>7< Kuralları yıkmak

94 9 0
                                    

Salonda sakince oturmuş, Jungkook'un gelmesini bekliyordum. Ruh halim mi çabuk değişiyordu, yoksa enerjim mi kalmamıştı bilmiyordum artık.

Banyodan yaralarımı temizlemek ve sarmak için birşeyler getirecekti. Sanırım bu gün çok konuşmuştum ya da yorulmuştum. Çünkü dudaklarımı kıpırdatmak bile istemiyordum artık. Öyle dalmıştım ki, yanıma gelip elimi yalamaya başlayan Bam'ı bile yeni farkediyordum.

"Naber, ufaklık?" Ona da alışmıştım sanırım. Kendimi garip hissediyordum.

Adım sesleriyle Jungkook'un merdivenlerden indiğini farkettim. Bakışlarım sakince geldiği yöne döndü. Elindeki kutuyu salon sehpasının üzerine koyup gerekli malzemeleri çıkarmaya başladı.

"Üstünü tamamen çıkar istersen. Yani daha şey açısından..." Ruhsuzca üstümdekini çıkarıp yana bıraktım. Çıplaklık şu an kafama takacağım son şey bile değildi sanırım.

"Bazı kanayan yaralar da var. Önce onları temizlemem gerek. Biraz canın acıyabilir. Eğer çok acırsa, söyle lütfen. Dururum hemen." Onaylar şekilde kafamı salladım. Ne hissettiğimi bilmiyordum gerçekten. Ne yapmam gerekiyor, ne doğru, ne yalnış. Bana empoze edilen şeyler mi, yoksa içimden gelen şeyler. Beynimle kalbim benim bile idare edemediğim, anlamlandıramadığım bir savaşa girmişti sanki. Aklım git, kalbim kal diyordu. İlk kez bu kadar zıt geliyorlardı birbirlerine. Kalbim onun yanında olmak, başka hiçbir şeyi umursamamak istiyordu. Aklım bunu mantıklı bulmuyor ve uzaklaşmam gerektiğini söylüyordu.

Düşüncelerime öyle dalmıştım ki, Jungkook'un temizleme işlemini bitirdiğini bile farkedememiştim.

"Acımadı mı? Yani yavaş yapmaya çalıştım ama."

"Acı eşiğim yüksektir. Bu yaralar oluşurken sarıldığı zamandan daha fazla acıyor. Sorun değil benim için." Arkamda olduğu için yüzünü göremiyordum fakat duraksadığını hissetmiştim. Kanepede bir çökme hissedince irkilerek oturuşumu düzelttim. Arkamda oturmuştu ancak vücutlarımız asla temas etmiyordu.

"Şimdi krem süreceğim yaralarına. Sonra da saracağım. Tamam mı?"

"Hm-hm." Olabilecek en nazik şekilde dokunuyordu yaralarıma. Yaralarımı bile incitmekten korkar gibi davranıyordu. Bu istemsizce gözlerimin dolmasına sebep oldu. Yaralarımın sarma işlemi de tamamlanınca yüzümü görmek adına karşıma geçince dolu gözlerimi farketmesiyle yüzüne endişe tohumları ekilen Jungkook hemen dizleri üzerine çöküp yüzümü avuçları arasına aldı.

"Taehyung, acımıyor demiştin. Acıttım, değil mi? Ne kadar aptalım. Keşke doktor çağırsaydık." Burnumu çekip kafamı iki yana salladım hızlıca.

"Acıdığı için değil."

"Neden o zaman?" Dudaklarımı büzüp omuzlarımı yavaşça kaldırıp indirdim.

"Bilmiyorum. Sanırım... Sanırım daha önce kimse benimle böyle ilgilenmemişti. Babam... Babam küçükken de yapardı bunu. Annem asla bana gelmezdi. Yardım etmezdi. Yaralarımı sarmazdı senin gibi. Hep babama giderdi. Sanki acı çeken oymuş gibi." Kalkıp bu sefer karşımda oturup canımı yakmamaya özen göstererek kafamı göğsüne yasladı ve yaralarım el verdiği kadar sarılmaya çalıştı.

"Keşke bütün yaralarına dokunup sarabilsem. O kadar aciz hissediyorum ki." Kokusunu içime çekip gözlerimi kapattım. Öyle bir andı ki, sırtımdaki acıyı bile umursamadan sadece burada kalmak istiyordum. Onunlayken zaman hiç akmasın, biz o andan hiç çıkmayalım istiyordum. Ama birşey illa ki bizi gerçek dünyaya geri getiriyordu. Telefonuma gelen aramayla onun huzur ve güven dolu kollarından çıkıp salon sehpasının üzerindeki telefonuma uzandım. Jimin arıyordu.

'Teacher's Pet' taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin