her sabah koşarım şehre dokunmak için,
şehrime hücum ederler,
beli bükülür şehrimin insanı taşımaktan..
varoşun kaldırımları hüzünün rengidir.
çocukları ise, gurura ve kızıllaşmış gözlere emanettir..
şiddetli geçimsizliğin reçetesinde geçer adlarımız,
okul sıralarında sevmecelik oynarken.
susmayı bizlere öğretenlerin,
bakım odalarından tahliye edilirken ölürüz.
üniversiteler aydınlığın taşlarını ayıklarlar.
her gece koşarım şehre dokunmak için,
beli bükülmüştür,
kornalar böğürtü seslerini gizler.
insanı kusmuştur şehrim..
öfkeli ve hımnaz..
tütün kokusu..
şehrimin kanırtılmış gözleri,
varoşun kızıllığında harlanır,
aydınlığın koca taşları takılır boğazına,
onu yatıracak hastane bulamayız,
elleri ve kalbinde cetvel izleri..
usulca başını okşarım şehrimin,
yanına sokulurum
şiirlerden muskalar yapıp boynuna asarım..