"Teşekkür ederim,Soner!"diyerek tuzluğu eline aldı Orhun.
"Ne demek,abi."diye içtenlikle gülümsediyi adama baktı.Her zaman olduğu gibi bu akşam da Karahan ve Yıldırım ailesi bir akşam yemeğinde toplaşmıştılar.Sık-sık yapardılar bu aktiviteyi,ya restoranda ya da birinin evinde toplanıp saatlerce sohbet ederdiler.Orhun çalan telefonunu alarak ayağa kalktı, "bir dakika,müsadenizle" diyerek evin diğer köşesine çekildi.
Telefondan gelen cır sesle yüzünü buruşturarak telefonu uzaklaştırdı.
"BABAAAĞĞĞ" diyen Karanın sesiydi bu. Bir kaç güne 7 yaşına girecek çocuk bulduğu her fırsatta ablasının telefonuyla babasını arar ve ona istediği oyuncakların listesini verirdi.Aylardır devam eden bu döngü bu gün de tekrarlanıyordu. "Kara oğlum,Soner amcandayız şimdi.Eve gelince konuşalım olur mu?" diyerek sanki oğlu görecekmiş gibi sımsıcak bir tebessüm etti.
"Ama baba be-" diyen Karanın sesi kesildi ve telefonda kızı Müjganın sesi geldi. "Baba ben ders çalışıyordum,bu kerata telefonumu almış,kusura bakma."
Kızının sesini duymasıyla Orhunun tebessümünde çiçekler açtı sanki. "Müjganım,sorun değil,kızım.Sen devam et çalışmaya.Biz de kalkıyoruz zaten."diyerek biraz daha konuşduktan sonra telefonu kapattı.
Müjgan,Karanın ablasıydı.Ondan 8 yaş büyüktü.Yani,15 yaşı vardı.Orhun sadece 2 saat uzak kalmakla bile iki çocuğunu,göz bebeklerini özlemişti.
"Hayatım,gel artık."diyen karısına baktı.Gülümseyerek başını sallayıp az önceki yerini aldı masada. "Yarın ben senin ofisine geleyim,ticari konularda bazı sorunlar var."dedi Soner.
Orhun başını sallayarak kabul etti.O sırada merdivenlerden inen Çiçek girdi bakış açılarına. "Güzelim,çabuk gelsene."diyen kadın ayağa kalkıp çiçeğe doğru yürüdü.
Çiçek kadına sarılınca bir çocuğun bağırmasıyla yeniden ayrıldılar.2 saat önce Orhun ve karısı onlara akşam yemeğine gelmişti.Ama onlar gelince Zerra da onlarla aynı anda bahçeden içeriye girmiş ve kanayan dirseğini göstererek hüngür-foşur ağlamaya başlamıştı.
Çiçek de uzun süredir onu yıkayıp uyutmaya çalışıyordu.Nihayet uyuyan miniğini bırakıp aşağı inmişti.Ama anlaşılan yine uyanmıştı.Zaten Zerranın uykusu çok hafifti.En küçük bir tıkırtıda uyanıyordu hemen.Çiçek gözlerini devirip sarıldığı kadından uzaklaştı.İkisi de başını kaldırıp merdivenin başında çiçekli pijamasıyla ileri-geri sallanan kızı gördüler.Uykulu gözlerini ovuşturarak masada oturan Orhun amcasına bakıyordu.
"Anne,Oyhur amcaaaa geymiş" diyen kızla Orhun ve Soner aynı anda ağzınaki şarapı püskürttü. "Neee,Orhun gey miymiş?!"diyen Soner katıla-katıla gülmeye başladı. Orhun onun kafasına bir şille çakıp küçük kıza döndü. Kollarını açarak "gel bakalım,boncuk kız" dedi en sevecan sesiyle.
Küçük kız merdivenleri inerek paytak adımlarla ona doğru yürüdü. Ve babasına bakmadan Orhunun kucağına tırmandı.
Kadınlar da gelip masaya oturunca her zamanki gibi kah-kaha dolu bir yemeği daha bitirmişlerdi.
~~~~~~~~~
"Çiçeğin,yüzü bizim için bir servet değerinde,Soner!" diyen adama baktı Soner. Sinirle "o benim karım,lan,şerefsiz,karım!!!" dedi bağırarak.
Orhun: "Lan,burada bana şeref dersi verecek son insan bile değilsin.
Sen de,karın da,kızın da umrumda değilsiniz.Belçikayla bir anlaşma yaptık.
Bir hafta içinde Çiçeğin yüzünü almalıyız!"Soner duyduklarıyla öfkeden deliye dönmüş,odanın içinde volta atıyordu.
O asla böyle bir işin bir parçası olmak istemezdi. Bir gece kafasını dağıtmak için gittiği barda kaçırılmış ve kendini Orhun Yıldırımın deposunda bulmuştu. Saatlerce dövüldükten sonra ona iki seçim hakkı vermiştiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR
ActionDün geceden beri düşünüyorum: -"O KADIN NEDEN MEZARDA YÜZÜSTÜ YATIYORDU?" -"DOSYADA HİÇ 30 YAŞ ÜZERİ KADINA RASTLAMADIM.YA DA 20 YAŞ ALTI KADIN HİÇ YOK." Ne demek oluyor tüm bunlar?Bir işaret mi?Bunu yapan her kimse kadınlara farklı ölüm süsleri v...