İki

1.5K 52 10
                                    

06.41 yazısını okuyunca Beliz, söylenerek yataktan kalktı. Keşke tek kelime konuşabilmek için, sırf belki çenesi düşer diye o kadar içmeseydi. Aslında hiç utangaç biri de değildi. Çocukluğundan beri atılgan ve sosyaldi. Barış'ın ünlü olması, önemli biri olması, hatta gecenin yıldızı olması onu içine kapatmıştı. Yani, şimdilik böyle yorumlamıştı ama daha sonra mutlaka daha uzun düşünecekti.

İstanbul'un sabah trafiğini on birinci kez sağ salim atlattıktan sonra kendini sandalyesine doğru buraktı. Şimdi çok işi vardı ama bir ara google'a girip Barış Alper Yılmaz yazacaktı, yapılacaklar listesine ekledi.

İşe başladığından bu yana ailesinden ve arkadaşlarından gelen çiçekleri kurutmak için odasının bir köşesine toplamıştı. En son gelen begonyaları da not kağıdı iliştirilmiş paketinden kurtarıp kuru çiçeklerin yanına eklediğinde iş telefonu çaldı. Masanın diğer tarafından uzanıp kablolu ahizeyi kulağına götürdü.

"Alo?"

"Beliz Hanım, misafiriniz var. Furkan Bey'ler geldiler. Odanıza almamı ister misiniz?" arayan güvenlikti.

"Tabii tabii, alabilirsiniz." hemen kiraz çiçekli kolonyasıyla içi dolgulu çikolata paketini hazırladı. Furkan'ı ilk kez ağırlayacağı için özenmek istiyordu.

Asansör sesinin ardından kapı çaldı ve cevap beklenmeden açıldı. Furkan ve Barış Alper gülerek içeri girdiler. Barış ardından kapıyı kapattı.

Beliz şok olmamış gibi davranmaya çalışırken neredeyse kilo veriyordu. Dün bahsi geçen araba için geldiklerini anlamıştı ama bu kadar hızlı beklemiyordu. Henüz bu ikisi tanışalı on iki saat bile olmamıştı.

Beliz, ikiliye kolonyasından birkaç damla ikram edip çikolata paketini tam ortalarındaki küçük sehpaya koyduktan sonra kendi sandalyesine geçti.

"Dün bahsettiğiniz araba için geldiğinizi tahmin ediyorum" dedi. Barış mahçubiyetle gülümserken nefes verdi.

"Evet. Test sürüşüne çıkabiliyor muyuz?"

Çıkmadan önce Beliz onlara aracın özelliklerini, kurumun çektiği bir videoyla anlatmak istedi. Furkan yerinde otururken Barış, masanın arkasına doğru Beliz'in hemen yanına geçti. Tam ekrana odaklanmadan önce masada gözünü gezdirirken masanın üzerindeki kareli sarı deftere yazılı adını gördü. Bıyık altından hafifçe gülümseyip bilgisayar ekranına odaklandı.

Sürüşe yalnız Beliz ve Barış çıktılar çünkü ne yazık ki Barış'ın hayalindeki arabada üçüncü bir koltuk yoktu. Furkan, teknik ekipten bulduğu genç delikanlıyla sohbet ederken Beliz ve Barış tatlı bir sürüşün tadını çıkarıyordu.

Kısa bir yolculuğun ardından ofis binasının hemen giriş katındaki garaja geri döndüler. İnmeden Barış son kez konuştu.

"Defterinde neden adım yazıyordu?" gülümsemesine engel olamadığı için utanmıştı.

"Adını google'da aratmak için." dediğinde ikisi de utanarak güldüler ve Beliz kendini dışarı attı.

O gün hiç vakti olmadığından akşam eve dönene kadar adını aratamamıştı. Öğle yemeğinde yeni ofis arkadaşları odasını basmış ve onu ofise yakın bir çin restoranına götürmüşlerdi.

Akşam sonunda kendi için ısıttığı dondurulmuş pizzayı yerken tüm gün ertelediği planını gerçekleştirdi.

"Hm benden bir yaş büyük, Karadenizli, iyi vücutlu, peki." kendi kendine konuşuyordu. Tüm akşam Barış için yapılmış hayran videolarını izlemekten başka hiçbir şey yapmamıştı.

İki hafta boyunca birbirlerini hiç görmediler.

Hoşlantı dese değil, aşk dese değil, sadece merak ediyordu Beliz. Dümdüz, saf, kafasını bir türlü terk etmeyen bir merak...

Sürekli düşünüyordu, ama sürekli. Nasıl tekrar karşılaşabilirlerdi? Furkan'a söylemek iyi bir fikir miydi? Biliyordu ki merak etmediği ilk gün karşılaşacaklardı ve hatta bir an önce karşılaşabilmek için bir sabah uyandığında o gün boyunca Barış'ı düşünmemeyi bile denedi. O gün tesislere yakın bir yerde yemek yedi, sonra yine tesislere yakın bir yerde kahve içti, hatta sonra market alışverişini tesislere yakın bir marketten yaptı. Karşılaşmadılar.

Barış, Furkan'a Beliz'i sormamak için direniyordu. Kızın tüm sosyal medya hesaplarını bulmuş, iki haftayı tekrar tekrar onun videolarını izleyerek geçirmişti. Yine bir antrenman sonrası Furkan'la otururken bir anda gözleri parladı.

"Beliz de Ece'yle beni akşam yemeğine çıkarmak istedi. İlk maaşı yattığı için." dedi. Barış'ın tepkisini ölçmek için söylemişti. Aslında öyle bir planları yoktu. Geçen gün Barış'ın telefonunda rastladığı Beliz'in fotoğrafı yüzünden yapıyordu şu an bunu.

"Hadi ya, ben de çıkıp bir şeyler içelim diye düşünmüştüm." dedi Barış. Tabii ki onun da böyle bir fikri yoktu. Belki Furkan onu da davet eder diye söylemişti.

Bingo.

"E sen de gel." Furkan gülmemek için zor tutuyordu kendini.

"Hmm, bakarız." kendini ağırdan satmazsa Furkan'ın çok dalga geçeceğini bildiğinden belki gitmezmiş gibi yaptı.

Şimdi sırada planı yapmak vardı. Furkan tuvalete gidiyormuş gibi yapıp odasında Beliz'i aradı.

"Beliz, sebebini sakın sorma ama bu akşam ilk maaşının şerefine Ece ve beni yemeğe çıkarmak zorundasın. Tamam mı? Bak hesabı ben ödeyeceğim. Yalvarırım tamam de." sessiz ve hızlı konuşuyordu.

"Sen görüşmeyeli biraz yüzsüzleşmiş olabilir misin?" dedi Beliz kahkahayla karışık.

"Ben bir halt yedim. Sonra istediğin kadar sorgularsın, hesap sorarsın ama bu akşam dördümüz yemeğe çıkmak zorundayız."

Beliz bir an için sayı saymayı unuttuğunu düşündü. Aklı başına geldiğinde, Furkan'a sormadan önce umutsuzca dördüncünün Barış olmasını diledi ve sordu.

"Dördümüz kim oğlum?"

"Ya Barış da gelecek. Nolur sebebini şimdi sorma." dedi ve kapattı.

İki haftalık hayalleri gerçek olmak üzereydi Beliz'in. Tek yapması gereken eve gidip keyifle hazırlanmaktı.

VOLE // Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin