0.2

635 47 7
                                    

"Tam olarak ne etkinliği için geldin? Ben hiç duymadım çünkü."

Duymamam çok olağan bir şeydi zaten. Ama arkadaşlarımın arasında koyu Galatasaraylı olanlar vardı. Onlardan da duymamak beni şaşırtmıştı. Veya onları dinlememiş de olabilirdim. Genelde dinlemiyordum çünkü.

"Okulun Galatasaraylılar topluluğu var, bilmiyor musundur muhtemelen. Topluluğun başkanı konuşma yapmam için davet etti."

Kahvemden bir yudum aldım. "Topluluk etkinliği olduğu için duymamışım demek ki..."

"Öyle olmasaydı da çok önemseyecekmiş gibi görünmüyorsun."

Bardağımı yerine koyarken başımı salladım. "Açıkçası, evet. Önemsemezdim. Pek ilgi alanım değil."

"Daha önce gerçekten hiç maç izledin mi?"

"İzledim, elbette. Sen benim futboldan anlamadığımı falan mı sanıyorsun? İzlediğimde gerçekten izliyorum."

Kaşları küçümseyerek yukarıya kalktı. "Öyle mi? En son izlediğin maç hangisiydi?"

Arkama yaslanırken kollarımı göğsümde birleştirdim, kendimden emin bir şekilde gülümsedim. "Manchester United - Galatasaray maçını izlemiştim."

Saçlarını kaçırdı. "Hadi ya..."

"Talihsiz bir maçtı."

Yavaşça başını salladı. "Öyleydi, evet. Hala atlatamadım ben o maçı."

"Zamanla atlatırsın diye düşünüyorum."

Masaya doğru eğilerek kollarını masaya yasladı. "Numaranı alabilir miyim?"

Dudaklarımın arasından minik kahkahalar döküldü. "Biraz hızlı atlattın sanki..." diye söylendim.

"Numaranı vermemek için konuyu değiştirme."

Derin bir nefes alırken birkaç saniye ne yapacağımı düşündüm. "Numaramı neden istiyorsun ki?" diye sorarak zaman kazanmaya çalıştım.

"Yani... Bilmem. Belki konuşuruz."

Kahve bardağında kalan son yudumu içtim. "Yeterince konuşmadık mı zaten?"

"Niye bu kadar zoru oynuyorsun?"

"Zoru oynamıyorum ki... Seni tanımıyorum, nasıl birisi olduğunu bilmiyorum. Tanımadığım insanlara güvenemem. O yüzden numaramı verip vermeme konusunda kararsızım." diye açıklama yaptım.

"Tanıştık işte."

Gözlerimi devirdim ama bir yandan da gülmemi engelleyemedim. Garip bir çocuktu. "İsmin ve yaptığın iş dışında bir şey bilmiyorum. Pek tanışmış sayılmayız."

"Çok nazlısın."

Şaşkınlıkla dudaklarım aralandı. "Nazlı değilim. Sadece mantıklı düşünmeye çalışıyorum."

"Çok mantıklı düşünmek iyi değildir. Böyle düşünen bir filozof yok mu? Onu örnek alabilirsin şu anda." dediğinde yine kahkaha atmıştım.

"Tamam..." diye mırıldandım. Elimi uzattım. "Telefonunu ver."

Masanın üzerindeki telefonunun ekran kilidini açarak bana verdi. Numaramı yazıp telefonunu ona tekrardan uzattım. "Yanlış numara yazmadın, değil mi?"

"Hayır, tabii ki." diye çıkıştım. "Eğer vermek istemesem zaten bunu söylerdim sana."

"Doğru. Komplike bir kız değilsin." Gözlerime baktı. "Tatlı bir kızsın."

so high school | barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin