"Önümde yapışık oturup durmasanıza sevgilimi özlüyorum."
Söylene söylene kasenin içinden aldığı mısırı ağzına attığı sırada Jungwon Jay'e daha da çok yapışınca gözlerini devirdi. "İşkolik sevgili yapmayacaktın o zaman oğlum." dedi Jay. "Ben memnunum sevgilimden."
Geldiğinden beri aklı Taehyun'da değilmiş gibi gülerek konuşuyordu ancak içten içe endişelenmeden edemiyordu. Taehyun her şeyin yolunda olduğunu söylemişti ama nedense hiçbir şey yolunda değilmiş gibi geliyordu.
"Telefonun çalıyor." dedi Jungwon yanındaki prize takılı telefonu işaret ederek. Beomgyu yerde sürüne sürüne üstlerinden geçip telefonuna ulaştı ve kayıtlı olmayan numarayı görünce kaşları çatıldı.
"Kim arıyor?"
"Bilmiyorum numara kayıtlı değil, durun."Jay ve Jungwon'a susmaları için işaret verdikten sonra televizyonun sesi kısıldı ve aramayı cevapladı. "Alo?" arkadaki curcunadan hiçbir şey anlaşılmıyordu. "Evet benim ama siz kimdiniz?"
Jay ve Jungwon'un meraklı bakışları altında karşı taraftan gelecek cevabı bekledi. Aldığı cevap vücudunu tir tir titretmeye yettiğinde, Jay'in kaşları çatıldı ve oturduğu yerden kalkıp Beomgyu'nun yanına geçti. Kaş göz yaparak sorunun ne olduğunu anlamaya çalışıyordu ancak Beomgyu donup kalmış gibiydi.
"Beomgyu?" diye seslendi korkuyla. Sadece tek bir noktaya dalan bakışlarını birer birer düşmeye başlayan gözyaşları takip etti. Ardından apar topar ayaklandı ve kapıya koştu.
"Ne oldu?" Jungwon da onun peşinden ayaklanıp koşmaya başlamıştı. "Taehyun." diye bağırdı korkuyla. Sesinin mi yoksa vücudunun mu daha çok titrediğini bilmiyordu. Beynindeki düşünceler öyle sesliydi ki başına giren ağrı yüzünden önüne odaklanamıyordu.
"Ne olmuş Taehyun'a?" diye bağırdı arkasından Jay. Evden nasıl çıktığına dair en ufak bir fikri bile yoktu. Tek yaptığı ikisinin de arkasından merdivende koşmaktı.
"Bıçak...bıçaklanmış."
**
Nefes almanın almamak kadar can yakıcı olabileceğini bilmiyordu. En azından bu ana kadar buna dair hiçbir fikri ve deneyimi olmamıştı. Şimdi de olmamasını diliyordu. Gözlerinden düşen yaşlar dudaklarına ulaştığında tuzlu tadı alıyor ve ağladığını idrak ettiğinde daha da çok ağlamaya başlıyordu.
Aldığı her nefeste ciğerleri yanıyordu. Başı ağrıyor ve kendini iğrenç hissediyordu. Hastane kokusu, sağda solda koşan veya ağlayan insanlar, umutsuz yüzler, her biri nefesini daraltıyordu bir yandan. Hiçbir şey yapamıyor olduğu için hissettiği suçluluk duygusu da vardı. Yüreğinin ortasına çökmüş, öylece kalbini sıkmaya başlamıştı.
Vücudunun titrediğini dizine yerleşen elle fark ettiğinde, dolu gözleri yanına oturan bedene döndü. "Hueningkai." diye seslendi boğuk sesiyle. Ardından vücudu öne çekildi ve Hueningkai sanki uçup gidecek birini tutuyormuşçasına sıkı sıkı sardı bedenini kolları arasında. "İyi olacak." dedi.
"Canı çok yanmıştır." Beomgyu konuşurken daha da çok ağlamaya başlayınca Hueningkai sırtını sıvazlamaya başladı. "Ağlayarak heba ettin kendini. Asıl çıktığında seni böyle görünce yanar canı." diyebildi yalnızca. Etrafındaki herkes dağılmış olduğundan güçlü kalması gereken kişinin kendisi olduğunu düşünmüş ve elinden geleni yapmaya karar vermişti.
"Bak bakayım bana bir,"
Beomgyu geri çekildiğinde Hueningkai gülümsedi ve gözlerini sildi. "O iyi olacak." Beomgyu kafasını salladı. "İyi olacak." diye tekrarladı Hueningkai'nin sözlerini. Biraz daha ağlarsa beyninin patlayacağını düşünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
glue song • taegyu
Fanfictionbeomgyu: az önce mekanda ikizimi bi kızla öpüşürken gördüm bana diyo ki anneme söyleme olur mu...usta asıl sen anneme benim bi oğlanın ağzından tekila shotladığımı söyleme