Hayatımın en zor anındaymışım gibi hissediyordum.Geri dönüşü olmayan bir yola girmiştim,şimdiyse yolun ortasında öylece kalmıştım.Araftaydım.
Hun beni bırakmaz biliyorum.Tüm kalbimle güveniyorum ona.Ülkesinin,kadınların rifahı için tüm kalbiyle çalışan adama kim güvenmez ki?Ama o bana güveniyor mu?Bundan sonra güvene bilecek mi?
Beynimi kemiren sorular,ruhuma prangalar vurulmuş gibi hissettiriyordu.Gözyaşlarım kalbime akıp-akıp yaralarımı acıtıyordu.Karşımdaki adamın gözlerindeki kırgınlık benim kalbime batıyordu.
-"Bu yaptığının telafisi var mı?"diye sordu.Sakin kalmaya çalışarak.
Ben ne cevap vereceğimi bilmiyordum ama olanları söylemeliydim.
"Hun,lütfen dinle beni."diye sordum içime kaçmış sesimle."Anlat,mazaretlerini anlat da dinleyeyim!"diye kükreyince gözlerimi kapatım derin bir nefes aldım.Bilmediğim bir şey vardı sanki.Ben neden bu adamın duygularını bu kadar önemsiyorum.İş ortağın olduğu için.Evet,öyle zaten!
"Bak,ben imzaladığım anlaşmayı unutmadım.Şimdiye kadar hiç kimseye varlığından söz etmedim.Ama Oğuz bu davada benimle beraber çalışıyor.Ona yanlış bilgi vererek kafasını karıştıramam.Mecbur kaldım söylemeye.Oğuz benim arkadaşım olduğu için değil,bu davada büyük bir rolu olduğu için söyledim,mecburdum gerçekten."
Hun: "Şimdi nolacak ha?Her mecbur kalışında bir maddeyi çiğneğerek nereye varacaksın?!Hani demişdin ya,baştan savma şekilde yapılan bir işte ben yokum diye,ben de güvensizliğin olduğu yerde yokum,Zerra Yıldırım!"
Çok haklıydı.Onun güvenini kırmıştım.Bana ilk defa adımla seslendi.Bu sesleniş kalbimde bir şeyleri söküp aldı sanki.Bu kadar fazla umursamamalıydım.
Anlıyordum onu,ihaneti affedemezdi.Ama ben ihanet etmemiştim ki.Asla etmezdim.Yaptığım sadece mecburiyyetdi."Hun,beni anlamaya çalış.Ben dava ortağı olduğum bir savcıdan hiç bir şey saklayamam.Bu işi daha da çıkmaza sürükler."
Dediklerimin bir önemi yokmuş gibi soğuk bakıyordu.Gözlerine bir duvar örmüş ve beni dışında bırakmıştı sanki.
—"Ne anlattın,Oğuza?"diye sordu."Lakabının Hun olduğunu söyledim,bir de bir süredir bana yardım ettiğini."
—" Laleden bahs ettin mi?"
"Hayır." Oğuzu sadece geçiştirmiştim.Önemsiz olduğunu düşündüğüm bir kaç şeyi söylemiştim o kadar.
—"Biricisi,benim lakabım Hun değil,bir lakabım yok.Sadece bir kaç kişi öyle söylediği için,senin de öyle söylemeni istedim.İkincisi,hemen gidip o savcı bozuntusuna artık benimle çalışmadığını ve sana yardım etmediğimi söyleyeceksin!"
Söyledikleri az da olsa içime su serpmişti. "Tamam,söyleyeceğim.Ama inanacak mı?Oğuz inanmasa bile bunu belli etmez.Bu işin peşine düşer."
"Sen dediğimi yap,gerisini bana bırak.Yarın akşam sana geliceğim.Aklımda bir plan var.Eğer başara bilirsek bir sorun kalmayacak."
"Tamam,gel.Elimden geleni yaparım."dedim ve dememle birge arkasını dönüp motoruna doğru yürümeye başladı.Hemen ardından gidip elimi kaldırdım ve tereddütle koluna dokundum.Dokunmamla kaslarının gerildiğini hissediyordum.Derin bir nefes almasıyla inip kalkan omuzları gözümden kaçmadı.
Yüzünü bana doğru dönüp yine ne var dermişcesine kafasını salladı.
"Hun,bundan sonra böyle mi olacağız?"diye sordum elimi çekerek.Bunu yapmamdan hoşlanmamış gibi bir nefes verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR
AcciónDün geceden beri düşünüyorum: -"O KADIN NEDEN MEZARDA YÜZÜSTÜ YATIYORDU?" -"DOSYADA HİÇ 30 YAŞ ÜZERİ KADINA RASTLAMADIM.YA DA 20 YAŞ ALTI KADIN HİÇ YOK." Ne demek oluyor tüm bunlar?Bir işaret mi?Bunu yapan her kimse kadınlara farklı ölüm süsleri v...