11.Tutku ve Deliliğin dansı

37 9 1
                                    

Bir çocuğun dünyasının başına yıkılması ne demek bilir misiniz?! Ben bilirim!Annesi elinden alınan, kaçıp canını zor kurtaran bir çocuk nasıl olur anlarım.Hayatın adaleti bazı çocuklara işler,bazılarınaysa yüzünü bile göstermez.İşte o çok adı çekilen hayat adaleti budur.....Babamın o şerefsiz yüzünü burda da gördüm,bazen onun kızı olduğum için utandım.

Bazen böyle bir adamın kızı olup, daha sonra da savcı olduğum için utandım.Oturduğum yerde duruşumu dikleştirdim.Canım yanıyordu, bileklerimi kesen ip artık kana bulanmışdı.Hayır,onun karşısında dimdik duracakdım.Ben SAVCI ZERRA YILDIRIMdım. Babam bile olsa,vatanıma,milletime,kişiliğime zarar veren birisinin cezasını kesmeliydim.

Ucunda ölüm bile olsa!

Başdan aşağı aşağılayıcı bir bakışla süzdükden sonra beni,Hun'a kaçamak bir bakış atıp, tekrar yüzünü bana çevirdi.Konuşdu—
pisliğiyle,iğrençliğiyle aşağılayıcı bir şekilde:

"Bu mu sevgilin?!Bir işe yaramadın,aynı zamanda da ayağıma taş oluyorsun şimdi de. Annen de sen de hiç bir halta yaramadınız." Tiksintiyle süzdü bizi.Daha fazla dayanamadım ve konuşdum:
" En azından ben namusumla,
şerefimle bir savcı oldum.Annem gibi nice kadını,nice insanı kurtardım.Senin gibi pislik olmadığım için ne kadar Allah'a şükretsem,az!" Yediğim ağır bir tokatla yüzüm sağa düşdü.

Ağzımdakı kanı tükürüp,sırıtarak tekrardan ona bakdım.Hun artık tamamen kendine geliyordu. Yüzümü kaldırır-kaldırmaz boğazıma yapışdı ve sıkdı.Nefesim kesildi ama aldırmadım.Sırıtarak gözlerinin içine bakdım ve o nefretini gördüm.Bir baba kızını sarıp sarmalar ama benim öyle bir şansım olmadı.Hun kendine gelmişdi ve kollarındakı ve bacaklarındakı zincirleri çekiştirmeye başladı.O kadar güçlü çekiyordu ki,duvara bağlanan kısımları duvarı yavaş yavaş parçalamaya başladı.

Noluyo lan? Ne biçim güç bu?! Bismillah. Nasıl insanlara bulaşdım yaaaa. Hay ben olmayan beynime sı*****. Üfhhh. Neyse sus iç ses sırası değil. Bağırıp,burnundan son sabrını soluyarak konuşdu:
"Dokunma lan!Ona dokunan ellerinizi kırıp,kurtlara atarım lan! Unutmayın, ben KARAN ARHAN KANDEMİRİM! Benim ismimin anlamı bile karanlık. Bu yüzden hepiniz benden ölesiye korkuyorsunuz."

Olgay alaycı bir ifadeyle dedi:
"Senden korkduğumuzu nereden çıkardın?" Bekir Olgayın omzuna vurarak söyledi:
"Eyyh,aşk.Gel bul beni." İkisi de kahkaha atmaya başladılar.Fakat Hun'un bu cümlelerinden sonra gülüşleri soldu ve korku etrafı kuşatdı.O korkuyu babamın gözlerinde bile gördüm.

"Öyle mi? Benden korkuyorsunuz, çünki beni en acımasız şekilde siz eğittiniz.Yapacaklarımın sınırının olmadığını biliyorsunuz.Ne sanıyorsunuz? İstemesem,şimdi kurumda siz de yoktunuz. Bir hiçtiniz hepiniz. Ben istediğim için buradasınız. Beni kaçırdınız, öldürmediniz. Ama yapa bilirdiniz. Yapmadınız,çünkü benim sizi yok edecek gücüm olduğunu biliyorsunuz ve neden o kurumu yok etmediğimi merak ediyorsunuz. İsteseniz bile beni öldüremezsiniz, çünkü en az sizin kadar o güvendiğiniz kurum da benden korkuyor. Benim karanlığım sizi yuta bilecek kadar büyük. Ve emin olun içine haps olmak istemezsiniz.

Medusanın hikayesini duymuşsunuzdur umarım. Duymadıysanız gidin okuyun. Lazım olacak!" Kendinden emin şekilde konuşmaya devam etti ve başını sağ omzuna yatırıp bana döndü. Yüzünde aşkla bakan bir tebessüm vardı:
" İşte bu yüzden seni kendimden uzak tuta bildiğim kadar uzak tutuyorum, savcı hanım. Karanlığım tahmininin bile sınırı dışında.
Ben öylesine sandığın gibi bir
katil,mafya değilim.Ben karanlığın vücut haliyim."

MÜHÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin