yirmi dört

1.7K 71 16
                                    

💋

eylül:
eee o zmn
ben kutlamalarda ne giyineceğim 🤷🏼‍♀️🙇🏼‍♀️🤔

barış:
tabii ki de benim formamı
vereceğim sana bir tane

eylül:
nası

barış:
basbaya
imzalı he 😏

eylül:
senin bu ünlü ayakların bana sökmez
götünü gördüm oğlum ben senin

barış:
aman

eylül:
ay ne var☺️☺️😗🫶🏻
üniversiteye başladığımdan beri spor yapıyorum bu kadar büyütemedim

barış:
kas kızım onlar
kas

eylül:
bana ne 🤷🏼‍♀️
büyük mü büyük yaniiiii

barış:
sen gene çok kaşınıyorsun
haberin olsun

eylül:
napabilirsn ki 😗😗🙋🏼‍♀️🙋🏼‍♀️

barış:
bilmem
on dakikaya kapında olabilirim mesela

eylül:
açmam ki 🫶🏻☺️😗

barış:
sana öyle bir açtırırım ki...

ᥫ᭡࿐ྂ

Gülerek telefonu yatağa fırlattığımda, yatakta yüzüstü döndüm. Geleceğini biliyordum o yüzden cevap verme gereksinimi duymadım.

"Aykız!" Kendi odasında olan Aykız'a seslendiğimde sadece bağırarak cevap vermişti.

"Barış gelecek!" Bir süre cevap vermesini beklerken kapım açıldı. Kafasını kapıdan uzattığında simsiyah, kulağının altında biten saçları sallanmıştı. "Ben gidiyorum o zaman, sevgili tripleriniz yalnızlığımı gözüme sokuyor..." Dediği şeyle yüzümde gülücükler açtı, bunu şakasına dediğini biliyordum. Kendi isteği ile yalnızdı.

"Ama çok tatlı değil miyiz..." Cıvıl cıvıl sesimi duyduğunda gözlerini devirdi. "Tatlı olan tek sensin... Neyse çıktım ben!" Cevap vermeme izin vermeden evden çıkmıştı.

Ben ise telefonu geri alıp Barış'ı beklemeye koyuldum. Belki beş belki de on dakika sonra kapı çalmıştı, Barış olamazdı. Daha erkendi. Aykız olamazdı çünkü anahtarı vardı. Ayaklanıp kapıya doğru gittiğimde derince yutkundum. Kapı deliğinden baktığım gördüğüm yüzle kaşlarım çatıldı. Gelen kişi, tesisatçıydı?

Kapıyı yavaşça açtığımda sadece kafamın görünmesini sağlayacak kadar açmıştım.

"Buyrun?" Ses tonumu son derece soğuk tutmuştum. Ama o, yüzündeki garip gülümseme ile bakışlarını bana çevirmişti. Barış haklıydı, bu adam kesinlikle normal değildi.

"Lavabo borusu için gelmiştim, arkadaşınız aramıştı." Dediği şey yüzde yüz yalandı, Aykız borunun hallolduğunu biliyordu, ki ona da anlatmıştım, sıkıntı olsa bile başka bir usta bulurduk.

"Hayır, biz aramadık. Yanlış oldu galiba." Daha fazla uzatmadan kapıyı kapatacakken birden eli ile kapıyı engellemişti. Şok içinde kalırken ne yapacağımı bilemedim.

"Arkadaşınız aradı ama." Sesi fazlasıyla baskındı, inandırmaya çalışıyordu ama Barış gelmeden gitmesi lazımdı.

"Yanlış olmuş." Bu sefer daha fazla kuvvet uygulayıp kapıyı sertçe kapattığımda kapının arkasında olmasını umursamadan kapıyı iki kere kitledim. Delikten baktığımda bir süre daha bekledi ama bir an önce gitmeliydi! En sonunda gözden kaybolduğunda derin bir nefes aldım. Titreyen ellerim ile saçlarımı kulak arkası yaptığımda salona geçtim. Kendimi koltuğa bıraktığımda gergindim. Adam evimizi bile biliyordu...

Kafam dağılmış bir şekilde otururken kapı çaldı.

Bu sefer gelenin Barış olmasını umarak koşar adımlarla hole gittim.

Delikten baktığımda gördüğüm yüzle rahatladım. Kapıyı açtığımda ise aptallığıma sövdüm çünkü kilidi açmamıştım...

Kilidi çevirip kapıyı açtığımda Barış, kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu. "Kapı neden kilitli?" İçeri girdiğimde önemli değilmiş gibi elimi salladım.

"Ay aman dalgınlık, farkında bile değildim." Ardından diretmemesi için dudaklarına öpücük kondurmuştum. İşe de yaramıştı.

"Hani kapıyı açmıyordun?" O sırada elinde olan torbayı kenara bırakmıştı.

"Açmayacaktım ki... Bak farketmeden kapıyı bile kitlemişim." Ona karşı salağa yatmak çok hoşuma gidiyordu. Elim yardımıyla sarı saçlarımı yüzüne savurduğumda nazlı adımlarla salona ilerlemiştim.
Etkim, üzerinde işe yaramış olacak ki peşinden gelmiş ve beni ters çevirip ani bir şekilde omzuna atmıştı. Ağzımdan küçük bir çığlık kaçmıştı. "Sende iyi alıştın buna."

Beni düzgünce koltuğa bıraktıktan sonra kısa bir süreliğine gözden kaybolmuş ardından getirdiği torba ile tekrardan salona gelmişti.

Koltukta doğrulurken torbanın içindeki formayı çıkartmış, torbayıda kenara atmıştı.

Forma, formaydı işte. Tek sıkıntı bedeni çok biyüktü. "Bunun bana olacağına emin misin?" Kaşlarımı kaldırarak sormuştum. Formayı kucağıma bırakıp yanıma oturmuş ve koltukta yayılmıştı.

"Ne yapayım kızım, en küçük beden buydu." Bir yandan da eliyle saçlarını tarıyordı. Onu umursamadan üstündeki askılı badiyi çıkartıp hızlıca formayı üstüme geçirmiştim. Tabii bu sırada açıkta kalan çıplak memelerimi ellemeyi unutmamıştı. Fırsatçı arsız...

"Nasıl!" Uzata uzata konuşurken gözleri santim santim üstümde geziniyordu. Bana cevap vermediğini fark ettiğimde koltukta dizlerimin üstünde kaydım. Kendimi, iri baldırlarının üstüne bıraktığımda tam kucağına oturmuştum. Forma düşündüğüm gibi çok boldu. Televizyonda ise bu formalar onun üstüne yapışıp, daraltıyordu şimdi bende bu kadar bol durması algımı bozmuştu.

"Çok yakışmış... Gel yarın kaleye geç." Dediği şeye kıkırdamış dudaklarımı dişlemiştim. Gözlerimden geçen bakışı fark ettiğinde o da sırıtmıştı.

"Hmm, öyle mi... Belki üstümde bu forma ile sevişirsek daha iyi anlarsın gibi." Parmak uçlarım boynu ve göğüsü arasında gezerken son durak olarak kasıklarına kaymıştı.

Ben onun sınavıydım ve o sürekli kaybediyordu.

34+35 ༄ barış alperHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin