Beş

846 32 3
                                    

"Bugün, Galatasaray futbol takımının antrenmanına konuk oluyoruz. Bakalım şampiyon takım nasıl çalışıyormuş.” Diye telefona doğru konuştu Beliz. Bazen video çekerken kendini salak hissediyordu.

 

Tesisten içeri ona verilen bir kartla girdi. Sahaya girerken telefonunu kaldırdı ve kamerasını açtı. Onu fark eden herkes kameraya doğru birkaç defa el salladı, Barış hariç. Beliz herkesle selamlaştı, yedek kamerasını sahanın ortasına kurmak için arkadaşı Başaran’dan yardım istedi. Başaran da Beliz’e yardım etmek için gelmişti.

 

Furkan sahaya gelene kadar Beliz herkesle yeniden kaynaştı. Furkan’ı rahatsız eden şey ise yine Beliz’in bir uçta, Barış’ın diğer uçta olmasıydı. Bir türlü inatları kırılmıyor sanıyordu ama geçen akşam olanlardan sonra ikisi de utandığından birbirlerine yaklaşamıyorlardı.

 

Beliz kameraların önünde fazlasıyla eğleniyor, diğerleriyle top oynuyor ve sahanın içinde koşturup duruyordu. Barış ona baktıkça sanki bir çocuğu izliyormuş gibi hissediyor, gizli gizli gülüyordu. Beliz, kısa gri şortunun üzerine dar ve yine kısa bir bluz, onun üzerine de beyaz ve oldukça bol bir gömlek giymişti. Çok olmasa da boyu kısaydı, en azından Barış’a göre oldukça kısa ve çelimsizdi. Bacakları çocuk bacağı gibiydi, beli incecikti. Yetişkin gibi görünen tek uzvu şekilli kalçasıydı. Sahanın bir ucundan diğer ucuna koşarken yorulup arada dinleniyordu. Seçtiği ayakkabı sahanın zeminine hiç uygun olmadığından olsa gerek, yine koştuğu bir sırada aniden kayıp kalçasının üzerine çakıldı. Barış hiç düşünmeden koşup yanına geldi ve kaldırdı. Beliz bu iletişimsizliğe daha fazla dayanamadı.

 

“Haydi, sen kaleye geç, ben de sana gol atayım.” Dedi. Tam bir çocuk gibiydi, Barış onun yanaklarını koparırcasına sıkmamak için kendini zor tutuyordu.

 

Barış kaleye geçmeden önce Beliz’e şut çekmeyi gösterirken gülmekten olduğu yere çöktü. Beliz gerçekten çok kötüydü.

 

“Sen hayatında hiç topa vurmadın mı?” dedi gülmeye devam ederken.

 

“Bir futbol topuyla ilk kez münasebete giriyorum desem yeridir.” Dedi Beliz onun kahkahalarına eşlik ederken. İkisi de sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi davranmak için gizli bir anlaşma yapmış gibiydi.

 

Tüm bunlar kameraya kaydedilirken Barış ve Beliz çok eğlendiler. Beliz de kaleye geçmek istediğinde Barış şut çekerken çok nazik davranıyor, Beliz ise kendisine torpil geçmemesi için kızıyordu. Halbuki Barış gerçek bir şut çekse başına geleceklerden haberi yoktu.

 

“Sen az önce nasıl uzandın? Ben de kale direğine asılmak istiyorum” diye mızmızlandı Beliz. Barış elleriyle çaktırmadan gel, işareti yaptı ve Beliz’in çıplak belini kavrayıp havaya kaldırdı. Sanki yetişkin bir kadını değil de bir yaşında bir bebeği kaldırıyor gibi rahat kaldırmıştı. Beliz yine yetişemeyince aşağı doğru bağırdı.

 

“Ya yine yetişemedim ki!”

 

Barış bu kez Beliz’i en aşağıdan, bacaklarından kavradı. Beliz aslında ilk kaldırdığında da yetişebilirdi ama Barış’ın ona daha çok dokunmasını istediği için uzanamıyormuş gibi yapmıştı, hatta kollarını tam kaldırmamıştı bile.

VOLE // Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin