The world was on fire and no one could save me but you

286 19 3
                                    

Not: aşağıdaki '🚨' yeri okursanız sevinirim fikirlerinize ihtiyacım var iyi okumalar


The world was on fire and no one could save me but you
It's strange what desire will make foolish
people do
I never dreamed that I'd meet somebody
like you
And I never dreamed that I'd lose somebody
like you

.
.
.
.

Aptaldı, korkaktı, yüzsüzdü, haindi. Beni koruyacağını söylüyordu inanabiliyor musunuz? Sanki kendisi ve arkadaşları benim okul hayatımı zehir etmemiş gibi beni koruyacağını ve bana laf söylettirmeyeceğini söylüyordu. 'bazı insanlar tezatın tam karşılığıdır' derdi annem. Haklıydı o tezatlıktan başka hiç bir halt değildi. Korkaktı bir kere benle konuşamayacak kadar korkaktı. Yüz yüze gelip canını yakacağımı bildiği için saçma sapan numaralardan yazacak kadar korkaktı.

Yüzsüzdü de aynı zamanda. Herşeyi unutup hiç bi şey olmamış ona karşılık vereceğimi zannedecek kadar yüzsüzdü. Bazen kalbimi söküp atmak istiyordum çünkü kalbim aklıma tersti ama bu tersliği kontrol altına alan elbette aklımdı. Öyle de olmalıydı evet onu seviyor olabilirdim ama ayrıca nefret de ediyordum. Hiç bir şey yapmamasından, beni incitmesinden sonrasıda hiç bir sikim olmamış gibi gözlerini benim üzerimde gezdirmesinden nefret ediyordum. Bir kere bile gelip özür dilememişti. Nasılsın diye sormamıştı. Gülüp geçmişti her halime.

"Yavşak herif" diye bağırıyordum. Evde tektim o yüzden istediğimi yapabiliyordum. "Yüzsüz piç" dedim bu sefer. ağzıma gelenleri söylüyor bağırıyordum. Sanki ben bağırdıkça o pişman olup üzülebilecekmiş gibi bağırıyordum. Bir süre sonra enerjim kalmamıştı. Duşa girdim ve teyzem gelene kadar çıkmadım. O geldiğinde ise yorgun olduğumu söyleyip yattım.

Şuan yatağımda olan olayların hepsini düşünüyordum. Hepsinin kıyısı köşesinde mauro vardı. Çıkartamıyordum aklımdan iç çektim ve bunlar olmasaydı ne olurdu diye düşündüm acaba sevgili olur muyduk? Beraber vakit geçirip eğlenebilir miydik? Kafamda buna benzer bir çok soru vardı en sonunda dayanamamış uykuya kendimi bırakmıştım.

Sabah uyandığımda telefonuma baktım belki bir şey yazmıştır diye ama dünkü gibi görüldü de kalmıştı. İnkar etmemişti ben onlardan değilim dememişti sadece görüldü atmıştı bu da yazdıklarımı doğruluyordu. Üstümü giyinip aşağıya indim. Teyzem bir yandan haberlere bakıyor bir yandan kahvaltı hazırlıyordu. Beni görünce gülümsemiş ve dün neler yaptığından bahsetmişti. Onu dinleyerek yemek yiyordum. Kadın kuaförleri tam bir cehennemdi teyzem bir dedikodu olduğunda anlatacak birini arardı ona uygun en iyi kişi de ben olurdum. Yemek bitince spor çantasını aldım ve dışarı çıktım.

Bu gün derslere girmeden full Altay'ın antrenmanına yardım edecektim. Sene başında birinin onu çalıştırması gerekiyordu ve Fatih hoca benden rica etmişti. Okula vardığımda Altay'la bahçede karşılaştım bahçede beklememi eldivenlerini dolabında unuttuğunu söylemişti. Ben onu beklerken bana bakan sarışını fark ettim ona döndüğümde sinirlenmeye başlamıştım pislik insan en azından ayıp olmasın diye bakmaz düşünürken bana gülümsedi ve el salladı. Büyük ihtimalle onların gruptan birine sallamıştır diye etrafıma baktım. Fakat benden başka kimse yoktu yanımda kaşlarımı çattım ve okulun içine girdim daha fazla katlanamazdım. Gerizekalı diye geçirdim sanki dün ona kızan ben değildim insanda azıcık yüz olur yüz. İçimden saydıra saydıra Altay'ın yanına gittim.

Özür dileyip daha erken geleceğini ama matematikçiyle karşılaştığını ve onunla konuşmak zorunda kaldığını söyledi. Önemli değil diyerek kolundan tuttum ilk kantine götürdüm konuşurken sabah direkt buraya geldiğini söylemişti o yüzden kahvaltı yapmamıştı aç aç antreman yapmasına gönlüm el vermediği için bir şeyler aldık sonra dışarı çıkarttım birazdan zil çalacaktı ve bizim dışımızda herkes içeri girecekti. O yüzden bankalardan birini oturduk ve konuşmaya başladık ve her şeyi anlattım. Normalde ilk İsmail'e anlatacaktım ama onu beklersem içim içimi yiyecekti ayrıca Altay daha çözüm odaklı bir insandı yani bir şey olduğunda kim haklı kim haksız onu belirler ve ona göre ne yapmam gerektiğini söylerdi.

Biz oturup konuşurken yanımıza mauro geldiyordu ofladım ve telefonumu çıkarttım Altay'ı benle onu konuşturma diye ufak bir tehtid ettim ve bir şeylere bakmaya başladım. Oturduğumuz alana geldiğinde Altay'la bana selam verdi. Altay karşılık verirken ben bir şey demedim. Antrenman hakkında konuşmaya başladılar. Mauro genel olarak ikimize soru soruyor Altay ise ikimiz adına konuşuyordu. ortamda genel olarak bi gerginlik hakimdi. Ben konuşmuyor telefonla uğraşıyor gibi yapıyordum, mauro ise Kerem'in Altay'la konuşup gülüşmelerini kıskandığı için Altay'a onlarla antrman yapıp yapmayacağını sordu. Altay iki arkadaşını da kıramıyordu ne yapsa ikiside kırılmaz diye düşünüyordu ki Fatih hoca geldi ve mauro'nun onlarla çalışmasını istedi. Mauro'nun işine gelmişti ve eşyalarını alıp geleceğini söyledi. O gittikten sonra iste mızırdanmaya başladım. Altay'a göre tam bir küçük çocuktan farkım yoktu. Ama bilmiyordu ki Mauro bir hata daha yapsa ağız burun girecektim sonra da pişman olup yardım edecektim büyük ihtimalle çünkü ben böyleydim ne yaparsam yapayım ona kıyamazdım onunla aramızdaki en büyük fark buydu.

.
.
.
.
.
.
.
.

İçime sinmedi 😦

Bu kurguyu nasıl devam ettireceğim hakkında bir fikir aklıma gelemiyor çıldırcam.

🚨 Elimde 2 ArFer 1 ArKen hikayesi var hepsine başladım ama devamını getirmedim hangisi istenirse onu yazıp yayımlamayı düşünüyorum. Biraz sizden fikir almalıyım siz hangisini yayımlasam okursunuzz

Miniğim | Kerem x icardiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin