lazımdır bana her zaman.Hıçkırıklarımı yutmaktan acıyan boğazıma gitti ellerim.Beyaz tenime vuran ay ışığı karanlık geceye tezat,etrafı aydınlatıyordu.Topuzum omuzlarıma doğru sarkmıştı.Ayaklarımın altı acıyordu.Elimdeki ayakkabılara baktım.İnsan hiç kendine acır mı?
Ben acıdım.15 yıl önceki halim acıdı bana.Daha 10 yaşından omuzlarıma aldığım bir yük varken,en son o zaman bu şekilde çıkmıştım evden.
Bir anda karşıda bir çift ışık gördüm. Araba farlarının ışığıydı. Adımlarımı durdurdum ve ayaklarımın acıdığını hiss ettim bir daha.Ağrıyan başımı hafifçe eğince anlamıştım,ayaklarım kan içindeydi. Ama onların acısı bile hiç canımı yakmamıştı. Arabanın önüne yaslanmış, siyah takım elbisesiyle tekrardan karşımdaydı. Kollarını önünde bağlamış, balo maskesini çıkarmış ve kendi kar maskesini takmıştı. Eldivenleri elindeydi. Aramızda bir kaç metre mesafe vardı.
"Ne o?! Şimdi de beni mi öldüreceksin?! Sıra bende mi?" diye bağırarak konuştum. Önünde bağladığı kollarını yanlarına saldı ve yaslandığı arabadan kalktı. Bana doğru adımladı ama ondan korkmamıştım. Aramızdaki mesafe bir santime kadar indi ve adımlarını tam karşımda durdurdu. Göz temasını kesmemişti. Belki de bir açıklaması vardı ha? Çünki, eğer öyle olsaydı, gözlerinde qalibiyyet və gurur olurdu. Benden kolaylıkla kurtula bilirdi , ama yapmıyor. Sağ eliyle beni belimden kavrayıp kendine yasladı.
Bir anlık nefesim kesildi. Vücutlarımız tek bir vücut halini almıştı. Korkmadım, titremedim.Biliyorum;bu hayatta korkmam gereken son kişi o.
Gecenin buğusuna karışan sesi kulaklarımı dolduruyor,sıcak nefesi kesik-kesik verdiğim nefeslere karışıyordu.
" Sen beni arkadaşına anlattın, hatta sözleşme imzalamana rağmen. Ama ben seni kendi zihnimde yargıladım ve anladım. Sense, sadece kaçtın! Dinlemedin!""- Ben kaçmadım!" becerdiğim en yüksek sesle cevapladım.
"- Kaçdın! Bana öyle baktın ki, her an dedim...... Her an beni ihbar edicek ve her şey bitecek."
"- Ama yapmadım."
"- Evet, onun yerine duygularından ve kalbinden kaçtın. Sen....... Savcı hanım........ Sen....... Sen kalbinden korkuyorsun!"Bu cümlesi bedenimi buza terk etdi. Kan akışımı hiss ettim, sanki damarlarım yerinden çıkacaktı. Kalbime giden damarlardakı kan.......... O kadar hızlı mı akıyordu ki, kalbim çıkacaktı? Niye?Sus artık, sus! Yeter! Bu kadar hızlı atmayı kes! Sen benim kalbimsin, ama beni dinlemiyorsun! Neden? Canımı acıtan sorular aklımı bulandırmaya devam ediyordu yine.......
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR
ActionDün geceden beri düşünüyorum: -"O KADIN NEDEN MEZARDA YÜZÜSTÜ YATIYORDU?" -"DOSYADA HİÇ 30 YAŞ ÜZERİ KADINA RASTLAMADIM.YA DA 20 YAŞ ALTI KADIN HİÇ YOK." Ne demek oluyor tüm bunlar?Bir işaret mi?Bunu yapan her kimse kadınlara farklı ölüm süsleri v...