"İnsan acılarla kıvransa da
Ve o aşkta bir daha doğsa da
Dünyasını yeniden kursa da
Düşler ve gerçekler ayrı ayrı yaşar"———
Neslihan yüzüne vuran güneş ışığıyla yavaş yavaş kendine gelmeye başlamıştı. İlk başta nerede olduğunu anlamakta zorlanmıştı ama dün gecenin anıları aklına düşünce telaşla gözlerini açtı. Kıyafetleri her yerdeydi, yatak sanki ikisinin anılarını canlı tutmak ister gibi dağılmış vaziyetteydi. Yatakta doğrulunca tek olduğunu fark etti. Güven onu terk edip gidecek değildi değil mi? zaten gerilmiş olan kadın daha da gerilmişti ama burnuna gelen kokularla aşağıda olduğunu tahmin etti. Şimdi ne yapacağını bilmiyordu. 20 sene hiç yaşanmamış gibi sanki başkasıyla evli değilmiş gibi kollarına mı atlayacaktı... bir yandan kendini hatırlatan anılarla kafasını yastığa gömüp çığlık atmak istiyordu. Pişman mıydı? hayır. Ama yaptıklarının yanlış olduğunu, anlık bir duygu karmaşasına kapıldıklarını biliyordu. Henüz kendi hayatında savaştığı bir sürü şey varken bir de Güven'le "yasak aşk" olayını sürdüremezdi. Aşağıdan gelen tabak çanak sesleri onu daha da geriyordu. Bir an Güven'e üzüldü. Onu olduğu gibi kabul etmiş şimdi de aşağıda hiçbir şey olmamış, 20 senelik ayrılık hiç yaşanmamış gibi ikisine kahvaltı hazırlıyordu. Ama Neslihan bu karmaşayı sürdürmek istemiyordu. Bu yaptığından dolayı belki kendine çok kızacaktı ama yapmak zorundaydı.
Yerde duran eteğini ve gömleğini alıp özensizce üstüne geçirdi. Aynaya baktığında dağılmış saçı ve makyajıyla çok rezil bir halde olduğunu düşündü. Her şeye rağmen gözlerinin içinde en son 20 sene önce gördüğü o parıltıyı fark etmişti. Eski Neslihan bugün onu bu evde tekrar ziyaret etmiş gibiydi ama herkesin iyiliği için o Neslihan'ı bu eve gömmesi gerekiyordu... kapıyı çarpıp çıkınca hiçbir şey olmamış gibi devam etmeleri gerekiyordu. Lavaboya girip musluğu açtı, avuçlarına dolan suyu yüzüne çarptı ve parmaklarını saçlarının arasından geçirerek daha iyi gözükmeye çalıştı. Güven'in onu her haliyle beğendiğini biliyordu. Bu durum beraber oldukları süreçte Neslihan'ı beslemiş, sevilmenin getirmiş olduğu güvenle daha da güzelleştirmişti onu. Lavabodan çıktıktan sonra topuklu ayakkabılarını aradı fakat bulamadı. Büyük ihtimalle aşağıda kalmıştı. Telefonu bile yanında değildi. Kim bilir çocuklar ve Serhan onu ne kadar merak etmişti. Bu düşüncelerle birlikte bencilliği bir kez daha yüzüne vuruldu kadının. Kapıyı açmadan önce derin bir nefes verdi ve kendini hazırlamaya çalıştı.
Merdivenlerden inerken tırabzanlara sıkıca tutundu. Aşağı indikçe görüş açısına giren kahvaltı masası göğsünde bir sızı hissetmesine neden oldu. Her şey nasıl hem 20 sene öncekiyle aynı hem de çok farklı olabilirdi? Güven ondan önce kalkar kahvaltı hazırlar, sevgilisini öpücüklere boğarak uyandırırdı. Neslihan da biraz naz yapar yerinden kalkmazdı, bu yüzden Güven kahvaltıyı yatağına getirir kendi elleriyle beslerdi onu. Artık ikisinin de öyle bir rutini yoktu. Güven tek başına yemek istemediği için çoğunlukla kahvaltı yapmazdı, Neslihan da çocukları olmasa bir dakika bile durmayacağı masada karnını doyurmaya çalışırdı ama ne kadar yerse yesin ruhu hep aç kalırdı. Son basamağa bastığında Güven'in kendi kendine ıslık çaldığını duydu. Ocağın başında durmuş bir şeyler pişiriyordu. Neslihan, bir süre durup onu izledi, Güven de bakışlarını hissetmiş gibi arkasına dönmüştü. Islık çalmayı bırakmış dikkatli gözlerle Neslihan'a bakıyordu. Gözleri önce giydiği kıyafetlerinde gezindi, sonra da soğuk bakan gözlerine kitlendi. Bundan sonra olacakların onlar için hayırlı olmayacağını anlamıştı ama yine de belli etmek istemedi.
"Ee.. günaydın Neslihan." hafif tebessüm eden dudakları ve tedirginlikle bakan gözleriyle konuştu.
"Günaydın." Neslihan verdiği kuru cevapla gözlerini kaçırmıştı. "Kahvaltı hazırladım bizim iç-" Neslihan'ın sesiyle sözleri ağzına tıkılmıştı. "Kalmayacağım Güven, keşke boşuna zahmet etmeseydin." kendinden emin durmaya çalışsa da Güven'in gözünden kaçmayacak bir ürkekliğe sahipti konuşurken. Adamın yutkunuşu ve anlık da olsa bakışlarını yere çevirmesi de Neslihan'ın gözünden kaçmamıştı. "Kahvaltı etmeden nereye gideceksin Neslihan? hem sen seversin bak-"
"Ben bunları sevmem Güven ayrıca çocuk değilim istersem yerim değil mi?" biraz daha konuşursa yere çöküp ağlayacak gibi hissettiği için adamın tüm laflarını yarıda kesiyordu. Güven bir süre yüzüne baktı. Ne diyeceğini bilmiyordu... sadece seviştiler diye ilişkilerinin tamamen eskiye dönmeyeceğini tahmin etmişti ama böyle bir değişim de beklemiyordu. "Neslihan böyle davranmanı anlıyorum ama konuşabiliriz." burnundan nefes verirken alayla kıvrıldı kadının dudakları. "Konuşmak mı? bizim seninle konuşacak bir şeyimiz yok Güven."
"Dün gece-"
"Dün gece olanlar bir hataydı." Güven, Neslihan'a yaklaşırken cümlesini duymasıyla olduğu yerde kaldı. Bu kadarı onun için de fazlaydı. Kendisi bunun bir hata olduğunu düşünmüyordu. Adamın duraksaması onun da gözünden kaçmamıştı. Şu an bu konuşmayı yapmak zorunda olmamayı isterdi. Neslihan kurumuş dudaklarını ıslatıp devam etti konuşmaya "Bir daha bu konuyu açmazsan sevinirim Güven. Ne olduysa yaşandı ve bitti. Sana afiyet olsun..." yerde duran topuklu ayakkabılarını ve asılı eşyalarını alıp hızlıca dışarı attı kendini. Güven arkasından bakmakla yetinmişti. Gözlerine yerleşen hayal kırıklığı Neslihan'ın boğazının düğümlenmesine sebep olmuştu. Kapıyı kapatır kapatmaz gözyaşları yanaklarına akmaya başladı. Önünü göremediği için bir süre çıplak ayaklarıyla ve kolundan sarkan paltosuyla olduğu yerde durdu. Soğuk havayı ve karı şu an dert etmiyordu çünkü içinde sönmek bitmeyen bir ateş vardı. Gözyaşları akmaya devam ediyordu. Nereye gideceğini bilmiyordu. Evdekilere ne açıklama yapacaktı? telefonunu açıp bakamıyordu bile. Öyle bir çıkmaza girmişti ki bir yanda mantığı ve ailesi bir yanda da kalbi ve gerçek ailesi duruyordu. Ayakkabılarını ayağına geçirip paltosunu giydi ve kapıda dikilmesinin saçma olduğunu düşündüğü için çabucak bahçeden çıkıp taksi arayışına girdi.