06

515 48 0
                                    

Sınav haftası yaklaştıkça stresim daha da büyüyordu. Aslında stresle nasıl başa çıkacağımı biliyordum ama konular o kadar birikmişti ki konuların yetişmeyeceğini düşünüyordum. Bu yüzden sürekli ders çalışan birisine dönüşmüştüm. Günlük hayatımda mutlaka ders çalışıyordum ama en fazla iki saat oluyordu. Şimdiyse ders çalışmadığım vakit neredeyse iki saatti.

Hava kararmaya başladığında ve acıkmaya başladığımda masadaki eşyalarımı toparladım, kütüphaneden ayrılarak karşıdaki kafeye ilerledim. Cemreler de ders çalışıyordu ama onlar bir saat önce kafeye geçmişlerdi. Yemek yemek için ben de onların yanına gidecektim.

Kafeye geldiğimde yanlarına oturdum, yemek söyledim. Ben yanlarına geldiğim an elbette ki Barış Alper konusu açılmıştı. Son zamanlarda tek konuştuğumuz konu buydu.

"Yani... Seni öpmedi öyle mi?"

Hamburgerimden bir lokma alırken başımı iki yana salladım. Cemre asla buna inanmıyordu. "Hayır, dedim ya. Arkadaşız biz."

"Siktir ordan!" diye çıkıştı, Arda. "Böyle arkadaşlık mı olur?"

Derin bir iç çekerek sakin kalmaya çalıştım. "Olur mu olmaz mı bilmiyorum ama biz arkadaşız. Başka bir şey yok. Umutlanmayın siz de."

"Of hayır ya! Kabul etmiyorum ben sizin arkadaş olmanızı." diye söylendi, Cemre. "Yazmadı mı peki sana?"

"Hayır, yazmadı." dedim ve hamburgerimden bir lokma daha aldım.

Yazmayacağı konusunda emin olduğum kadar hiçbir şeyden emin değildim. Muhtemelen bir daha görüşmeyecektik bile.

"Yazar o sana. Bekle sen." dedi, Batuhan. Kaşları çatıldı. "Ama kullandırtma sakın kendini."

"Öyle bir beklenti içinde değilim ki."

Cemre gözlerini devirirken ofladı. "Senin bu umursamazlığın beni öldürecek gerçekten."

"Benim tipim değil, Barış." dedim.

Ondan etkilendiğimi bilmelerine gerek yoktu.

"Hayvan gibi yakışıklı." dedi, Cemre. Arda kaşlarını çatarak ona baktığında Cemre gülümsedi, sevgilisini öptü.

"Sen ineklerden hoşlanıyorsun onu biliyoruz." dedi, Batuhan.

Eski sevgilimden bahsediyordu. Hiç haz etmiyorlardı ondan.

"Of, kes sesini." diye çıkıştım.

Telefonuma gelen bildirimle bakışlarımı telefon ekranıma çevirdim. Mesaj atan kişiyi gördüğümde kalp atışlarım bir anda hızlandı. "Al işte!" diyerek söylendim. "Yazdı."

"Ne? Barış mı?"

Başımı sallarken telefonumu elime aldım. "Evet."

Barış: Selamm

Barış: Neredesin?

Aylin: Okuldayım.

Barış: Akşam müsait misin? Sana bir yemek sözüm vardı.

Elimde sadece son bir lokma kalan hamburgere baktım. Yani... Şimdi değilse olabilirdi tabii.

Aylin: Müsaitim, evet.

Aylin: Kaç gibi?

so high school | barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin