10

304 57 7
                                    

Tesislerin önüne geldiğimde derin bir nefes aldım. Barış ismini söyleyerek içeriye geçebileceğimi söylemişti ama gergindim. Gergin olmamın tek nedeni içeriye nasıl gireceğim değildi, orada insanlarla konuşmak da beni çok geriyordu. Yani... Maçlarda konuşmak için fırsatım olmuyordu ama şu anda herkesle konuşabilme fırsatım olacaktı. Ne diyecektim ki onlara?

Kapıdaki güvenliğe gittiğimde Barış'ın ismini söyledim. Güvenlik başka bir soru sormadan benimle birlikte sahaya kadar geldi. Beklediğimden çok daha kolay olmuştu. Ben sorun çıkacağını falan düşünmüştüm açıkçası.

Sahaya geldiğimde etrafa bakındım. Barış yanında Kerem, Berkan ve Kaan ile birlikte paslaşıyordu. Kenarda durarak onları izledim bir süre. Açıkçası ne yapacağımı bilememiştim.

Barış beni fark ettiğinde gülümseyerek hızlı adımlarla yanıma geldi. "Ne zaman geldin? Görmedim seni.."

"Az önce geldim. Bölmek istemedim sizi."

"Daha geç gelirsin diye düşünüyordum. Ama bitti sayılır. Biraz bekleyebilir misin?"

"Tabii, beklerim. Sorun olmaz."

"Tamam, otur sen.. Bir şey içer misin?"

"Yok, teşekkür ederim."

Belimden tutup beni oturma yerine götürdü. "Geleceğim birazdan."

"Tamam, sorun değil Barış."

Yanağımı okşadı, göz kırparak yanımdan ayrıldı. Birkaç saniye öylece kalakaldım. Bazen tavırları beni gereksiz fazla heyecanlandırabiliyordu.

Derin bir nefes alıp kendime geldim, ilerdeki oturma yerine yürüdüm. Benim yaşlarımda olduğunu tahmin ettiğim bir kız gülümseyerek bana baktı. "İyi misin?" diye sordu, ima ile.

"Şey... İyiyim, evet." dedim. Ne diyeceğimi bilememiştim.

"Ben Berna..." diyerek elini uzattı. "Berkan'ın kız arkadaşıyım. Sen de Barış'ın kız arkadaşısın sanırım."

"Aylin ben de." dedim, elimi uzattım. "Ama Barış'ın kız arkadaşı değilim. Normal arkadaşıyım."

Kaşları yukarıya kalktı. "Pekala... Öyle olsun. Otursana." diyerek yanını gösterdi.

Yanına oturdum, karşıyı izlemeye başladım. Barış diğer takım arkadaşlarıyla birlikte hareketler yapıyordu. Benimle göz göze geldiğinde gülümseyerek göz kırpınca ben de istemsizce gülümsedim.

Tatlı birisiydi.

"Okuyor musun?" diye sordu Berna.

Başımı sallayarak ona döndüm. "Evet, Felsefe okuyorum. Sen okuyor musun?"

"Ah... Keşke. Ama çalışıyorum. Moda Tasarımcısıyım."

"Aa, öyle mi? Ne güzel. Çocukken ben de hep moda tasarımcısı olmak isterdim. Böyle kendi kendime elbiseler dikmeye çalışırdım. Sürekli annemin elbiselerini keserdim."

Şaşkınlıkla kahkaha attı. "Gerçekten mi? Tasarımlarını çok merak ettim açıkçası."

"Tabii çok iyi tasarımlardı ancak işte felsefe okumak istedim." dediğimde tekrardan güldü.

"Sen ne iş yapmak istiyorsun? Yani... Açıkçası felsefe alanı hakkında pek bir şey bilmiyorum."

"Pek açık bir alan değil ülkemizde tabii... Ama ben akademisyen olmak istiyorum. Aynı zamanda çift ana dal yapıyorum sosyoloji üzerinden. Hem sosyoloji hem felsefe alanında araştırmalar yapmak istiyorum."

so high school | barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin