[8]

70 10 18
                                    

Sabah saat sekiz sularındayken Taehyun salonundaki koltuğa uzanmış, başındaki ağrıyı geçirmesi için Yeonjun'un kahve hazırlamasını bekliyordu.

Dün gece çok fazla içmemiş olmasına rağmen keskin bir ağrısı vardı, öyle ki uykusundan uyandırmaya bile yetmişti.

Yeonjun elindeki bardaklarla salona girip birini sehpanın üstüne bırakırken "Al bakalım." diye mırıldanmıştı. Taehyun teşekkür ederek oturdu, ince parmakları kupayı sardı ve bir yudum aldı. İçine yayılan sıcaklık gözlerini birkaç saniyeliğine kapamasına vesile olmuştu.

"İzin günleri oldukça fazla değil mi?"

Yeonjun'un aniden iş konusunu açmasına şaşırsa da pek aldırış etmeyerek onu yanıtladı. "Hep böyleydi, yeteri kadar koruması var zaten. İşimize bile gelir bu durum, Beomgyu'nun açısından da iyi."

Yeonjun anlayarak kafasını aşağı yukarı sallarken bileğindeki saate baktı. Toto bile uyurken ikisi oturmuş filtre kahve içiyordu, henüz kahvaltı etmemişken.

"Beomgyu'yu nereden buldun?"

Taehyun oğlana baktı. Yeonjun bardağını sehpaya bırakıp bacaklarını iyice açarken dirseklerini dizine yasladı. Bu sorunun cevabını oldukça merak ediyordu, arkadaşının aksine.

Siyah saçlının dudakları hafifçe iki yana doğru kıvrıldı ama cevap vermeyip kahvesinden bir yudum daha aldı.

"Denk geldim." dedi, rahat bir şekilde bacak bacak üstüne atarken karşısındaki oğlanın gözlerine bakıyordu.

Yeonjun kıkırdayıp arkasına yaslandı. "Güzel deneme Taehyun, az kalsın inandırıyordun beni."

Taehyun omuz silkti, karşısındaki kişinin kolay lokma olmamasi hoşuna gidiyordu. "İnanıp inanmamak da dana kalmış."

Kafasını aşağı yukarı salladı. İkisi bir süre daha öylece konuşmadan oturmuşlardı, saat on buçuğa gelirken Taehyun nefesini dışarı verdi.

"Uykularını almışlardır bence artık, uyandırır mısın şunları."

Yeonjun ayaklanıp üst kata çıktı ve önce Beomgyu'nun odasına girdi ama gördüğü düzenli yatak kaşlarını çatmasına neden oldu. Çıkmadan önce balkonu da kontrol etmiş fakat Beomgyu'yu göremeyince yeniden alt kata inmişti.

"Odasında değil Beomgyu."

"Nasıl değil?"

Taehyun kaşlarını çatıp ayağa kalkarken birlikte üst kata çıktılar. "Bir yere gideceğini söyledi mi sana?" Yeonjun kafasını iki yana sallayarak onu reddettiğinde Taehyun Soobin'i uyandırmak için diğer koridora döndü.

Kapıyı tıklatma ihtiyacı duymadan odaya girdiğinde Soobin ve Beomgyu'nun sarılarak uyuduğunu görmeyi beklemiyordu.

Yeonjun kolunu Taehyun'ın omzuna attı. "Çok tatlı değiller mi?" uyudukları için sessizce konuşmuş, sevimlice gülümsemişti.

Tatlı?

Yüzünü buruştururken aklından bir sürü soru geçiyordu. Neden birlikte yatıyorlar? Ne ara bu kadar samimi oldular?

Derin bir nefes verip "Uyandır gel şunları işimiz var." dedi, ardından odadan çıktı. Onun çıkışının üstünden çok geçmemişti ki bütün evi Soobin ve Beomgyu'nun çığlıkları kapladı.

"Aptal."

Kafasını iki yana sallayarak diğerlerine kahve hazırlamak için mutfağa girdi, bu sırada Beomgyu odadan çoktan kaçıp çıkmıştı.

Yeonjun ve Soobin'in odası karşılıklıydı, karanlık olduğu için de o an karıştırdığını düşünüyordu. Bile isteye Soobin ile uyuyacak değildi, düşüncesi bile korkunçtu. Soobin Violet ile uyuyabilir diye geçiriyordu içinden.

thursday's child has far to go, taegyu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin