Sadece 2 bölüm tanıtım amaçlı kayıtlıdır. Geri kalan kısım kitap olacağı için yayımdan kaldırıldı.
"Ben çıkıyorum annem. Allah'a emanet ol"
Günnur evden emin adımlarla çıkarken, mahalle arasında oturan teyzelere de selam vermeyi eksik etmedi. Minik Melis her zaman ki yerinde oyuncak bebeğine kıyafet dikiyordu. Ona da en nefret ettiği sulu öpücüklerden kondurdu.
"Günnur abla, valla küscem sana." diye dudak büzdü minik kız. Günnur bu tatlılığa dayanamamış bir de yanağında koca bir fıstık almıştı. "Dönüşte sende beni öpersin, ödeşiriz güzellik."
Rugan ayakkabıları kaldırımda tıkırdarken iş yerinin, aslında en sevdiği işin yolunu tuttu. Bugün hava ilk baharın serinliği ve yazın habercisi güneşin hafif ısısını taşıyordu. Yağmur çiselemişti geceden ve yolları nemlendirmişti.
Kitapçının önüne gelince derin bir soluk aldı ve otomatik kapının kilidine bastı. Bir kaç saniyelik arada komşu dükkanda ki teyzeye, Salim amcaya selam verdi. Sabah neşesi Kuzgun eteklerine dolandı. Kapı açılmıştı ancak Günnur bu miniği beslemeden güne başlayamazdı. Çantasında her daim onun için bulundurduğu kutu sütü açtı ve ağzını minik kedinin içebileceği kadar genişletti. Kedi her sabah olduğu gibi hemen süte atlamadan Günnur'a sokuldu ve minnetle mırladı.
Kedi sütünü afiyetle içerken, Günnur "Bismillah" dedi ve sağ ayağıyla dükkana giriş yaptı. Günlük işlerini tamamlayana kadar soluklanmadı. Bir ara telefonu çaldı. "Kuzum..." dedi en sevdiği kuzusu, en yakın arkadaşına. Sesi eskisi kadar bitkin gelmiyordu. Geçen hafta hastane de onun solgun ve küçülmüş halini görmek, Günnur'a hayatının en büyük şokunu yaşatmıştı. Erva kız kardeşiydi, Erva sahip olamadığı tek kardeşti. Onun zarar gördüğünü bilmek...
"İyisin değil mi kuzum?" diye mırıldandı Günnur telaşlı bir sesle. "İyiyim cancağızım iyiyim. Sen ne yaptın? Tam iş saatinde rahatsız ettim seni."
"Önemli değil canım. Bugün hafta ortası pek yoğun olacağını sanmıyorum zaten..."
"İyi bakalım. Bak ne diyeceğim. Bizim bu öküz gitti ya şimdi..." Erva'nın ağlamaklı sesiyle iç çekti Günnur. "He kuzum biliyorum. İki gündür bu mevzuyu konuşuyoruz."
"He, işte benim size ihtiyacım var."
"Tamam" dedi hemen. "Daha ne isteyeceğimi bile söylemedim deli kız." diye cırladı arkadaşı. "Sen iyi ol da, her şeye tamam cancağızım."
"Sen bi'tanesin. Hafta sonu bendesin, Ayşe de gelecek ona göre hazırla kulaklarını. Ve minnakımız Ece'm de... Ay valla moralim yerine geldi." diye şakıdı zamanında içe dönük, şimdi aşk dolu arkadaşı. Onun bu deli dolu halleri Günnur'u hem hayretlere düşürüyor, hemde minnet duymasına sebep oluyordu. Yıllardır onun suskunluğu kendi suskunluğuyla boğuşmuş, birbirlerine dertten başka bakış atamamıştı gözleri. Konuşmadan dertleşirdi onlar. O susar, Günnur ağlardı yaşadıklarına. Günnur susar, Erva duyardı çığlıklarını...
Müşterinin geldiğini belirten kapı çanı sesi duyuldu. "Kapatmam lazım kuzu müşteri..." dedi arkadaşına Allah'ın selamını verip, Allah'ın selamını alarak. Genç kız toparlanarak kasaya yaklaştı ve gelen kişiye bakmadan, "Hoşgeldiniz." diye mırıldandı. Buranın müşterileri belirli ve sayılıydı. Kesin yine liseden kızlar gelmişti, fantastik serilerinin devamı bugün dükkana ulaşıcaktı. Ancak duyduğu ses pek kızların kini andırmıyordu, hatta hiç bu kadar gür bir ses işitmemişti. Yada dur, işitmişti. Anımsıyordu bu sesi bir yerden ama...
Kafasını kaldırdı. Karşısında gördüğü genç adamla soluğunu tuttu.
Bu adamın burada, bu dükkanda ne işi vardı?
Konuşma yetisini kaybetmiş gibi ağzı bir açıldı bir kapandı Günnur'un. Derhal kendini toplayıp kafasını yere eğdi. Gözlerini dikip yabancı bir erkeğe bakmakta neyin nesiydi?
Genç adam sanki ortamı rahatlatmak istermiş gibi raflarda gezindi. Parmakları kitapları okşuyordu. 'İnce ve uzun parmakları var' diye düşündü Günnur, bu düşünceden hemen silkinmek ister gibi kafasını sallayarak. Ona neler oluyordu bu bir haftadır?
Zihnini istila eden kapkara gözler şimdi yanı başındaydı.
"Bir kitap arıyorum." dedi adam haylaz bir ses tonuyla. Çapkındı. Konuşma tarzından, giyiminden kuşamından, yandan attığı gülücüklerden bu apaçık ortadaydı. Bu çapkınlığı kız kardeşi Ece tarafından onaylamıştı. Daha o hastane odasında, hiç tanımadığı bir kıza gözlerini dikerken bunu anlamıştı genç kız. Ece'nin her ağzını açtığında ağabeyinden yakınması, kız arkadaşlarından usanması da bu işin cabasıydı. Günnur hayretle bir şey fark etti. Bu adam hakkında söylenilen her bir kelam zihnindeydi.
Kötüsü kadar iyisi yoktu adamın. İnsanlar her ağzını açtığında beladan, haylazlıktan bahsediyordu.
Genç kız daldığı düşüncelerden silkinerek sıyrıldı. Gözlerini adamın geniş omuzlarına... Hayır, kol düğmelerine dikerek konuştu. "Nasıl bir kitap arıyorsunuz beyefendi?"Genç adamdan bir soluk sesi yükseldi. Günnur bunun sebebini merak etse de kafasını kaldırmadı.
"Bir Sır Saklı İçimde." dedi adamın şiir gibi bir yükselip, bir alçalan, gerekli yerlerde baskı yapan sesi.
"Bu adam okuyor." dedi genç kızın zihni inanamayarak. Okuyan insanları tek bir cümleyle bile ayırt edebilirdi. Ancak bu kitap ismini öyle bir söylemişti ki, sanki bir çeşit serzenişti. Ya da genç kızın zihninin bir oyunu...
Titrek adımlarla kitabın bulunduğu rafa ilerledi. Bu kitabı adı gibi biliyordu, ancak defalarca okunacak bir kitap değildi. Bir kere okuyup, o dünyada kaybolup, o acıları yaşamak, sonra da bu kitaptan en az bir yıl uzak durmak gerekiyordu. Okumamak için direniyordu Günnur, keza her okuduğunda bir aylık bir depresyon yaşıyordu.
Kitabı ince parmaklarıyla raftan çekti ve kitabın köşesinden tutarak genç adama uzattı. Eli bir süre havada asılı kalınca gözlerini kaldırmak zorunda kaldı. Saniyelik gördüğü bakışlar genç kızı ölesiye tedirgin etti. Elleri titremeye ve solukları sıklaşmaya başladı. Kitabı derhal adamın eline doğru tutuşturup, hızlı adımlarla kasaya yöneldi. "Başka bir isteğiniz?" diye geç kalsa da sordu. "Şimdilik yok." dedi genç adam ve cebinden kitabın ücretini çıkardı. Genç kız para almak ve para üstü vermek için yatsı bir düzenek kurmuştu. Ancak genç adam kasanın yanına geldiğinde elinde ki kitabı o düzeneğe yerleştirip, ücretini havada tuttu. Genç kız boğazını temizleyerek, "Ücreti masaya bırakabilirsiniz." dedi. Burada ki tüm müşteriler genç kızın hassas fikirlerini önemserdi. Ancak bu arsız adam ısrarla elini hava tutuyor, parayı onun eline bırakmak istiyordu. Genç kız hiddetli bakışlarını adama yöneltip, mecburiyetle elini kaldırdı. Genç adam Günnur'un elini bir eliyle kavrayıp, diğer eliyle parayı avucuna yerleştirdi ve ellerini çekmeden, gözlerini gözlerinden çekmeden konuştu. "Görüşmek üzere Günnur."
Günnur işittiği bu kelamla kaşlarını daha çok çattı. Elini hızla ellerinden kurtarırken, bir kaç parça bozuk para fayansların üzerinde şakıdı. Genç adam dükkanın kapasını açtı ve konuştu, "Ha unutmadan. Adım Oğuz. Bunu aklında tut. Artık devamlı müşterinim."
![](https://img.wattpad.com/cover/44305672-288-k719394.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"RAFLARDA!" Asi ve Mavi(Umut Serisi-2)
SpiritualGünnur suskunluğunu bozan bu adama tahammül edemiyordu. Hiç bir insan, hiç bir erkek onu bu kadar zorlamamış, onun sessiz kişiliğine saldırıda bulunmamıştı. Oğuz... Çapkındı, haylazdı, vurdum duymazdı. En beteri ise inatçıydı. Bu günlerde ise tek i...