dokuz

2.2K 99 11
                                    

💋

barış:
seni almamamı istediğine emin misin?

eylül:
eveett
ne yazık ki okulda bir hoca ile görüşmek zorundayım
gıcık bir herif olduğu için istediği saati kabul etmek zorundaydım

barış:
eminsin yani?

eylül:
evet barış...

barış:
iyi
öyle olsun bakalım

ᥫ᭡࿐ྂ

Kampüsten çıktığımda, Barış'ın bana attığı yere doğru gidiyordum, bilerek mi seçmişti yoksa tesadüf müydü bilmiyorum ama kampüsüme yakın bir yerdeydi. Yürümeyi tercih etmiştim, yarım saate orda olacaktım.

Sanırım beni sakin bir italyan restorantına götürecekti çünkü sabah canımın ne istediğini sormuştu birden.

Giyindiğim mavi bir jean ve omuzları açık yumuşacık bir kazak ile bence ilk buluşma için gayet uygundum. Tabii bu sporluğu kırmak için giyindiğim sivri burunlu bordo stilettolarımla birlikte. Sarı saçlarımı açık bırakmak istemiştim. Sadece yandan aldığım iki küçük tutamı kahverengi bir toka ile arkadan tutturmuştum.

Bence gayet iyiydim.

Dediği mekana yaklaştığımda onun zaten kapıda beklediğini gördüm. O da benim gibi düşünüşmüş olmalı ki, beyaz bir pantalonun üstüne düz, siyah bir tişört giyinmiş ve tekrardan siyah bir ceket giyinmişti. Hiç tanımadığım bir adamla randevuya çıkmamın heyecanı vardı üstümde, garip hissediyordum belki de tanışma şeklimiz yüzündendi, bilemiyorum...

Ama yeni bir insanlar tanışma düşüncesi içimi pır pır etmişti.

Ona doğru yaklaştığımda beni biraz geç fark etmişti, önce bir kaşlarını çatmıştı. Benim olup olmadığımı tartıyordu galiba, attığım o fotoğraftan sonra. Ama daha sonra ben olduğumu kavramış olmalı ki, bir elini ensesine bir elini de beline atmış, yüzüne alık bir gülümseme koymuştu.

"Merhaba..." Konuşmayı ben başlatmıştım.

"Naber ya..." Yüzündeki gülümseme devam ederken beni içeri yönlendirmişti.

Sakin bir köşede olan masaya oturduğumuzda direkt konuşmaya başlamıştık.

"Hâlâ aklında soru işareti var mı, kim olduğum ile ilgili?" Omuz silktim, safça dudak büzdüm.

"Bilemedim ki..." Bu tavrımın hoşuna gittiğini fark ettim.

"Ee, kimya okuyorsun ve moleküler biyoloji ile çap yapıyorsun, anlatsana biraz?" Sanırım, onun deyimiyle dahi oluşum pek ilgisini çekmişti. Oturduğum yerde bacak bacak üstüne atıp, masada biraz eğildim.

Sohbetin içindeyken yemeklerimiz gelmişti, makarna sipariş etmiştik. Kendisinin daha güzel yapabileceğini iddia etmişti... Geçen eğlenceli sohbetin ardından anlık olarak gözüm dışarı kaymıştı.

Sokak lambasının ışığından dolayı gördüğüm şeyler gözlerim irileşti.

"Barış, Kar yağıyor!" Ben heyecanla camdan dışarı bakarken o pek etkilenmiş görünmüyordu.

"Amına koyayım, Sivas'tan kurtulduk, evimizde kar yağıyor. Kafayı yersin..." Kendince yakınırken gözleri bana dönmüştü, tabii ben karın yağışını, kocaman gülümsememle izliyordum.

"Neden bu kadar heyecanlandın?"

Gözlerimi ona çevirdim. "Ben, Antalyalıyım. Kar görmeden büyüdüm." Bu dediğime şaşırmıştı ama hangisine şaşırmıştı bilemem.

"Kar bastırmadan gitsem iyi olur aslında, fena yağıyor..."

"Saçmalama ben bırakırım seni."

Mekandan çıktığımızda evimin adresini vermiştim. Ama sokağımızdaki çalışmayı unutmuştum, bu yüzden ana caddede inmiştim.

"Her şey için teşekkürler, çok eğlendim." Arabadan inmeden önce söylediğim son şeydi. Sarılmak veya öpmek için çok arada kalmıştım çünkü arkadaş mıydık onu bile bilmiyordum.

Yatağıma girdiğimde günün kritiğini çıkartmıştım çünkü hem ev arkadaşım hem de en yakın dostum olan Aykız'a güzelce anlatmalıydım.

34+35 ༄ barış alperHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin