04

546 46 1
                                    

Masanın üzerindeki kitaplarımı toparladım, bir tanesini çantama koyarken geriye kalan iki tanesini elimde tuttum. Çantamı omzuma yerleştirerek kütüphaneden ayrıldım. Finallerin başlamasına çok az kaldığı için sürekli ders çalışmak zorundaydım. Ortalamamı olabildiğince yüksek tutmalıydım. İki bölüm okuduğum için de iki kat daha sınava giriyordum. Ekstra olarak bitirme tezi de yazıyordum. Aslında fazla ders çalışmıyordum. Sadece her şeyi yetiştirmeye çalışıyordum.

Arkadaşlarım yine her zaman olduğu gibi karşıdaki kafede oturuyorlardı. Onlarla biraz takılıp kafamı dağıtmam gerekiyordu. Bir de anlamadığım bir şekilde Ceren bir an önce kafeye gelmemi istemişti. Nedenini sormuştum ama sadece gelmemi söylemişti.

Kafeye girdiğimde her zaman oturduğumuz köşedeki masaya baktım ve neden beni ısrarla çağırdığını anladım.

Bu çocuğun burada ne işi vardı?

Heyecan ve stres vücudumda dolaşırken derin bir nefes aldım, masaya doğru ilerledim. Barış bakışlarını kaldırıp bana baktığında gülümsedi. "Sonunda gelebildin. Hiç gelmeyeceksin sandım."

Şaşkınlıkla ona bakıyordum. "Niye geldin ki buraya?"

"Seni görmek istedim."

Kaşlarım çatıldı. "Niye ki?"

O gece biraz daha sohbet ettikten sonra terastan ayrılmıştık. Giderken bana ertesi gün yazacağını ısrarla söylemesine rağmen yazmıştı. Aradan üç gün geçmişti ve şimdi buraya geliyordu.

Ben nasıl birisine denk gelmiştim?

"Mesaj atarsam cevap vermeyeceğini söylemiştin. Hiç riske atmak istemedim o yüzden."

Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırırken yutkundum ardından kitaplarımı masaya koydum. "Anladım." Masadakilere baktım. "Siz nasıl bir araya geldiniz peki?"

"Ben görünce yanına gittim. Barış da tanıdı beni. Seni sordu. Masaya davet ettim ben de." dedi, Batuhan.

"İyi yapmışsın."

"Sen oturmayacak mısın?" diye sordu, Cemre.

Sandalyeyi biraz geriye çektim, oturdum. "Dalmışım bir an."

"İyi misin sen?" diye sordu, Arda telaşla.

Çantamdan ağrı kesici ararken başımı salladım. "Başım ağrıyor yine. İlaç içersem geçer birazdan."

Tüm gün ders çalıştığım ve stres olduğum için başım zaten ağrıyordu. Üzerine Barış'ı da görünce inanılmaz bir şekilde şiddetlenmişti ağrım.

İlacımı çıkardım, çantamdaki su şişesini de çıkartarak ilacı içtim. Batuhan yüzünü buruşturarak bana baktı. "Ah, be kızım be. Manyak edeceksin ilaç içerken kendini."

"Bir şey olmaz." diyerek başımı arkaya çevirdim, garsona gelmesi için el salladım. Garson geldiğinde siparişimi verdim ve tekrardan masaya döndüm. "Siz ne konuşuyordunuz?" diye Barış'a bakarak sordum.

"Dünkü maç hakkında konuşuyorduk." diye yanıtladı.

Karşıdan geçen Serhat Hocayı gördüğümde heyecanla ayağa kalktım. "Ben geliyorum hemen."

so high school | barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin