7

898 182 68
                                    

Çalan zilin ardından derin bir iç çekti ve utancının kaynağı olan bez parçasını eline alarak kapıya ilerledi. Son birkaç gündür evren sanki onu utandırmak istiyormuş gibi üstüne oynuyordu. En azından o böyle düşünüyordu. Ayaklarını yere sürüye sürüye oturma odasından çıkıp koridora ulaştı ve demir kapının önünde durakladı. Yapabilirdi. Sonuçta bundan çok daha kötüsünü geçen gün yaşamıştı.

Kapıyı açtı ve karşısındaki bedene bakarak gülümsemeye çalıştı. Gülümsemek zor geliyordu çünkü gizlemeye çalıştığı utancı, karşısındaki adamın yakışıklılığı yüzünden hissettiği şaşkınlıkla karmaşık bir hal almıştı. Elbette bu onu ilk görüşü değildi ancak ilk kez bu denli yakın iletişim kurduğu bir andı.

"Merhaba." dedi samimiyetle. Taehyun suratında bomboş bir ifadeyle öylece yüzüne bakıyordu. Dudakları düz bir çizgi halindeydi ve gözleri ne kadar bıkkın olduğunu konuşmadan anlatıyordu. "Merhaba." dedi insanları kendisinden uzaklaştıran soğuk ifadesi ve duygusuz sesiyle.

"Şöyle vereyim ben bunu." Beomgyu elindekini hızla karşısındaki bedene uzattı ve Taehyun'un bakışları eline indi. "Soobin'inmiş, hiç şaşırmadım." dedi sinirli bir nefes verdikten hemen sonra. "Tavşan olanın mıymış?" Beomgyu, Beomgyu'luğunu yaparak konuşmaya atladığında Taehyun'la göz göze geldi ve dudaklarını birbirine bastırarak kendini susturdu.

"Zaten Star Wars izleyecek gibi durmuyordun." ne yaparsa yapsın kendine engel olamıyordu. Hiçbir zaman olamamıştı bu yüzden şimdi de olamıyor oluşu bir gram bile garip gelmiyordu. Taehyun karşısında kafasının üzerinde koca bir soru işareti varmış gibi dururken, Beomgyu gülümsemeye ve ortamı yumuşatmaya çalıştı. Faydasızdı.

"Her neyse, onun ve benim adıma kusura bakma lütfen. Görüşürüz." Beomgyu'nun elindeki iç çamaşırını aldı ve tam arkasını döndüğü an binadaki ışıklar bir anda söndü. "Hasiktir ama artık ya." Beomgyu'nun acılı bir halde ettiği küfür bedenini tekrar ona döndürme ihtiyacını körükledi ve yeniden ona döndü.

"Telefonum yanımda değil. Mum falan varsa verir misin? merdivenleri göremiyorum." Beomgyu kafasını salladı ancak bunu yapmasının mantıksız olduğunu çok geçmeden fark ettiğinde kendini salak gibi hissetmeden edemedi.

"Bir dakika bulup getireyim." karanlıktan nefret ediyordu. Tek başına olsaydı kapının hemen önünde yere çöker, elektrikler geri gelene kadar küfür ede ede ağlardı. Ancak şimdi Taehyun vardı ve ona karşı daha fazla rezil olmak istemiyordu.

Bir şeylere çarpa çarpa içeriye doğru paytak adımlarla ilerledi. Taehyun kapının önünde duruyor olsa da Beomgyu'nun bir şeylere çarptığını ve bir şeyleri devirdiğini duyabiliyordu. Canının yanması yüzünden ettiği küfürleri de öyle. "Ama gerizekalı olan benim işte, ne diye şuralara mum koymadıysam." dedi acıyan bacağını ovalamaya çalışıp bir yandan da topallayarak evin içinde mum ararken.

Taehyun orada kaç dakika beklediğini bilmiyordu. Düşe kalka merdivenleri çıkmaya karar vermiş olsa şu an beşinci kez çıkıp iniyor olabilirdi. Ancak ışıkta bile zor gören gözlerinin karanlıkta tam olarak bir şeyi seçebilmesine imkan yoktu ve bunun  son derece farkındaydı.

Ani bir kararla mum için Beomgyu'ya yardım etmeye karar verdi ve bunu neye güvenerek yaptığını bilmese de içeri girdi. Dikkatli adımlarla etrafındaki eşyalara dokuna dokuna ilerledi. Beomgyu'nun nerede olduğunu göremiyordu ama bir yerlerde bir şeyler kurcaladığını duyabiliyordu. Muhtemelen mutfak dolaplarında mum arıyordu.

Eli yumuşak koltuğun üzerinde gezinmeye başladı. Mumdan vazgeçeli çok oluyordu bu yüzden en azından Beomgyu'nun telefonunu bulmaya karar verdi. İstediği gibi de oldu ve çok geçmeden eline gelen telefonla sırıttı. Bunun Beomgyu'nun aklına gelmemiş olmasına şaşırmıyordu. Asıl şaşırsa garip olurdu.

glue song • taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin