An bu andır. Kimileri karmaşık bir hale gelen kimileriyse bizleri büyüleyen bir zaman dilimi. Son yıllarda özellikle bizimle ilgilenen farkında olmasakta bizlerin saçlarını okşayan, nefesimizi sayan, tenimize dokunabilen, kirpiklerimizdeki su damlası içerisinde bizleri seven bir zaman dilimi. Korkunç bir o kadarda tutku dolu bir olgu.
Hayatı onun üzerinden görürsek:
Toplanıp doğanın gücünü göstermeye kararlı olan bir kaç ton bulutun bir araya gelip, pamuk şeker tarlalarından siyahın en acı tonuna bürünen gök yüzü altındaki öfkesini düşünün. Ummanı kırbaçlayan hükümdarlara öfkeli, yeryüzündeki en kalabalık şeyin öfkesini. Güneşin huzur verdiği, yeşil kırların ve toprağın yumuşaklığının hiç varolmadığını düşündüğünüz bir zaman dilimi. Konuşabilecek bir dil yok. Anlatılacak hiçbir şey kalmamış. Müzikler susmuş ve sadece kara gök konuşuyor. Işığın kahır olduğu ve korku saldığı o ANI hayal edin. Korkunun dümeni bıraktığı zaman. İşte o an. İşte o anda bir kara parçası gördüğünüzü hayal edin. Yaşamak işte böyle bir şeydi..